Adem Çaylak`ın kaleme aldığı makaleyi ziyaretçilerimizle paylaşıyoruz.....
işte o makale
Hüda Par`ın basınla tanışması
Geçen cuma Hür Dava Partisi’nin (HÜDA-PAR) basınla yaptığı kahvaltılı tanışma toplantısına katıldım. Deprem dolayısıyla Ankara’ya taşınmak durumunda kalan Van Yusuf Konağı Kahvaltı ve Kültür Sarayı’nda (Bak Hele Bak) gerçekleştirilen kahvaltı, HÜDA-PAR’ın basın ve kamuoyu ile buluştuğu ilk toplantı idi. Geçmişteki Hizbullah deneyiminden sonra bölgedeki Müslümanların parti kurarak siyasi hayata müdahil olmaları, başta Kürt “çözümü” olmak üzere, sistemle ilgili diğer önemli sorunların çözümünde, Ak Parti ve PKK/BDP açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir.
Toplantıya, Roboski’de katledilenlerin ruhuna Fatiha okunarak başlandı. Açılış konuşmasında parti genel başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, siyasi alanda bir boşluk olduğu, toplumun farklı kesimlerinin dışlandığı ve kendilerinin de bu kesimlerden birisi olduğu için HÜDA-PAR’ı kurduklarını ifade etti. Yılmaz, sistemden müşteki olanların, iktidara geldikten sonra sisteme uyum sağladığı ve sistemin sahibine dönüştüğü iddiasında bulunarak, toplumu sistemle değil, sistemi toplumun inanç değerleri ile uyumlu hale getirmek için yola çıktıklarını dile getirdi.
Daha sonra, genel başkan yardımcılarından Said Şahin, temel hak ve hürriyetler, devletin yapılanması ve amacı, iktisat, dış politika ve sosyal politikalar başlıkları altında toplanan parti programını tanıttı. İçi boşaltılmış insani ve İslami değerleri yeniden ihya etmek için İslami değerlere vurgu ile başlayan ve oldukça anti-kapitalist ve sosyal adalet eksenli parti programında dikkat çeken hususlar şunlardır: Kutsal devlet anlayışından sosyal devlete geçilmeli, özel alan-kamusal alan ayırımı yapılmaksızın kılık-kıyafet serbest olmalı, dezavantajlı toplum kesimlerinin hak ve ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalı, devlet, dini şekillendirmekten vazgeçmeli, Diyanet özerkleştirilmeli, varisleri olmayan miras, fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi ve yetimlerin bakımı gibi alanlarda kullanılacak bir fona devredilmeli, imam nikahı resmileştirilmeli, zina suç kapsamına alınmalı, seçim barajı kaldırılmalı, seçme yaşı 15, seçilme yaşı 18 olmalı, devlet, halka herhangi bir ideoloji dayatmamalı, anayasanın değişmez hiçbir hükmü olmamalı, devleti ve rejimi onaylayan milletvekili yemini kaldırılmalı, Kürtçe ikinci resmi dil kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalı, medreselere resmiyet kazandırılmalı, askerlik zorunlu olmaktan çıkarılarak profesyonel orduya geçilmeli, vicdani red hakkı tanınmalı, faize dayanan kapitalist ekonomik sistem tamamen kaldırılmalı, piyasa toplumu değil, sosyal adalete dayalı toplum inşa edilmeli, dış politikanın mihverine adalet yerleştirilmeli.
Parti programında oldukça iddialı maddeler içeren Hüda-Par’ın yetkilileri, yöneltilen bir soru üzerine, kendilerinin devamlı surette Hizbullah’la ilintilendirilmelerinin yanlış olduğunu dile getirerek, güçlü oldukları her yerde yerel seçimlere katılacaklarını belirtmiştir. Tarihlerinde yarı-Tanrısal önderler yaratmış “etno-seküler” Türkçü ve Kürtçü Kemalist ve Apoist siyasi anlayışlara şiddetle karşı olduğunun ve onlara benzemeyeceğinin altını çizen HÜDA-PAR, Kürt Müslümanların örgütlediği bir siyasi parti olsa da, Kürtlük üzerinden Müslümanlık yapmayacağı, ümmetçi bir çizgide İslami ve insani muhalif bir siyaset ortaya koyacağı iddiasında bulunmaktadır.
