Komünist Çin yönetiminin 'yeniden eğitim' ya da 'mesleki eğitim' adı altında bir milyonun üzerinde Uygur Müslümanlarına siyasi baskı ve işkence yapıyor.

Kamplarda zorla tutulan Müslümanlar, domuz eti yemeye, alkol almaya ve İslam dinini kınamaya zorlanıyor.

Uygur Müslümanları, yıllardır devam eden Çin işgali altında hayatlarından endişe ederek en temel ihtiyaçlarından yoksun bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Kamplarda Müslümanlar asimile edilerek tarihten silinmeye çalışılıyor.

İşgal altındaki Doğu Türkistan'da son yıllarda artarak devam eden zulüm, akıl almaz boyutlara ulaştı.

Komünist Çin'in, uyguladığı zulüm ve baskılar neticesinde birçok âlim, aydın, akademisyen ve halkını şehid veren Doğu Türkistan, bunca zulme rağmen inandığı değerlerden vazgeçmeyerek topraklarına sahip çıkma gayretinde.

Kimi Uygur Müslümanları, Çin işkencelerine tahammül edemeyip Türkiye ve dünyanın birçok yerine sığınmış durumda.

Uygur Araştırma Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Erkin Ekrem ile Türkiye'de hayatlarına devam eden Mir Kamil Kaşgarlı ve Muhammed Ali Emin, İLKHA muhabirine yaptıkları açıklamada, Çin'in Uygur Müslümanlarını asimile edip tarihten silme amacında olduğunu belirtti.

"Doğu Türkistanlıları yok etmek Çin'in bir amacıdır"

Son 20 yıldan beri Doğu Türkistan ve Uygur meselesini uluslararası arenada gündeme gelmeye başladığını belirten Uygur Araştırma Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Erkin Ekrem, enstitülerinin Doğu Türkistan ile ilgili güncel sorunları araştırmakta olduğunu söyledi.

Doğu Türkistan'da zulmün hat safhada olduğunu belirten Ekrem, "Doğu Türkistan Türkiye'nin ana yurdu ve İslam'ın doğu toprağıdır. Bu topraklardan Uygurları-Doğu Türkistanlıları ortadan kaldırmak ve yok etmek Çin'in bir amacıdır. Uygur Müslümanları hem siyasi anlamda hem ekonomik anlamda mahrum bırakıyor hem de din ve itikat konusunda bir dizi baskılar yapılıyor. En bariz örnek şu anda gündemde olan kamp meselesidir. Bu kamplarda toplumun birçok âlim, aydın, akademisyen ve dini-milli özelliği olan halk var. Bir nesli ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bununla beraber çocukları başka kamplara götürerek çocukları Çinlileştirmeye çalışıyorlar. Allah yerine Çin'i, İslam yerine Çin İslam'ını sevdiriyorlar. Müslümanların yaşam tarzlarını da sözde Arap kültüründen uzaklaştırmak gibi baskılar var. Müslümanların, diline, dinine, örf ve adetlerine baskılar var. Bu baskıların çeşitleri var. Hapishaneye atılır, idam edilir, müebbet hapse mahkûm edilir, kamplara yerleştirilir ve o kamplardan da ölü çıkılır. Neticede burada bir asimilasyon politikası söz konusudur. Bu topraklardan bizleri tamamen yok etmeye çalışıyorlar." dedi.

"Kamplarda 3 milyon civarında Müslüman var"

