Genel Başkanımız Sayın İshak Sağlam’ın 17 Şubat 2020 tarihli gündem değerlendirmesi;

“SİYASİ AYAK” TARTIŞMALARI ASIL SORUNLARI ÖRTBAS ETMEMELİDİR

Siyaset mekanizması günlerden beri “FETÖ’nün siyasi ayağını” tartışmaktadır. 15 Temmuz sonrasında neredeyse gündemden hiç düşmeyen bu konu, eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un son açıklaması ile farklı bir noktaya taşındı. Ancak bu yöndeki tartışmalar genelde farklı hesaplaşmaların aracı olarak kullanıldığı için bugüne kadar somut bir sonuca ulaşılamamıştır. Devletin tüm kurumlarına sirayet eden bu yapının mutlaka siyasi bağlantıları vardır. Bu bağlantıların ortaya çıkarılması elbette önemlidir. Mesele siyasi rant devşirme aracına dönüştürülmeksizin, memleket maslahatı ortak paydasında ele alınmalıdır.

Ancak bugüne kadar Türkiye’de böyle bir irade ortaya çıkmadı. Bu nedenle de tartışmalar, zaman israfından ve kamuoyunu meşgul etmekten öteye geçmemektedir. Türkiye’nin insan hakları ve hukuktan tutun dar gelirli vatandaşı ekmeğe muhtaç eden ekonomik krize, yıkılan aile kurumundan yine yüzünü batı değerlerine dönen eğitim anlayışına ve komşu ülkelerle savaşın eşiğine geldiğimiz son konjonktüre kadar Türkiye’nin çok ciddi sorunları varken kamuoyunun bu kısır döngüye mahkûm edilerek manipüle edilmesini doğru bulmuyoruz. Halkın gündemine dönülmeli ve çözüm bekleyen sorunlar masaya yatırılarak gereksiz tartışmalarla zaman heba edilmemelidir.

MESLEKİ TEKNİK EĞİTİME AĞIRLIK VERİLMELİDİR

Türkiye’de hizmet sektörünün nitelikli ara eleman sıkıntısı giderek artmaktadır. Bunun en önemli nedeni meslek liselerine olan ilginin azalmasıdır. Yıllardan beri kotalar konulmak, puanları kesilmek ve farklı şekillerde dezavantajlı duruma düşürülmek suretiyle öğrencilerin Mesleki Eğitim liselerine olan ilgisi azaltıldı.  Bundan hem bireyler hem de ülke ekonomisi ciddi şekilde zarar gördü. Bir taraftan genç nüfustaki işsizlik oranı %30’lara dayanmış iken diğer taraftan sanayi sektörünün nitelikli ara eleman ihtiyacı da ciddi boyutlardadır. Hal böyle iken Türkiye’de sadece diplomalı üniversite mezunu sayısı artmakta, işsizler ordusuna sürekli yeni işsizler katılmakta, diğer taraftan sanayi sektörünün sıkıntıları devam etmektedir.

Sanayide kalkınma ve üretimin durması, istihdamın bitme noktasına gelmesi, bugün Türkiye’nin en önemli açmazıdır. Mesleki Teknik Eğitim Liselerinin teşvik edilerek eskiden olduğu gibi nitelikli eleman yetiştiren ocaklara dönüştürülmesi; hem istihdam hem de sanayi ve üretim açmazını aşma noktasında büyük bir işlev görecektir. Meslek liselerine ilgiyi artırmak için gerekli adımlar ivedilikle atılarak ciddi teşvikler yapılmalıdır.  Üniversitelerde Meslek Lisesi mezunlarına alanları ile ilgili tercih yapmaları durumunda ayrıcalıklar sağlanmalı ve Mesleki Teknik Eğitim Liselerinin önü açılmalıdır.

