İSTANBUL / SHABBİR AHMAD

Cemaat-i İslami, temelleri Mevdudi tarafından Hint Müslümanları arasında atılan bir İslami harekettir. Hareket, Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılmasından sonra bugün Pakistan merkezli Bangladeş, Hindistan, Keşmir ve bazı Asya ülkelerinde faaliyetini sürdürmektedir. Önceki adı Doğu Pakistan, şimdiki adı Bangladeş olan bölgenin ilk dönemlerdeki Cemaat-i İslami lideri Gulam Azam’dı.

Cemaat-i İslami 1980’den bu yana bazı hükümet oluşumlarında Bangladeş Milliyetçi Partisi ( BNP ) ile koalisyonlarda da bulundu. 2008 yılı seçimlerinden galip olarak çıkan günümüz iktidar partisi Awami Ligi’nin lideri Şeyh Hasina Vecid’in en önemli seçim vaadi 40 yıl önceki bağımsızlık savaşında “savaş suçu” işleyenlerin yargılanacak olmasıydı. 2010 yılında Şeyh Hasina, vaadini yerine getirerek yargılamalara başladı.

Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde Cemaat-i İslami liderleri ve Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin (BNP) bazı parlamenterleri ‘Savaş suçu işlemek’ iddiasıyla yargılandılar. O dönemki parlamenterlere ve Cemaat-i İslami sorumlularından onlarcasına idam cezası verildi ve bugün bunlardan birkaçı infaz edildi. Gulam Azam yaşından ötürü cezaevinde tutukluyken işkence ve baskılara daha fazla dayanamayıp 96 yaşında rahmetli oldu. Abdulkadir Molla ve Muhammed Kamaruzzaman, İslam düşmanı Şeyh Hasina’ya boyun eğmedikleri için idam edildiler. İdamların ardından ülkede yaşanan kitlesel eylemlerde birçok Müslüman gösterici vahşice yaşamını yitirdi. Cemaat-i İslami, İslam ümmetinin birliğine darbe olacağı gerekçesiyle bağımsız Bangladeş’e şiddetle karşı çıkmıştır. Bugüne kadar da bütün söylemlerinde bu konuyu hâlâ dile getirmektedir.

 

 

Cemaat-i İslami, 1971 Bangladeş Bağımsızlık Savaşı’nın hemen sonrasında, bağımsızlığa karşı tutumu sebebiyle yasaklanır. Bangladeş’in ilk cumhurbaşkanı olan Şeyh Mucib-ur Rahman, Bangladeş Cemaat-i İslami lideri Gulam Azam’ı vatandaşlıktan çıkarır. Bunun üzerine Azam mecburi olarak önce Pakistan’a, ardından İngiltere’ye gider. Ülkede diktatörlük kurmaya çalışan Mucib-ur Rahman, genç subaylar tarafından gerçekleştirilen askerî darbe neticesinde 1975 yılında öldürülür. Ölümünün ardından BNP’nin kurucusu Ziya-ur Rahman liderlik koltuğuna oturur. Ardından Cemaatin faaliyetleri yeniden başlar ve Gulam Azam’a verilen Bangladeş’e giriş yasağı kaldırılır. Çalışmalarını hızla sürdüren Cemaat-i İslami 2002’de Milliyetçi partisi ile ittifak kurarak iktidara gelmeyi başardı.

Cemaat-i İslami’nin 5 yıllık iktidarından sonra Awami Lig partisi 19 Mayıs 2008’de yönetimi ele geçirdi.  Yönetime gelir gelmez “Savaş suçu” gerekçesiyle Bangladeş polisi Cemaat-i İslami’ye karşı operasyon başlattı. Bugün ülkede kurulan Uluslararası Suçlar Mahkemesi (International Crimes Tribunal-ICT), Cemaat-i İslami üyelerini 1971 Bağımsızlık Savaşı sırasında aşağıda belirttiğimiz milis kuvvetler ile işbirliği yapmakla suçlamaktadır.

