YUSUF CAN – HABER YORUM

Bu gün onlar için hayati önemde. Çünkü tüm hayat felsefelerini bu terim özerine inşa etmişler.

Her ne kadar İslami kesim “Bunlar laikliği de yanlış anlamış” deseler de “Laikler” kendi yorumlarını dünyadaki en muteber yorum olarak anlatmakta ısrar ediyorlar.

Türkiye’deki “Laikler” için bu terim anayasaya girdikten sonra ortaya çıkan tablo şöyle;

1-Bu kelimenin bir daha çıkarılması bırakın teklif etmeyi “Düşünülemez” bile,

2- Bu kelime ile laikler, 100 yıldır süren(1837-1937) modernleşme(!) süreci tamamlanmış ve ülke “Muasır medeniyet” seviyesine gelmiştir.

3-Bu kelimeden kasıt iddia edildiği gibi “Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil” tam tersine din ve dindarla ilgili ne varsa hepsinin Devlet eliyle dizayn edilmesi olarak anlaşılmalıdır.

4-Devletin uygun gördüğü din anlayışı topluma anlatılmalı hatta gerekirse “Dayatılmalıdır!” Buna yönelik olarak kurumlar oluşturulmalı ve “Resmi Din Anlayışı” Milli Eğitim başta olmak üzere her platformda topluma enjekte edilmelidir.

5-Tabii bu çalışmaların aksi hareket eden kişi veya kuruluşlar olması halinde tarihte bir çok örneğine rastlandığı gibi en ağır şekilde cezalandırılarak imha edilmelidir.!

6-Dine ve dindara karşı yapılacak her türlü zulmün ve insan hakkı ihlalinin savunması “İrticaya karşı laikliği savunma” olarak gösterilecek.

7-Zaman içinde “Dini anlayış” yozlaştırılacak ve dindarlar o kadar sindirilecek ki dinini açıktan yaşamaya cesaret edemeyecek hale getirilecek.

8-“Türkçe Ezan”da olduğu gibi dini semboller bir bir ortadan kaldırılacak.

9-Toplumdan büyük bir tepki gelmesi halinde İsmet İnönü’nün bazı mitinglerde yaptığı gibi Lafzatullah kullanılacak(dipnot)

10-Topluma laiklik, “Hiçbir dine karışmayan bir ideoloji olarak” anlatılacak. Ancak uygulamada bu toplumu geri bırakan İslam Dini’ne karşı çalışmalar yapılacak.

 Elbette Laik kesimin anlayışı bu maddelerle sınırlı değil. Öyle ki “Kurtuluş Savaşı’nın” en önemli komutanlarından Kazım Karabekir’in anılarında toplantı için yanlarına gittiği bir heyetin ‘Bu toplumun dinini de değiştirmeyi, İslam ve Müslüman kelimelerini tümden kazımayı tartıştıklarını kendisinin buna karşı çıkıp tartışma çıkardığını, bunun üzerine konunun başka bir oturum için ertelendiğini’ anlatır.

Tam da ABD’de Müslüman bir Emniyet Müdürü’nün Kur’an’a el basarak yemin edip görevine başlaması ve ülkede kimsenin çıkıp ta bunu laiklikle ilintilendirmemesi konuşulurken bizdeki laiklerin bu bozuk laiklik anlayışlarının iyi anlaşılması elzemdir.

Şimdi İBB Başkanı E. İmamoğlu’nun aynı minvaldeki laiklik mesajını bir kez daha gözden geçirelim: 

"5 Şubat 1937’de Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olarak tanımlandı ve bu kavram anayasamızda güçlü bir şekilde yerini aldı. Yaşadığımız birçok olay din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının ne kadar gerekli ve anlamlı olduğunu defalarca gösterdi."

(Dipnot: Etrafındakiler CHP Genel Başkanı İnönü'ye " Efendim konuşmalarınızda  hiç Allah-Peygamber zikretmiyorsunuz hiç olmazsa  arada bir bu konulara değinseniz iyi olur!" derler. İnönü konunun önemli olduğunu farkettiği için mitinglerinde Allah lafzını kullanmaya karar verir. Bu kadarını yeterli görmüş olacak ki( ya da içinden ancak o kadarı gelir diyelim) mitingini bitirdiğinde "Allah'a ısmarladık!" der.)