VATANDAŞLARIN BELİNİ BÜKEN FATURALAR

Elektrik ve doğalgaz fiyatlarına 18 ay içinde toplamda 5 defa zam yapıldı. Böylece elektrik üretim maliyetinin yükselmesi gerekçe gösterilerek, kur dalgalanmasının tüm maliyeti vatandaşlara yüklenmiş oldu. Kış aylarında artan elektrik ve doğalgaz tüketimi ile beraber gelen faturalar vatandaşlarda şok etkisi yaptı. İşsizliğin rekor üstüne rekor kırdığı, ekmek bulmada zorlanan vatandaşların kendilerini yaktığı bir zamanda bu faturalar vatandaşın sırtında birer kambur halini aldı. Döviz kurunun yükselmesi nedeniyle artan enerji maliyetleri dövizin düşmesiyle azaldığı halde enerjinin halka satış fiyatlarında indirim uygulanmadı. Bu durum, dağıtım şirketlerinin Hükümet tarafından kayırıldığı düşüncesini güçlendirmektedir.

Elektrik faturalarına eklenen vergiler ve bu vergiler dahil edilerek hesaplanan KDV ile verginin vergisini almak, vatandaşa sağmal olarak bakıldığını göstermektedir. Artık Hükümet ve dağıtım şirketleri, yaşanan krizlerin maliyetini vatandaşa yansıtma kolaycılığını terk etmeli ve krizleri vatandaşı yolma aracına çevirme kurnazlığından vazgeçmelidir. Bu çerçevede elektrik faturalarına yansıtılan vergi ve fonların kaldırılması veya tutarının düşürülmesi gereklidir. Diğer yandan hükümet; yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmelidir. Bunun için daha fazla AR-GE çalışmasına ve proje desteğine ihtiyaç vardır. Ülkemizin hidroelektrik potansiyelinin daha verimli kullanılmasının yanı sıra güneş ve rüzgâr enerjisi yatırımlarına teşvikler arttırılmalı, bu yatırımlara yönelik resmi işlemler asgari düzeye çekilerek cazip hale getirilmedir.

GENÇLERİMİZ İŞSİZ

Siyasi gündem çok yoğundur. Ancak halkın en sıcak gündemi işsizlik ve mutfaktaki yangındır. Hiç bir gündem mutfaktaki yangından daha öncelikli olmamalıdır. Kasım ayı işsizlik oranı açıklandı. Beklendiği gibi işsizlik oranları düşmedi. Bir yıllık seferberliğe ve milyonluk istihdam taahhütlerine rağmen istihdam artmadı, bilakis daha da düştü. İşsizler iş bulma umudunu da kaybettiler.  Genç işsizlik sorunu gittikçe büyümekte ve eğitimini tamamlayıp evine kapanan gençlere her gün binlercesi eklenmektedir.

Zincir marketler, tekelleşmiş perakende sektörü ve bunun oluşturduğu tekelleşmiş diğer sektörler, bir yandan işsizliğe zemin oluştururken, bir yandan da adil rekabet ortamını öldürmektedir. Bu nedenle küçük esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmakta ve doğal olarak da işsizlerin sayısı katlanmaktadır. SGK primlerinde uygulanan teşviklerin kısmi olarak geri alınması istihdama bir darbe vurmuştur. Bu durumun işsizliği daha yukarılara çekmesi kaçınılmazdır. Hükümet bir an önce bu konulara eğilmeli, tekelleşmenin orta ve uzun vade sosyal ve siyasal sonuçlarını da dikkate alarak çözümler üretmelidir.

İSLAM ORDUSU’NUN ÖNCELİĞİ KUDÜS’ÜN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMALIDIR!

14 Aralık 2015 tarihinde Suudi Arabistan tarafından kuruluşu açıklanan ve 34 ülkenin dahil olduğu “İslam Ordusu”nun ortak koordinasyon merkezinin Ramazan ayında kurulacağı açıklandı. Mezhebi ihtilaflar ve ideolojik düşmanlıkların aktif olduğu bir süreçte bu ordunun aktifleştirilmesinden ve askeri ittifakın güçlendirilmesinden önce İslam ülkeleri, ihtilafları bir kenara bırakarak güçlü bir siyasi birlik oluşturmaya ağırlık vermelidir.