1971’de yaşanmış olaylarla ilgili 41 yıl sonra iktidara gelen ilk Cumhurbaşkanı Mucib’in kızı Şeyh Hasina, Cemaat-i İslami liderlerini Bağımsızlık savaşında savaş suçu işlemekle itham edip idamlarıyla ilgili kampanya başlattı. Gulam Azam, Mevlana Hüseyin Seydi, Abdulkadir Molla, Muhammed Kamaruzzaman, Mir Kashem, Ali Ahsan Mücahit ve diğer Cemaat-i İslami liderlerine verilen idam karları bir bir infaz edilmeye başlandı.

maturrahman nizami

 

 

1973’te Bangladeş’te savaş suçlarıyla ilgili askerî ve sivil mahkeme kurulmuştu. Kurulan bu mahkeme o zamanki Pakistan askerleri ve onlara yardım ettiği iddia edilen Bangladeş vatandaşlarını yargılamıştı. Ancak o dönemde Cemaat-i İslami liderleri aleyhine açılmış hiçbir dava da bulunmamaktadır. Böyle bir suçun vaki olduğuyla ilgili en ufak bir emare olsa zaten yargılanırlardı. Şu anki Başbakan 1996’da da başbakanlık yapmış, ancak yine de bu süreçte Cemaat-i İslami’ye yönelik herhangi bir suçlama olmamıştı.

İslami hareketlerden rahatsız olan ve işgalci israil’in bölgedeki en yakın müttefiki olan Hindistan, Cemaat-i İslami’yi kendisi için çok tehlikeli bir hareket olarak görmektedir. Bunun en büyük sebeplerinden biri kendi sınırları içerisinde çok ciddi bir Müslüman nüfusun bulunmasıdır ve bu Müslüman nüfusu harekete geçirebilecek tek yapı da Cemaat-i İslami’dir. Bu sebeple Cemaat-i İslami’yi sindirmek için yoğun bir çaba sarf etmekteler. Hindistan’ın Bangladeş üzerinde uyguladığı politikalar sebebi ile şu anki Cemaat-i İslami’nin yapısı büyük bir baskı altında yaşamakta ve Cemaat-i İslami liderleri idam ettirilmeye başlanmış durumda. Bangladeş’te Müslümanlar, Türkiye’deki ‘28 Şubat’ın şiddetli bir halini yaşıyorlar adeta. Bu siyasi davaları protesto etmek için yapılan gösterilerde on bine yakın kişi tutuklandı ve bu kişiler hâlâ Bangladeş zindanlarında bulunmaktalar.

 

BANGLADEŞ’İN ŞİMDİKİ POLİTİK DURUMU

Bangladeş, Bağımsızlığın ilan edildiği ilk günden bu yana demokratik düzene sahip bir ülkedir. Parlamenter sisteme sahip olan Bangladeş’te 5 yıl süreyle seçim düzenlenip başbakan değişikliği yapılır. Şimdi Başbakanlık koltuğunda olan Şeyh Hasina 2008’den bu yana iktidarda kalmayı başarmıştır. Bu süreç içerisinde 2014 ve 2019 tarihlerinde parlamento seçimleri düzenlenmiştir.

2014’teki parlamento seçimlerinde iktidar partisinin anayasada kendi lehine yaptığı değişikliklerden kaynaklı, muhalefet partisi ve muhalefet ile ittifak kuran Cemaat-i İslami bu taraflı yasanın değiştirilmesini talep ederek karşı çıktı ve seçime girmeyerek seçimleri boykot etti. Bunun üzerine günümüz iktidar partisi Awami Lig, muhalefet partisi olmadan seçimlere giremeyeceği için kendine uygun bir muhalefet partisi çıkarıp 300 koltuktan 151’ini karşısında rakip olmadığı için sandığa oy atılmadan kazanıp iktidara geldi. Halk bu taraflı seçimleri protesto etmek için sokaklara döküldü. Göstericilere karşı koyan hükümet, bir günde 100’den fazla kişiyi meydanlarda öldürdü ve on binden fazla kişiyi tutukladı. Seçimlerden sonra durum o kadar kötüleşti ki Cemaat-i İslami ve muhalefet partisinin gençlik kolları üyelerinin gözaltına alınmadıkları tek bir mahalle bile bırakılmadı.

