Dünyanın gözü önünde meydana gelen bir bombardımanla katledilen insanları kıskanacağım hiçbir zaman aklımın ucundan geçmezdi. Ama Roboské’de bombalanarak katledilen insanları kıskandığımı, hatta onlara imrendiğimi itiraf etmeliyim.
Elbette katledilen insanları kıskandığını dile getiren kişi için ortada akla ziyan bir durum var gibi gelebilir insana. Ama sosyal, yazılı ve görsel medyaya bakınca, benim açımdan bu kıskançlığı da yaşamamak mümkün değil hani.
Roboskêliler’i ve şehitlerini kıskandım ve onlara imrendim. Kendileriyle kan bağına sahip olduğum köyümün, 1927 yılının sonbaharında, o günkü Cumhuriyet Yönetimi tarafından yakılarak şehit edilen 87 şehidimin adına…
Bu olayda 4 çocuğunu ve hanımını kurban veren kendisi de süngülenerek öldü diye bırakılan bir insanın tüm fiziki ve ruhsal yaralarına rağmen yaşama yeniden tutunup kendisini var kılarak o günün dünyasını ve bizleri de bir nebze olsun olaydan haberdar kılan Celil Çavuş’un torunu olmak elbette Roboskêliler’i kıskanmama sebep olacaktır.
Roboské’de olup bitenleri canlı yayında izler gibi haberdar olan dünyanın, gözünün içine bakarak Hüseyin Çelik, 34 canın katli için; "hata olmuştur”. Bülent Arınç, hırpalanan kaymakam için "bu bir vahşettir." Başbakan Erdoğan, "Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine, bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum." demişti.
Olayın gerçek müsebbipleri için susmayı tercih ederek, katliama uğrayanların yakınlarına ise gözdağı vermekte bir beis görmeyen devlet denilen aygıt acaba kimsenin görmediği ve bilmediği Guêw katliamı için ne demişti o dönemde…
Zinhar yalan dediğini duyar gibiyim “Şâkilere gerekli ders verilmiştir.”
Ama o günkü Guêw katliamını, bugün insanlığın onur duyarak devlete suçunu hatırlatmak için akın ettiği Roboské’den haykırdığı gibi, Guêw’den haykırabilecek onurlu insanların haberdar olma şansı yoktu. Olsaydı da…
Zaten dönemin sisli havası içersinde herkes kendi derdine düşmüşken Guêw ve çevresindeki mezralardan toplanan 76 kadın ve çocuğu Sayer’de bir eve doldurarak yakmak ve köyde eli silah tutabilen 12 erkeği de birbirine bağlayıp süngüleyerek öldürmek çok basit ve sıradan bir işti katliamcılar için.
Kimse devlete hesap sormadı. Soramazdı da…
Olur ya, biri buna kalkışırsa cezası çoktan kesilmişti bile “hemen kellesi vurula” hainin şeklinde yaftalanarak öldürülmesi gibi…
İşte böyle bir ortamda katliama uğrayıp dünya yaşamları sonlandırılan bu insanlarla kan bağına sahip olduğum için Roboskêliler’i kıskanıyor ve onlara imreniyorum.
Dünya onlar üzerinden devlet denilen aygıtı tanıma imkânı buldu. Ama Guêw şehitleri böyle bir şansa hiçbir zaman sahip olamadı. Bırakın dünyayı, o bölgede doğup büyüyen yaşıtlarım bile o katliamdan bihaber kalarak yetiştiler/yetiştirildiler.
Nasıl kıskanmam Roboskê şehitlerini…
- Guêw katliamında şehit olanların her birisine ait olan belirgin bir mezarları hiçbir zaman olmadığı…
- O gün onların kefenlenip defnedecek halleri ve kimseleri kalmadığı için, kalanların ise korkudan oraya yanaşamadığı…
- Cellâtlarıyla Guêwliler gibi en az 12 saat yüz yüze kalıp onların, gözlerinin içine bakarak öldürüleceklerini bilmedikleri…
- Henüz ismi bile konulmamış çocukların mezarları başında o gün kimse ağlayıp, onlara ağıt yakamadığı için…
- Onlar için Roboskê’de olduğu gibi Sayer yoklaması yapma koşul ve imkânına sahip olmadığım…
- En önemlisi de yıllardır okuyup yazabildiğim halde iliklerime kadar işleyen korkularımdan dolayı dünyaya onlardan bahsetmediğim için…
Evet, Guêw katliamın bir suç ortağı da benim;
- 1927 sonbaharında askerler tarafından gerçekleştirilen Guêw Katliamından bahsetmediğim ve dünyayı bundan haberdar etmediğim için…
- Katliamdan yaralı olarak kurtulan dedemin, sonradan evlendiği hanımı olan ninemi görüp ondan defalarca olayı dinlediğim halde kimseye ve dünyaya bu katliamdan bahsetmediğim…
- Katliama uğrayan kadın ve çocukların yakıldıkları evde olaydan iki üç gün sonra evinin enkazında, olur ya yanmamış buğday bulma umuduyla eşeleyen ev sahibinin fark etmesiyle katledilenlerin sadece üzerleri toprakla örtülerek defnedildikleri yerin çevre düzenlenmesini korkudan dolayı iki yıl öncesine kadar yapmadığımız için…
- “Katliamla ilgili benden önceki kuşaklara, katliamı sorduğumda tekrar yakılmamızı mı istiyorsun?” şeklindeki ifade ve serzenişlerini dikkate alıp korkumdan dolayı kimseye konuyu açmadığım…
- 1930‘da yaşanan Gêlê Zilan, 1938’de yaşanan Dersim, 1943’te malum kişinin yaşattığı 33 kurşun katliamında olduğu gibi, yaşananları onların yakınları dünya kamuoyuna yansıtılırken ben, yakınlarımın ve çevresindeki köylerin uğradıkları katliamları, onurlu insanların ve dünyanın gündemine getiremediğim için.