Komünist Çin'in Uygur Müslümanlar için yaptıkları kamplardan söz eden Ekrem, "Eğitim kampı dedikleri yerde bir milyon civarında insan olabilir. Bu uygulamanın bir kısmı kamp, bir kısmı hapis, bir kısmı hafta sonu aileleriyle görüşebilecek sözde eğitim kampıdır. Bu kamplarda 3 milyon civarında Müslüman var. Doğu Türkistanlı Müslüman bir kız kendisiyle evlenmek isteyen Çinli biri ile evlenmek istemeyince direk 'sen teröristsin onun için evlenmiyorsun' derler. 'Teröristsin' denildi mi o Müslüman genç kızın yeri ya kamp ya da hapistir. Ayrıca kız Müslüman olduğu için Çinli ile evlenmeyince kızı eğiten babası ve annesini de 'terörist' diye alıyorlar. Kız, babasını ve annesini kurtarmak için Çinli ile evlenmek zorunda kalıyor. Babası ve annesi de bırakılmıyor ama o evlilik gerçekleşiyor. Bu tür baskılar çok ve bu baskılarla beraber teşvikler de var. Komünist Çinliler, Müslüman Uygur kızlarla evlenen Çinlilere yüklü miktarda para, ev ve birçok kolaylıklar sağlanıyor. Karşılarına çıkan herkes 'terörist' diye itham edilebiliyor. Terörist damgasını yedikten sonra kimse bir şey yapamıyor." ifadelerini kullandı.

"Uygurları Çinlileştirmeye çalışıyorlar"

Komünist Çin'in okulda Uygur öğrencilerin İslami hayat yaşamalarına izin vermediklerini belirten Ekrem, "Okulda öğrencilerin oruç tutması engelliyor ve İslami hayat yaşayamıyorlar. Ramazan ayında çocukları kontrol ederler. Çocuklara 'annen-baban gece kalkıp yemek yiyor mu?' diye sorarak bir tür psikolojik baskı yapıyorlar. Kreşten başlayarak Uygurları Çinlileştiriyorlar. Çinlilerin kıyafetini giydiriyor, tüylü kalemlerini kullandırıyor ve eski Çinceyi ezberletmeye çalışıyorlar. Bugün Çinlilerin kendisi bile bunu yapmıyor. Maddi ve manevi bakımdan Müslümanları mahrum bırakıyorlar. Böylelikle Uygurları Çinlileştirmeye çalışıyorlar. 'Çin İslami' diye bir İslam ihdas etmeye çalışıyorlar. Bunlar İslam'a da zarar veriyorlar. Müslümanlığı 'Arap geleneği' diye nitelendirip İslami uygulamaları kaldırmaya çalışıyorlar." şeklinde konuştu.

"Meseleye devlet menfaati değil insanlık açısından bakılması lazım"

Konuşmasının devamında Ekrem, şunları aktardı:

Çin'in listesinde bulunan 26 ülkeye gidip gelenlerin hepsi kampa atılıyor. Bu 26 ülkenin başında Türkiye var. Listede diğer Müslüman devletler de var. Türkiye ara sıra yapılan bu haksızlıkları dile getiriyor. Tabi bu bütün Uygurları sevindiriyor. Katar devleti de Çin'e yaptığı destekleri çekmiş durumdadır. Onun dışında ne Müslüman devletleri ne Türk devletleri Doğu Türkistan'da yaşananlara ses çıkarmıyor. Aksine Batılılar, Uygurların sorunlarıyla daha çok ilgileniyor. Batılı 23 devlet Çin'in uygulamasını eleştiriyor. Sonra Çin 'sen yalan söylüyorsun böyle bir şey yok' diye yanına 51 devlet topluyor. 51 devletin içinden Katar çıktı, 50 devletin arasında Müslüman ve Türk devletleri var. Bu zulme farklı bakılması gerekiyor. Meseleye devlet menfaati değil insanlık açısından bakılması lazım. Müslüman kardeşliği açısından bakılması lazımdır. Bu şekilde bakıldığı zaman 'belki farklı olabilir' diye düşünüyorum.
"68 yaşındaki annem ve 6 kardeşimin kampa alındığını öğrendim"