 

2014’ten 2019’a kadar 5 yıl boyunca askeri gücü eline alan yönetim halk üzerinde şiddetli bir askeri baskı uyguladı. Ülkeyi diktatör bir yönetimle yöneten Şeyh Hasina kendi parti mensuplarına ayrıcalıklar tanıyarak onları kayırdı. Bu 5 yıl içinde ana muhalefet partisinin başkanı Begüm Qaleda Ziya’ya yolsuzluk davasından 10 yıl hapis cezası verildi.

Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu üyesi olan Muhalefet partisi avukatı Khurshid Alam Khan ‘Bu taraflı kararın daha sonraki genel seçimlere katılamamamız için verildiğini düşünüyorum’ dedi. Aynı zamanda Ana muhalefet partisinin genel sekreteri Mirza Fahrul İslam, verilen bu karar üzerine düzenlediği bir basın toplantısında ‘Begüm Qaleda Ziya 73 yaş üstünde ve çok hasta durumda. Verilen bu karar onu hapishanede öldürmek için oluşturulmuş bir plandır. Verilen bu mahkeme kararının hiçbir doğruluk payı yoktur ve bu karar ana muhalefet partisini engellemek için verilmiş bir karardır.’ dedi.

2019 tarihinde tekrarlanan seçimlere giren ana muhalefet partisi seçimler esnasında yapılan hukuksuzluklardan ötürü seçimleri yine kazanamadı. Seçimlerden sonra, seçime katılan partilerin düzenlediği basın toplantısında ana muhalefet genel sekreteri yaptığı konuşmasında, seçim gününden bir önceki gece sandıkların doldurulduğunu ve bunun en büyük kanıtının sandıkta vefat eden kişilere ait oyların da bulunması olduğunu ifade etti. Avrupa birliği, 2019 Bangladeş genel seçimlerini kontrol etmek için görevlendirdiği komite üyeleri yayınladıkları açıklamada, seçimin taraflı olduğunu bildirdiler.

Cemaat-i İslami, seçimlere girmesi yasaklandığı için seçime parti olarak katılamadı. Ancak buna karşı bazı yerlerde bağımsız adaylar göstererek onlara destek verdi. Cemaat-i İslami’nin bağımsız aday gösterdiği bazı yerlerde kazanma ihtimalleri yüksek olduğu için İktidar partisi, muhalefet partilerinin seçim kampanyalarına karşı baskı oluşturdu. Ayrıca polis yardımıyla seçim kampanyası katılımcılarının çalışmaları engellendi.

2019 Oxford üniversitesinin münazara kulübü Oxford Union’da, Al-Jazeera’nın de katıldığı “Bangladeş tek partili bir döneme mi geçti?” isimli bir analiz programı düzenlendi. Düzenlen bu programdan ötürü Bangladeş hükümeti Al-Jazeera’nın tüm yayınlarını kısa bir süreliğine engelledi.

 

HALKIN BAKIŞ AÇISI

Bangladeş nüfusunun yüzde 90’ı Müslümanlardan oluşmakta ve halkın çoğunluğu dinine bağlı bir hayat sürmektedir. Bangladeş halkının 4/1’e yakını eğitimsiz kalmıştır. Bangladeş İstatistik Bürosu’nun 2019’da yayınladığı rapora göre, Bangladeş’te okuryazar oranı yüzde 70.30 olarak açıklandı. Halkın eğitim durumu düşük olduğu ve yoksulluk sorunları ile uğraştığı için büyük bir kısmı politik olaylarla pek ilgilenmiyor. Ancak ilgilense bile sistematik bir şekilde hareket edemediği için genellikle başarılı bir sonuç alamıyor. Herhangi bir hareket veya kurum stratejik bir plan oluştursa bile bunu uygulayacak yeterli kitleyi bulamadığı için genellikle başarı elde edilemiyor. Bangladeş halkı dinine bağlı bir toplum olduğu için bunu çok iyi kavrayan Şeyh Hasina dine karşı samimi bir partiymiş gibi görünebilmek için toplumun ufak tefek istekleri olan mescit, medrese gibi kurumları bol bol inşa ettirmektedir. Ayrıca bu durumu devam ettirmek için, ‘Dinde siyaset yoktur, sadece davet çalışmaları vardır’ görüşüne sahip olan âlimlere destek vermektedir. Bangladeş’teki bu görüşe sahip olan ilim insanlarının çoğunluğunu ‘Tebliğ cemaati’ oluşturmaktadır. Bu cemaatlerin Bangladeş’te, içinde 1 milyona yakın öğrencinin eğitim gördüğü 10 binden fazla medreseleri bulunmaktadır. Bu medreselerde görev yapan âlimler toplum üzerinde çok büyük bir etkiye sahipler ve insanların onlara karşı bakış açıları onların çok temiz ve zararsız insanlar oldukları yönündedir. Bu kesimi kontrol altında tutmak isteyen Devlet, medreselerden mezun olan öğrencilere devlet tarafından yüksek lisans denkliğinde bir diploma verme kararı almıştı. Atılan bu basit olumlu adımlardan ötürü halkın çoğunluğu bunları göz önünde bulundurarak yapılan zulümlere sessiz kalıp onlara destek vermektedir.

