Sunuculuğunu Seyfullah Aşkın'ın yaptığı seminerin açılışı, Hafız Erkan Dönmez'in Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Açılış konuşmasını yapan İdeal Eğitim Vakfı Malatya Temsilcisi Mesut Gezer, düzenledikleri 4'üncü seminerin "Aile Kurumu" olduğunu ve seminerlerde işlenen konuların bulundukları zaman diliminde toplumu doğrudan ilgilendiren ve ihtiyaç duyulan konular olduğunu söyledi.
Seminere konuşmacı olarak katılan Uzman Eğitimci Cevdet Yanılmaz, İslam devletine giden yolun aileden geçtiğini, aileye gereken önem verilmesi halinde evlerin Dar'ul Erkam'a döneceğini belirtti.
Aile kurumunun insani yönünü anlatan Sosyolog Erhan Ateş ise evliliğin sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
"Eğer aileye gereken önemi verirsek evlerimizi Dar'ul Erkam'a döndürebiliriz"
Uzman Eğitimci Yanılmaz, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Müslümanların dünyevi yönetim ve idareyi kaybettiklerini ve dünya sömürüsünün bütün dünyaya hâkim olduğunu belirten Yanılmaz, "Haliyle devlet yönetimi alanında İslam beldelerinin büyük bir kısmı sömürgeleştirildi. Dolayısıyla Müslümanlar, özellikle devlet boyutunda desteksiz kaldılar. Müslümanların elinde devletin bir küçük kolu olan aile kaldı. İşte ondan dolayı aile konuları çok önemli. Aile kimi uzmanlarımıza göre, devletin bir küçük birimi ve nüvesidir. Çünkü aileden devlete giden İslam ülkeleri olmuştur. Hatta o ailenin adını alan Emevi, Abbasi ve Osmanlı devletleri olmuştur. Artısıyla eksisiyle kendilerine Kur'an ve sünneti şiar edinmişlerdi. O dönemlerde Müslümanlar, devlet tarafından da bir destek alıyorlardı. En azından devlet nifak ekmiyor ve Müslüman aileye zarar vermiyordu. Ama günümüzde olay farklılaştı, ailenin önemi katbekat arttı. Bundan dolayı aile ile ilgili konulara ben, hassaten önem vermenizi istiyorum. Her bir ailenin reisi kendisini küçük bir devlet başkanı ve ailenin hanımefendisi de kendisini o ailenin izzet ve şerefini koruyan çok değerli bir konumda görmesi gerekiyor. Onun için bu konular sıradan konular değildir. Eğer aileye gereken önemi verirsek evlerimizi Allah'ın (Celle Celaluhu) izniyle Dar'ul Erkam'a döndürebiliriz. Ve Dar'ul Erkam'dan Ashab-ı Sufa'ya dönüşür, Ashab-ı Sufa'dan İslam devletine bir gidişat olur. Şu anda zulüm altında inim inim inleyen yok mu? 'Bir kurtarıcı' diyenler için İslam medeniyeti bir umut vesilesi olabilir. Bu gidişatın kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri vardır ama ana hedefimiz, İslam medeniyetini yani bağımızın kesildiği medeniyete tekrar ulaşmak olmalı. Unutmayalım ki aile, bu nokta da çok büyük bir önem arz eder." diye konuştu.
"İzlediğimiz kanallar, cep telefonları ve bilgisayarlara verdiğimiz zaman gerçekten ailelerimiz için bir kazanım mıdır, yoksa bir kayıp mıdır?"