- Ve bu katliamı gerçekleştirenleri toplum vicdanın da hak ettikleri ceza ile mahkûm edemediğim için…
Evet, o gün Guêwliler suçsuz oldukları konusunda kendilerinden o kadar emindiler ki, köyü basan askerlerin gelişinden hiçbir sıkıntı yaşamamış ve köyü terk etmemişlerdi. Çünkü onların bir suçları da yoktu.
Guêw, yüksek rakımı ve geniş arazisi nedeniyle mukimlerine özgür bir yaşam olanağı sunan Solhan’ın karşı yamaçları olan Güneydoğu Toroslar’ın kuzey yamacında yer alır.
Bölgesinde yüzyıllardır sürdürdüğü medrese eğitimi, ona üniversite köyü olma niteliği kazandırmış ve herkesin rahatlıkla uğrayabileceği bir yer haline getirmişti. Bu nedenle bölgede oluşabilecek her türlü anlaşmazlıkların rahatlıkla çözüldüğü gelenekten gelen bir köydü de aynı zamanda…
Ve köyde emekli iki Osmanlı subayının olması da, zaten Guêwliler için yeterli bir teminattı. Dolayısıyla askerden kaçmanın da bir mantığı yoktu onlara göre.
Ama onlar nereden bilebilirlerdi ki… Zaten suçluydular devlet nezdinde. Kürt olmak ve Şeyh Said kıyamına destek verdiği düşünülen bir köy olmak, 1927 yılında suçlu olmak için yeter de artar bir sebepti devlet için.
Oysa devlet, köye gönderdiği askeri birliğe öncelikle ortadan kaldırılması gerekenlerin başında Mehmet Çavuş ve Celil Çavuş olduğunun emrini vermişti. Bu infaz emri köyde Mehmet Çavuş için gerçekleştirildi.
Celil Çavuş ise süngülenerek şehit edilen 11 arkadaşı ve Sayer’de bir eve doldurup yakılarak katliama uğrayan 76 kadın ve çocukla birlikte yola çıkarıldı. Sayer, Guêw’ın hemen batısında yer olan ve Şeyh Said kıyamında görev üstlenen Gırnos’a bağlı bir mezradır.
Takdir bu ya, dedem oradan yaralı kurtulduğu için, ben varım bugün…
Köyümde, benden büyük kuşaklar hep şu kaygıyı yaşadı “tekrar yakılıp öldürülmek” ve şimdilerde o kuşaktan kalanlar 80 yaşına geldiği halde hala aynı kaygıyla bize “sakın bu olayı konuşmayın, yoksa yine aynı akıbeti yaşarsınız”…
İşte bu nedenle yakın çevre köyler hariç kimse şu ana kadar bu katliamı bilme ve öğrenme imkânına sahip olamadı.
Şimdi ben hatırlatıyorum dünyanın bütün onurlu insanlarına…
Acaba devletin gizli sicilinde daha kaç tane Roboskê ve Guêw var…
NOT: Bingöl İli Solhan İlçesi Bozkanat Köyü Topluca Mezrası olan Guêw katliamı ilk kez basında “Doğru Haber Gazetesi” tarafından yerinde araştırma yapılarak gündeme getirilmiştir. “Tanıkların Anlatımıyla 1927 Guêw Katliamı” ve “Süngülenerek Öldürülen 11Erkek”
Yusuf Ziya DÖGER / ufkumuz.com
Katliamla ilgili doğruhaber`in araştırma yazı dizisiyle gündeme getirdiği haber linkleri
Tanıkların Dilinden Yakın Tarih - 1
Tanıkların Dilinden Yakın Tarih - 2
Tanıkların Dilinden Yakın Tarih - 3
Tanıkların Dilinden Yakın Tarih - 4