BANGLADEŞ’TE İSLAMİ SİYASETİN BUGÜNÜ VE YARINI

Bangladeş’teki İslami Siyaset derken kast ettiğimiz Cemaat’i İslami’dir. Cemaat-i İslami’nin geleceğe yönelik belirlediği hedefler Bangladeş’in gelecekteki politikaları üzerinde etkili olacaktır. Bangladeş Cemaat-i İslami başkanı Dr. Shafikul İslam, başkan olduktan sonra düzenlenen basın toplantısında kendisine Cemaat-i İslami’nin durumu hakkında yöneltilen bir soruya: “Cemaat-i İslami ideal bir partidir ve kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Ancak biz Molla Kader, Cemaat-i İslami eski başkanı Mutiurrahman Nizami ve Ali Ahsan Mücahit gibi büyük şahsiyetleri kaybedince çalışmalarımıza kısa bir süre ara vermek zorunda kaldık. Ancak yaşadığımız bu kayıplar bizim içimizde yeni bir enerjinin canlanmasına sebep olmuştur.”diye cevap verdi.

Dr. Shafikul İslam BBC Bangla’ya verdiği bir röportajda, Cemaat-i İslami teşkilatının yok olup olmadığına yönelik sorulan soruya cevap olarak şunları söyledi: “Partimizde Başkandan mahalle temsilcisine kadar bütün üyelerimiz demokratik bir şekilde seçilmektedir. Eğer yapılan seçimler doğru ve tarafsız bir şekilde gerçekleşseydi, partimizin ne kadar büyük bir güce sahip olduğu da görülecekti. Nitekim verilen idam kararlarından sonraki katıldığımız ilk belediye seçimlerinde, 141 belediye başkanlığını kazanarak en güçlü ikinci parti olmayı başardık.”

Cemaat-i İslami’nin geleceği hakkında Dr. Shafikul İslam BBC Bangla’ya “Yakın zamanlarda Parti olarak herkesi etkileyecek bir planımız var ve partide büyük değişiklikler gerçekleştireceğiz. Ama henüz iktidara geçmek gibi bir amacımız yok. Öncelikle belli bazı aşamaları geçtikten sonra ve bazı eksikliklerimizi telafi ettikten sonra iktidar olmayı düşüneceğiz. Ancak şimdiki hedefimiz halka özgürlüğünü yeniden kazandırmaktır.” ifadelerini kullandı.

Cemaat-i İslami’nin halkı etkileyecek olan planın ne olabileceği ile ilgili görüşlerini aktaran Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler doktora öğrencisi ve araştırmacı olan Hafizurrahman şunları aktardı: “Bangladeş mahkemesi Cemmat-i İslami liderlerinden savaş suçu işlediklerini iddia ettiği kişilerin çoğunluğu 50 yaş üstü yaşlı kişilerden oluşmaktadır. Buna karşı Cemaat-i İslami çözüm olarak parti liderlerinin çoğunluğunu genç nesilden oluşturacağını düşünüyorum. Bunun haricinde de Cemaat-i İslami’nin gelecekteki siyasetinde daha rahat hareket edebilmek için daha esnek ve serbest bir görüşü benimseyeceğini düşünüyorum.”