ABD'nin, Kudüs'ün, siyonist işgal rejiminin "bölünmez" başkenti olarak kabul edeceği işgal planı hakkında İLKHA'ya verdiği röportajda Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Alper Tan, israilin Amerika tarafından Ortadoğu'da kullanılan bir çoban köpeği olduğunu değerlendirirken Mavi Marmara Davası Avukatlarından Hasan Bozdaş ise bu anlaşmanın uluslararası hukuka göre geçerliliği olmadığını ifade etti.
Önümüzdeki pazar günü Saadet Partisi tarafından İstanbul'da "Büyük Kudüs Mitingi', Yeniden Refah Partisi tarafından Sakarya Kent Meydanı'nda "Seninleyiz Kudüs Mitingi" ve Peygamber Sevdalıları ile Mustazaflar Cemiyeti tarafından Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenecek olan "Kudüs Bizimdir" mitinglerinin anlamlı olduğunu ve tüm Müslümanların katılım göstermesi gerektiğini belirtti.
"israil başkentini bile başka bir devletin belirlediği kukla bir devlettir"
Yüzyılın anlaşmasının içerisinde tam olarak nelerin olduğunu kimsenin bilmediğini belirten Tan, "Şu saatten sonra içerisinde hangi maddeler olursa olsun neyi amaçlıyor olursa olsun bu anlaşmayı hazırlayanlar için bu yüzyılın fiyaskosu olmuştur. Bu tamamen göstermelik ve belli hedeflere dönük olarak açıklanan bir deklarasyondan ibarettir. Böyle bir anlaşma olamaz. Anlaşma olabilmesi için karşılıklı iki tarafın veya varsa ikiden fazla tarafında kabul edeceği bir anlaşma olması gerekir. Bunun dışında tek taraflı olarak yapılacak her şey niyet beyanıdır ve bundan başka bir anlam taşımaz. Bir ülke kendisinin başkentini kendisi belirleyemiyor ve üçüncü bir ülke kendisine bir başkent bağışlamaya kalkıyorsa o ülkenin bağımsızlığından, özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Geçen sene ABD Başkanı Trump 'Kudüs'ü israile başkent yapıyorum' dedi. Şimdi o zaman israil diye bağımsız bir devletten söz edemeyiz. Başkentini bile başka bir devletin belirlediği kukla bir yönetimden söz edebiliriz. israili gözümüzde çok fazla büyütmememiz gerekir. israili Müslümanlar kendi gözlerinde çok fazla büyüttükleri için israil diye bir yapı var." dedi.
"israil ABD tarafından Ortadoğu'da kullanılan bir çoban köpeğidir"
Siyonist israilin işgalci Amerika'nın çoban köpeği konumunda olduğunun altını çizen Tan, "Bu yapı İngiltere'nin Ortadoğu'daki projelerini yürütmek için ileri karakol olarak kurdurduğu kukla bir devlettir. Daha sonra ki dönemde de İngiltere bu kukla devleti ABD'ye devretmiştir. Şimdi ABD tarafından Ortadoğu'da kullanılan bir çoban köpeğidir. ABD'nin yüzyılın anlaşmasını uygulayabilmesi mümkün değildir. Bugün ABD yaptığı bir açıklamada Afganistan'daki kalan askerlerini de çekmek istediğini açıkladı. Yüzbinlerce masum insanı öldürerek bir şey elde edemediğini ve ABD'nin Afganistan'da ne kadar asker kaybettiğine bakacak olursanız korkunç bir sonuç olduğunu görürsünüz. Bugün Irak'tan tamamen çekilmenin yollarını arayan bir ABD'den söz ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"ABD'nin Filistin'de israil diye bir devlet kurması, aklın alacağı bir şey değildir"
Konuşmasının devamında Tan, şunları kaydetti:
Yani 2003 yılında işgal ettiği, yönetimini devirdiği ve 17 yıldır bir düzen kuramadığı Irak'tan ve Afganistan'dan çekilmek zorunda kalan ABD'nin Filistin'de israil diye bir devlet kurması, güçlendirmesi ve bunu yeni bir anlaşmayla pekiştirmesi aklın alacağı bir şey değildir. Bu mümkün değil ve buna kimse müsaade etmez. Bunun anlamı şudur; böyle bir anlaşmayı yapmak ve tarafları ikna ederek diz çöktürmek istediler fakat geçen yaz itibari ile olan bazı gelişmeler nedeniyle bu anlaşmalar rafa kaldırılmış ve fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Bugünlerde ABD'nin böyle bir anlaşmadan bahsetmesi iki sebebe dayanmaktadır. Birincisi israilde yapılan seçimden Netanyahu zayıflayarak çıktı ve hükümet kurulamıyor. Bu anlaşmayla Netanyahu'ya biraz güç ve rüzgâr kazandırıp kanatlarını şişirmek amaçlanmaktadır. İkinci olarak Yahudi lobisi ABD'de etkin olduğu için ve 2020'nin Kasım ayında ABD'de başkanlık seçimi yapılacağından Yahudi lobisini etkilemek amacıyla Trump böyle bir rüzgâr oluşturmaktadır.
