Caydırıcılık içermeyen sözlü tepkilerin, işgal rejiminin ihlallerini sonlandırmayacağını söyleyen HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, "Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri işgal rejimiyle diplomatik ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerini de sonlandırmalı ve terör devletini tanımaktan vazgeçmelidir." diye kaydetti.

HÜDA PAR Sözcüsü Demir, yaptığı haftalık dış gündem değerlendirmesinde ayrıca İdlib'teki insani dram, Türkiye'nin işgal rejimine karşı tepkisi, Sudan ve işgal rejimi görüşmesi gibi gündemin öne çıkan başlıklarını ele aldı.

İdlib'te insani dram

İdlib'te yaşanan insani dramı değerlendiren Demir, "Gerginliği azaltma bölgesi ilan edilen İdlib'te insani dram her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Mutabakattan bu yana bölgeye yönelik gerçekleştirilen saldırılarda bin 800'ün üzerinde sivil yaşamını yitirmiş; hastane gibi sivil hizmet merkezleri bilinçli olarak hedef alınmıştır. İç göç ile birlikte nüfusu yaklaşık 4 milyona yaklaşan ve bölgede çatışmalar sebebiyle ocak ayından bu yana yaklaşık 1 milyon 677 bin sivil, ülkemiz sınırına göç etmek zorunda kalmıştır." dedi.

Demir, sözlerine şöyle devam etti:

Çatışma bölgelerinde sıkışan, göç etmeleri engellenen siviller için uluslararası kuruluşların harekete geçmesi, ivedilikle ateşkesin sağlanması gerekmektedir. Siyasi müzakere umudunun yitirilmek üzere olduğu ülkede sivillerin güvenliği sağlanmalı, sivil yerleşim yerleri ve sağlık kurumlarını hedef alarak savaş suçu işleyenler yargılanmalıdır. Aynı zamanda çatışma bölgelerinden kaçarak sınıra sığınan ve zorlu kış şartlarıyla mücadele eden siviller için uluslararası yardım kuruluşları harekete geçmeli ve sivillerin yaşamsal ihtiyaçları tedarik edilmelidir. Aksi takdirde soğuk, salgın hastalık ve yetersiz gıda insani felaketlerin yaşanmasını kaçınılmaz hale getirecektir.

"Türkiye, işgal rejimine tepkisinde samimi olmalıdır"

Terörist Netanyahu'nun açıklamalarını ve Mavi Marmara davasını hatırlatan Demir, "Netanyahu'nun ülkemiz ile ilgili diplomatik tepkinin olmasına karşın bunun ticari ilişkilere yansımadığı ve aksine diplomatik gerilim sürecinde ticari ilişkilerin daha da arttığına ilişkin açıklaması bir gerçekliği ortaya koymaktadır. 2010 yılında Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisi baskını ile ilişkiler bozulmuş, Türkiye tarafından işgal rejimine bir dizi bürokratik yaptırım uygulanmıştı. Ancak anlamsız bir şekilde 2016 yılında varılan anlaşma neticesinde Türkiye yargılama hakkından vazgeçerek işgal rejiminin katliamını aklamıştır." şeklinde konuştu.

İşgal rejimi ile olan ticaret hacminin artışına değinen Demir, "İktidar, işgal rejiminin saldırılarına ve yüzyılın anlaşmasına yönelik bazı diplomatik tepkiler verse de ticari ilişkiler artarak devam etmektedir. 2010 yılından bu yana Türkiye ve işgal rejimi arasındaki ihracat yüzde 109 oranında artmış, 2014 yılında 2 milyar olan ticaret hacmi 2018'de 6 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır. Bu rakamlar tepkilerin kamuoyunu tatmin amacıyla gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır." ifadelerine yer verdi.

"İslam ülkeleri, terör devletini tanımaktan vazgeçmeli"

İşgal rejimine yönelik sözlü tepkilerin faydasız olduğuna dikkatleri çeken Demir, "Caydırıcılık içermeyen sözlü tepkiler işgal rejiminin ihlallerini sonlandırmayacak ve yayılmacı politikası devam edecektir. Barış Anlaşması olarak lanse edilen ihanet planı, İslam ülkelerinin yöneticilerinin tavırlarından alınan cüretin neticesinde ilan edilebilmiştir. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri işgal rejimiyle diplomatik ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerini de sonlandırmalı ve terör devletini tanımaktan vazgeçmelidir. Müslüman kamuoyunun bu doğrultuda İslam ülkeleri yöneticilerine baskı uygulaması ihanet planının yürürlüğe konulmasının da önüne geçecektir." diye kaydetti.

Sudan ve işgal rejimi görüşmesi

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ve işgal rejimi Başbakanı Netenyahu'nun, BAE'nin organize etmesiyle Uganda'da yapılan görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, "Yüzyılın ihanet anlaşmasının ilanından önce bölge ülkeleri ile normalleşme diplomasisi yürüten işgal rejimi, Afrika ülkeleri ile de benzer bir diplomasi yürütmekte, siyasi ve ekonomik gücünü arttırmaya çalışmaktadır. BAE ile yakın ilişkilere sahip işgal rejimi, Sudan'da gerçekleşen askeri darbe sürecini de Mısır'da olduğu gibi yönetmeye çalışmakta ve halk devrimlerini işbirlikçi yönetimlerin desteğiyle çalmaya çalışmaktadır. Bu görüşmeye yönelik kamuoyu tepkisi, işgal rejiminin Sudan siyasetine illegal müdahalesini göstermesi açısından önemlidir." dedi.

Son olarak Demir, "Suriye, Lübnan ve Irak'ta askeri operasyonlar gerçekleştiren ve siyasi süreci lehine çevirmeyi amaçlayan işgal rejiminin cüretkârlığı İslam ülkelerinin sessizliğinden kaynaklanmaktadır. Yüzyılın ihanet planının bölge ülkelerinin iş birliğiyle yürürlüğe konulması halinde işgal rejiminin bölgesel barış ve istikrarı tehdit eden faaliyetleri artarak devam edecektir. Bu nedenle Filistin direniş gruplarının tüm ihtilafları öteleyerek bir araya gelmeleri kaçınılmazdır. Bölge ülkelerinin ise işgal rejimiyle normalleşme adımlarını süratle sona erdirerek yayılmacılık politikasını durduracak adımları atması önemlidir. Bu doğrultuda Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kurumların öncü olarak aktif çalışma yürütmesi gerekir. İslam ülkeleri ihtilaflarını öteleyebilirlerse, bu durum İslam dünyasının en temel meselesi olan Filistin sorununa odaklanabilmenin de önünü açacaktır." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk, M. Sait Çelik-İLKHA)