Son dönemlerde artan İslam karşıtlığı ve ırkçılık, Avrupa'da kanlı terör eylemleri olarak kendini gösteriyor.

Avrupa'daki siyasilerin bir kısmı saldırılara tepki gösterirken, bu terör eylemlerine çanak tutan aşırı sağcı popülist liderler aynı şekilde tepki görmüyor.

Oysa giderek yükselen aşırı sağcı akımların başını bizzat onlar çekiyor. Saldırganların beslendiği fikirleri de onlar körüklüyor.

AfD liderleri listenin üst sıralarında

İslam'a ve Türkiye kökenli Alman vatandaşlarına ağır hakaretleri ile tanınan o sözde liderlerden biri Almanya için Alternatif Partisi (AfD) lideri Alexander Gauland.

Gauland, Müslümanların ülkeye girişinin yasaklanmasını istiyor.

Aynı partinin üyesi Björn Höcke de "İktidara geldiğimizde İslam’ı yasaklayacağız” şeklindeki skandal sözlerin sahibi.

Hollanda Özgürlük Partisi Başkanı Geert Wilders, çektiği İslam karşıtı film ile birçok ülkede yaşanan tepki eylemlerinde onlarca kişinin katledilmesinden sorumlu.

Irkçı ve İslam karşıtı sözleriyle dikkat çeken bir başka isim, Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi lideri Nigel Farage.

Fransa Ulusal Cephe Partisi Lideri Marine Le Pen ise, Müslümanların Fransa sokaklarına taşan namaz görüntülerini Nazi işgaline benzetti.

Fransa'da yaşayan Müslümanları böylece açıkça terör eylemlerine hedef gösterdi.

İtalya Cumhuriyet Senatosu Üyesi ve eski İçişleri Bakanı Matteo Salvini.

Göçmenlerin toplu taşıma araçlarında İtalyanlar’dan ayrı oturmaları gerektiğini savundu, yabancılara yönelik her türlü ayırımcılığı meşrulaştırmaya çalıştı.

Avusturya Özgürlük Partisi Başkanı Heinz Christian Strach de sığınmacılara karşı söylemleriyle dikkat çekiyor.

Irkçılık virüsünün yayılmasına sebep oluyorlar

Birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağcılar ya iktidar ortağı ya da ana muhalefet partisi konumundalar.

İkircikli yaklaşım içindeki siyasiler, ırkçılık virüsünün yayılmasına sebep oluyor.

Hem Avrupa'da hem ABD'de faşist liderlerin etrafındaki halka büyüdükçe birçok siyasi, ilgi çekebilmek için aşırı sağcı söylemlere başvuruyor.

Hanau’da yaşananlar, elli kişinin öldürüldüğü Yeni Zelanda’daki Christchurch Katliamı, Norveç’te seksene yakın çocuğun katledildiği Ütoya Adası katliamı tesadüfi değil.

Bu Avrupa'daki bazı siyasi liderlerin söylemlerinden ve komplo teorileriden beslenen İslam karşıtlığının ve ırkçılığın bir sonucu.

Kaynak: TRT haber