Kurulduğu günden bu yana AK Parti ile Müslüman Kürt ahali arasındaki sempati, siyasi hesaplar uğruna son günlerde ivme kazanan güvenlikçi/ milliyetçi dil ve KCK operasyonları ile günden güne azaldığı ve çoğunluğu ile Müslüman Kürtlerin PKK/BDP çizgisinde siyaset yapmayacakları düşünüldüğünde özellikle ümmetçi bir çizgide Müslümanların gasp edilmiş hakları için mücadele vereceklerini deklare eden HÜDA-PAR gerçeği, AK Parti tarafından büyük bir dikkat ile izlenmeye/incelenmeye muhtaçtır. Bu durum, sadece Ak Parti açısından değil, Türkiye’de Müslümanlığı bekleyen en büyük tehlike açısından masaya yatırılmalıdır. Çünkü, Türkiye’de Müslümanlığın, Türk İslamcılığı ve Kürt İslamcılığı ekseninde etnisist ve milliyetçi bir bölünmeye maruz kalması, tüm Müslümanları bekleyen en büyük tehlikedir. İddia ettikleri gibi İslam eksenli ümmetçi çizgiyi korudukları ve Batılı modernite ve küresel kapitalizm ile uyumlu “seküler” ya da “dinci” Kemalist sistemde paradigmatik bir dönüşümü önceledikleri müddetçe, ne yazık ki AK Parti iktidarıyla birlikte, esaslı hiçbir İslami muhalefet kanalının kalmadığı bir ortamda, en azından AK Parti üzerinde yaratacağı siyasi bir baskı unsuru olarak HÜDA-PAR’ın, Türkiye’de artık kangren haline gelmiş “din/mezhep”, “etnik” ve “sosyal adalet” gibi sorunların çözümünde bir katkısının olabileceği yabana atılmaması gereken bir husustur.
HÜDA-PAR’ın, geçmişte reddetse bile, siyasi hayata müdahil olması, zaman zaman kendi ayağına kurşun sıkan “Tayyip Erdoğan damarı”na, Türkiye’ye ve en önemlisi de ümmetin hayrına bir gelişme olarak okunmalıdır. Ancak “Mü’min, elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende olduğu kişidir” ve “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” hadis-i şerifleri mucibince, HÜDA-PAR’ın, her ne kadar kendileri ile ilgisi olmasa da, geçmişte yaşanan Hizbullah deneyiminin, haklı ya da haksız diğer Müslümanlarda yarattığı travma ve algıyı tersine çevirecek bilgilendirme ve etkileşim kanallarını devreye sokmaları aciliyet kesbetmektedir. Bu hassasiyet, hem HÜDA-PAR’ın diğer Müslüman kesimlerde makes bulması ve Müslümanların Kürt İslamcı ve Türk İslamcı türünden yapay ayrımlara sürüklenmesinin önüne geçmesi için ilk elden gerçekleştirilmelidir.
Öte yandan, HÜDA-PAR’ın, son aylarda AK Parti iktidarı ile Kürt Müslümanlar arasında oluşan psikolojik bariyer nedeniyle oluşan soğukluğu tersine çevirmesinde büyük katkısının olacağı aşikardır. Aslına bakılırsa HÜDA-PAR’ın kurulması, Kürt sorununun çözümünde AK Parti’nin takip ettiği politikalarda köklü bir değişim yaşanmasına vesile olabilir, hatta AK Parti’nin elini güçlendirebilir. Her şeyden önemlisi, AK Parti’den beklediğini bulamayan Müslüman Kürtlerin, hem PKK ve BDP’nin “etno-seküler” dehlizlerinde kaybolmasının önüne geçilir hem de görüntülü “din” çekimi yapan “dinci” Kemalizm’in din eksenli Türkleştirme operasyonuna maruz kalmalarına fırsat verilmemiş olur. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, HÜDA-PAR’ı kuran Müslümanlar, diğer Müslüman grup ve camialarla açık ve şeffaf bir biçimde etkileşimli diyaloğa girer, İslam’ın kozmopolitan evrenselci ümmet anlayışının gereklerini yerine getirir, sadece Kürt Müslümanlara değil, tüm Türkiye’li etnik, dinsel ve kültürel farklılıklara hitap edecek “Müslüman muhalefeti”ni haiz bir dil ve söylem geliştirirse, Türkiye’de uzun zamandır özlemi çekilen devletçi ve milliyetçi olmayan bir muhalefetin kapısı aralamış olacaktır.
Adem Çaylak / Milat Gazetesi