Küfür ve sömürü dünyasının saldırılarının ana noktası ailelerin olduğuna vurgu yapan Yanılmaz, "Evlerimizde izlediğimiz kanallar, cep telefonları ve bilgisayarlara harcanan 'zaman' gerçekten ailelerimiz için bir kazanım mıdır, yoksa bir kayıp mıdır? Bu yönüyle de bir mesuliyetimizin olduğunu unutmayalım! Dolayısıyla biz var olan bütün nimetleri Rabbimizin (Celle Celaluhu) rızası doğrultusunda kullanmakla mükellefiz. Çünkü biz iman etmişiz, Müslümanız, en mükemmel dine ve medeniyete mensubuz. Rabbimizden niyazımız, bu medeniyetin yıkılışı kısa sürsün. Fetret dönemimiz kısa sürsün." temennisinde bulundu.
Selahaddin-i Eyyubi'nin, Kudüs işgal altında iken gülmeyi kendine haram ettiğini ve Kudüs fethedilmeyene kadar gülmediğini hatırlatan Yanılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Yüz yıla yakın bir işgal vardı ve İslam ümmeti bir hüzün içerisindeydi. Bazı alimlerimiz, komutanlarımız ve kahramanlarımız Kudüs işgal altında olduğu için gülmeyi bile kendilerine haram etmişlerdi. Çünkü onlar için Darüsselam ve Barış beldesi (olan Kudüs) işgal altında olmamalıydı. Bizi hemen hemen her konu ilgilendiriyor. O gülmeyi kendilerine yasaklayanlar da bir aile ferdi idiler. Bunu unutmayalım! Aldıkları terbiye İslam ve terbiyesi Kur'an terbiyesiydi. Önderleri Hazreti Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) idi."
"Cumhuriyet kurulduktan sonra ailevi bütün değerlerimiz anayasa nezdinde yerle bir edildi"
Cumhuriyet kurulduktan sonra ailevi bütün değerlerin devlet ve anayasa nezdinde yerle bir edildiğine dikkat çeken Yanılmaz, "İsviçre Medeni Kanun'u ve Birleşmiş Milletler yasalarından tutun Avrupa Konseyi kriterlerine kadar kendi değerlerimiz bıraktık ve bu (yabancı) değerler topluma empoze edildi. Ekranlar ve eğitim kanalıyla da sindirildi. Ve böylece biz, devlet boyutunda ciddi manada bir yara aldık. Bunun farkında olan Müslümanlar olarak tekrar mesuliyetimizle barışık olmak ve bütünleşmek zorundayız." dedi.
"Evlilik ne üzere inşa olursa aile de onun üzerine inşa oluyor"
Psikolog Erhan Ateş ise aile kurumu ile ilgili insani yönünü anlatarak şu tavsiyelerde bulundu:
"Aileden bahsederken önce insandan bahsetmemiz lazım çünkü aileyi oluşturan insandır. İnsanın tanımını yaparken bilim insanın 3 yönünün olduğu söylüyor. Biyolojik yönü, psikolojik yönü ve sosyolojik yönü yani insan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Şimdi aileyi oluşturan insanın bu üç yönü varken aile kurumunda da demek ki bu üç yönle ilgili bir bağlantı olacak. Yani ailede sosyal bir yapı var, nesillerinin devamı açısından eşler arasında bir biyolojik bağlantı var. Paylaşılan duygulara bağlı olarak da bir psikolojik süreç var. Çünkü insanın var olan biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yönünü barındıran bir kurum olduğu için aile kurmak şarttır, bunun bir alternatifi yoktur. Aileden önceki süreç, evlilik süreci ve evliliktir. Evlilik ne üzere inşa olursa aile de onun üzerine inşa oluyor. Yani biz evlilik sürecinde bunu değerlendirirken bunu göz önünde bulundurarak ailemizin ne olacağını bileceğiz. Evlilik, sağlam temeller üzerine inşa edilmezse ciddi sıkıntılar yaşanacak. Kısa süre önce yaşadığımız deprem gibi! Temeli sağlam atılan binalara bir şey olmazken temeli sağlam atılmayan binalar ya yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Aile kurarken de o ailenin temelini sağlam atalım ki, o aile ileride dağılmasın." (İLKHA)