"Çok fena bir akıbetin israili beklediğini düşünüyorum"
Yapılan tepkilerin kesinlikle yeterli olmadığını belirten Tan, "Biz başkalarından medet bekleyerek hiçbir şey elde edemeyiz. Kendi gücünüze, kuvvetimize ve imkanlarımıza bakmak zorundayız. Biz, İslam ülkeleri olarak bu imkân ve kuvvete sahibiz. Bunu harekete geçirdiğimizde israil diye bir devlet kalmaz. Bu çerçevede geçtiğimiz aralık ayında Malezya'da yapılan Kuala Lumpur Zirvesi önemli bir aşamadır. Dolayısıyla bundan sonra İslam ülkelerinin arasındaki ilişkinin daha da güçleneceğini ve israilin giderek yalnızlaşacağını, izole edileceğini ve çok fena bir akıbetin israili beklediğini düşünüyorum. israile karşı Müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde olması gerekmektedir." dedi.
"Müslümanların, seslerini duyurmaları son derece değerlidir"
Yapılacak olan mitinglere imkânı olan herkesin katılması ve 'Kudüs bizimdir' demesi gerektiğini söyleyen Tan, "Müslümanların bu duruma bigâne kalmadıklarını göstermek için mitingler yapmaları, gösteriler düzenlemeleri, seslerini duyurmaları son derece değerlidir. Buradan da biz de çağrı yapalım; mitingler imkânı olan herkes katılıp destek vermelidir. Kudüs bizimdir demeli ve rehavete kapılmamalıyız." diye konuştu.
"ABD'nin açıkladığı bu anlaşmasının uluslararası hukukta bir geçerliliği yok"
İşgalci ve emperyalist ABD'nin "Yüzyılın Anlaşması" olarak açıkladığı anlaşmanın bir karşılığı olmadığını belirten Mavi Marmara Davası Avukatlarından Hasan Bozdaş, "Bu anlaşmanın uluslararası hukuk anlamında bir geçerliliği yok. Bu anlamda bunun uluslararası hukuka uygun bir anlaşma olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu anlamda Birleşmiş Milletlerin kendi mevzuatları ve uluslararası anlaşmaların taraf devletlerin tanımış olduğu uluslararası mevzuatları az çok uluslararası çerçevelerini belirlemekte. Söz konusu anlaşma bir tür dayatma içeriyor. İki devletin kendilerinden güçsüz bir devlet üzerine kurmuş oldukları baskıyı ifade ediyor. Bu anlamda uluslararası hukukun bu anlaşmayı tanımadığını belirtmek istiyorum. Tanıyabilme imkânı da mevcut mevzuat bakımından bulunmamaktadır." dedi.
"Netanyahu ile Trump kendi iktidarlarını devam ettirme adına kendi iç siyasetlerine oynuyor"
Bozdaş, "Her iki ülke de bu konuyu kendi popülist siyasetlerine alet etmeye çalışıyorlar. Her iki ülke de de seçimler yaklaşıyor. Hem Netanyahu hem Trump kendi iktidarlarını devam ettirme adına kendi iç siyasetlerine oynuyorlar. Bu anlamda bu tür bir politika geliştirdiler. Bunu belki bu şekilde yorumlamak mümkündür. Her hâlükârda bunun en ufak bir uygulanma ihtimali dahi bulunsa bakıyorsunuz, Filistin bir açık hava hapishanesine çevriliyor. Bununla beraber Filistin içinde meşru bütün direniş grupları bir tür terör organizasyonu haline getiriliyor. Adeta rüşvet verilerek Filistinliler yerlerinden edilmek isteniliyor. Toplantıya katılan körfez ülkeleri de bulunmaktadır. Belki körfez ülkeleri çerçevesinden bunu bir ekonomik yardım ya da askeri yardımlarla beraber kendilerine bazı taraf ülkeler bulacaklar ve bunu gerçekleştirmek için bir zemin hazırlayacaklardır. Bunun haricinde uluslararası hukuka baktığınızda bu anlaşmanın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır." şeklinde konuştu.
"Kudüs'ün bizim olduğunu bütün dünyaya haykırmamız gerekir"
Halkın gösterdiği tepkilerin oldukça değerli olduğunu değerlendiren Bozdaş, "Mavi Marmara'yı hatırlatmak gerekiyor. Mavi Marmara onurlu bir direnişti maalesef bu dava korunmadı ve uluslararası bir anlaşmayla beraber Mavi Marmara üzerindeki bütün haklarımızı kaybettik. Bu davadan ülke olarak feragat ettik. Her hâlükârda hükümet zemininde bu davanın savunucusu imkânı bulunmamaktadır. Bu anlamda ben, bu hayal kırıklığını hatırlatmak istiyorum. Ama halk nazarındaki mevcut tepkiler oldukça değerli ve kıymetlidir. En azından bir Müslüman halkın direnişini sahiplenmesini net bir şekilde görüyoruz. İmkân bulan bütün vatandaşların bu mitinglere sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum. Kudüs bizimdir. Kudüs'ün bizim olduğunu bütün dünyaya haykırmamız gerekir." ifadelerini kullandı. (Mehmet Sait Çelik–İLKHA)