Doğu Türkistan'daki Çin zulmünden kaçtığını ifade eden Mir Kamil Kaşgarlı, "Doğu Türkistan'ın Kaşgar şehrinde doğdum. Kaşgar'da büyüdüm ve eğitimlerimi tamamladıktan sonra Çin'in hakkımda başlattığı araştırmalar yüzünden kaçmak zorunda kaldım. 2004'te Türkiye'ye geldim. 2006'da Türkiye vatandaşı oldum. 2004'den beri Türkiye'de tercümanlık, gazetecilik, muhabirlikle uğraşıyorum. Hanımım ve çocuklarımla burada yaşıyorum. Annem, babam ve 6 kardeşimin hepsi Doğu Türkistan'daydı. Babam 2017 Şubat'ta kendi eceliyle vefat etti. Sonra babamın vefatından dolayı annem hastalandı. Son görüşmemiz hastanedeki görüşmemizdi. Ondan sonra Doğu Türkistan'da telefonlar yasaklandı. Doğu Türkistan tecrit edildi ve bütün giriş çıkışlar yasaklandı. Telefonlar yasak olduğundan dolayı kardeşlerimden ve akrabalarımdan haber alamıyorum. Bazı akrabalar ve öğrenciler aracılığıyla 68 yaşındaki annem ve 6 kardeşimin kampa alındığını öğrendim." dedi.

"Kamplarda tutulan Müslümanları İslam'dan koparmak için çeşitli işkenceler yapılıyor"

Doğu Türkistanlıları Çinlileştirme projesi kapsamında kampların açıldığını söyleyen Kaşgarlı, "2017'de Çinlileştirme ve komünistleştirme kampı başlamıştı. Yapılan kamplarda Müslümanlar tutuluyor. Onları İslam'dan koparmak için çeşitli işkenceler yapılıyor. Her çeşit kamp var. Mankurtlaştırma düzeyine göre insanlar kamptan kapa taşınıyor. 2019 Nisan ayında annemin cesedinin kamptan eve verildiğini ve kampta tutuklu olan kardeşlerimin büyüğü olan Mir Adil'e cenaze merasimleri için 3 günlük izin verildiğini maalesef duydum. Ankara Hacı Bayram Veli Camisinde annem için gıyabi cenaze namazı kıldırdık. Şu anda bir kız kardeşim ve 5 erkek kardeşim toplam 6 kardeşim kamptalar. Onların 15 tane çocuğu var. Şimdi o çocuklar nerede, kardeşlerimden hangisi hayatta hangisi işkenceden öldü bilmiyoruz. Bu zulmü yapmalarının amacı bizi Çinlileştirmek, İslam'dan koparmak, komünistleştirmek, Çinliler ile Uygur Müslümanların arasındaki farkı yok etmektir. Böylelikle komünist Çin tarafından işgal edilmiş Doğu Türkistan toprağını ebediyen kendi topraklarına katmak için toprağın asıl sahipleri olan Doğu Türkistan Müslümanlarını oradan yok etmek istiyorlar." ifadesini kullandı.

"2017 yılının Nisan ayından sonra ailemden hiç haber alamadım"

Doğu Türkistan'daki ailesinden hiçbir şekilde haber alamadığını belirten Muhammed Ali Emin, "Türkiye'de öğrenciyim. 2014'te Türkiye'ye geldim. Yaklaşık 5 senedir buradayım. Şu anda ailem ve akrabalarımın hepsi Doğu Türkistan'da, bir tek ben buradayım. 2017 yılının Nisan ayından sonra ailemden hiç haber alamadım. Kampta mı dışarda mı olduklarını bilemiyorum. Ama muhtemelen 'ailem kampta tutuluyor' diye düşünüyorum. Ailemle iletişime geçmeye çalıştım ama maalesef bir haber alamadım. Sadece ben, bu durumda bulunmuyorum. Benim gibi birçok Doğu Türkistanlı öğrenci var. Birçok kişi ailesinden hiçbir şekilde haber alamıyor. Ailesini sormak için Çin Büyükelçiliğine gidenler de var. Benim gördüğüm bir haberde Çin Büyükelçisi 'ailen seninle görüşmek istemiyor' diye bir yanıt veriyor. Bir aile niye evladıyla görüşmek istemesin ki? Orada, onlara baskı yapılmazsa 'böyle bir şey olmaz' diye düşünüyorum. Benim gibi ailesinden haber alamayan pek çok kişi var ben, onlardan sadece biriyim." dedi. (İLKHA)