İslam ordusuna öncülük eden ülkelerin işgal rejimiyle normalleşme adımlarından sonra şimdi de saldırmazlık anlaşması ve Bahreyn Çalıştayı benzeri bir zirve hazırlığı içerisinde oldukları görülmektedir. İşgal rejiminin bölge ülkelerine yönelik açık saldırıları ortadayken İslam ordusu bileşenlerinin işgal rejimiyle saldırmazlık anlaşması adımları kaygı vericidir. İstikrarsızlığın temel kaynağı desteklenirken askeri operasyonların temel hedefi Müslümanlar olacaktır. Bu sebeple öncelikle tüm bölge ülkelerinin dahil olduğu bir zirveyle mezhebi ve ideolojik ihtilaflar bir kenara bırakılarak birlik oluşturulmalı akabinde Müslümanların en temel ve öncelikli gündemi olan Kudüs’ün kurtarılmasını hedefleyen askeri birlik faaliyete geçirilmelidir.

YÜZYILIN İHANET ANLAŞMASI

ABD öncülüğünde ilan edilen yüzyılın ihanet anlaşması, İslam dünyasından yeterli tepkiyi görmemiştir. Filistinlileri kimliksizleştirmeyi ve topraksızlaştırmayı hedefleyen, Kudüs’ü işgal rejimine bırakan ve direniş gruplarını pasifize eden bu sözde barış planına karşı Müslüman kamuoyu ve yönetici sınıfının sessizliği endişe vericidir. Suni gündemlerle ayrıştırılan ve gündemi değiştirilen İslam dünyası, Müslümanların en temel meselesi olan Filistin meselesinden uzaklaşmıştır. Bunun sonucunda işgal rejimiyle normalleşme adımları atılabilmiş ve iş birlikçi ülkeler tarafından Filistin halkı işgal rejiminin insafına terkedilmiştir.

Yüzyılın ihanet anlaşmasını akim bırakmanın temel yolu Filistin meselesine yönelik duyarlılığın yitirilmemesidir. Bu doğrultuda işgal rejimi ile normalleşme adımları derhal durdurulmalı, her türlü ticari ve siyasi ilişki sona erdirilmelidir. İşgal rejiminin güvenliğini sağlamak için derinleştirilen istikrarsızlığı sona erdirmenin temel yolu işgal rejimine karşı somut ve caydırıcı adımların atılmasından geçmektedir.

TÜRKİYE SURİYE SAVAŞI BÖLGENİN EN BÜYÜK FELAKETİ OLUR

Soçi mutabakatı Suriye’de siyasi çözüm için bir umut olarak belirmişti. Son haftalarda bu mutabakatın rafa kaldırılması, Türkiye ve rejim güçleri arasında lokal çatışmaların topyekûn bir savaşa dönüşme ihtimali, Rus ve rejim uçaklarının İdlib’i hedef gözetmeden bombalamaya devam etmesi büyük endişe doğurmuştur. Okulların, hastanelerin ve savaştan kaçan sivillerin vurulması kabul edilemez. Kışın çok çetin geçtiği bu günlerde bombardımanlarla insanların evlerini terk etmeye zorlanması barbarlıktır. Ailesiyle birlikte mülteci durumuna düşen bir buçuk yaşındaki İman Ahmet Leyla adındaki kız çocuğunun gözleri açık bir şekilde soğuktan donmuş hali sadece bizlerin değil, vicdan sahibi bütün insanların yüreğini dağlamıştır.

Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin bu süreçte darbe almasını fırsata dönüştürmek isteyen ABD, Türkiye’yi tekrar kirli emellerine alet etmeye çalışmaktadır. ABD ve Rusya’nın defterinde dostluk ve müttefiklik diye bir kavram yoktur. 8 yıllık Suriye serüveni, ABD ve Rusya’nın, çıkarları doğrultusunda Suriye’deki mevcut halin bir tercihe dönüştürdüğünü ortaya çıkarmıştır. Bu realitede Türkiye’nin Suriye ile bir savaşa girmesi, ABD ve Rusya’nın çıkarlarına hizmet etmekten başka bir sonuç doğurmayacak ve bu coğrafyanın felaketi olacaktır. Hükümet, Türkiye’yi bölge ülkeleri ile savaştırmak isteyen odakları görmek ve kirli oyunu bozmak zorundadır. Bu nedenle bütün tarafları Soçi ve Astana’da varılan mutabakata uyma ve siyasi çözümü sonuna kadar zorlamaya davet ediyoruz.

İSHAK SAĞLAM | HÜDA PAR GENEL BAŞKANI