28 Ocak 2020 dünya tarihine kara bir gün olarak geçti. Tüm maddeleri siyonistler tarafından kaleme alınan ve Müslümanlara zilleti dayatan bir metin, ABD Başkanı Trump tarafından sözde barış planı olarak açıklandı. Ve şimdi tüm dünyanın karşısına geçerek Kudüs'ü satın alamaya çalışan bu sözde anlaşmanın kabulü bekleniyor.

Oysaki uluslararası anlaşmalar, aralarında uyuşmazlık olan taraflar arasında karşılıklı hak ve yükümlülükler doğuran ve bir müzakere süreci sonunda nihai yazılı metin haline getirilen belgelere deniyor. Peki, ABD uluslararası anlaşmaların nasıl yapıldığından bihaber mi? Elbette hayır. ABD'nin yaptığı şey her zaman yaptığının aynısı, yani hukuk tanımazlık… Trump'ın yaptığında "ben yaptım oldu" mantığı var. Haydut ile haraminin yan yana gelmesinden bundan farklı bir sonuç beklenemez zaten.

Büyük işgale kapı aralayan ve Müslümanların bir yüzyılını daha yok edecek "yüzyılın anlaşması" isimli metnin bir diğer adı ise Ortadoğu barış planı… hem de ne barış! Müslümanların kanı üzerine bina edilmiş bir barış!..

Her şeyi ile aşikâr ve cüretkâr olan bu plan, gerçekte egemen olmayan, çevresi bütünüyle siyonistler tarafından kuşatılmış, ordusuz ve Kudüs’ü hemen hemen bütünüyle işgal rejimine terk etmiş olan bir Filistin devletçiği kurulmasını öngörüyor.

Üstelik bu sözde devletin kurulması, dört yıllık müzakere süreci sonunda Filistinlilerin, kendilerine dayatılan şartları yerine getirmeleri halinde mümkün olabiliyor. Yani anlayacağınız, Filistinliler "müzakere" sürecinde dayatılan tüm şartlara teslim olmaz ise burada sözü edilen devletçiğin kurulmasına bile izin verilmiyor.

Peki, bu plana göre öngörülen Filistin devletinin toprakları neresi olacak? Oradaki hinlikte apaçık şekilde izhar edilmiş.

Söz konusu devletçiğin başkenti, Doğu Kudüs'ün (Batı Yaka) bir kısım mahallelerinden oluşan bir yerleşim yeri olacak. Batı Yakası’ndaki toplam arazinin yüzde 61’ine karşılık gelen ve şu anda bütünüyle siyonistlerin işgali altında olan toprakların yaklaşık üçte biri, yine siyonistler tarafından ilhak, yani gasp edilecek. Bunun yanı sıra, Ürdün Vadisi de bütünüyle siyonistlere bırakılacak ki, burası tüm Doğu Kudüs'ün yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

Trump'ın açıkladığı bu şeytani plana göre, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, Kudüs’teki Müslümanlara ait ibadethaneler ve mukaddes mekânlar işgal rejiminin egemenliğinde olacak. Plana göre, Filistin devletçiğinin kendi kara sınırları ile hava sahası üzerinde herhangi bir denetim yetkisi yok ve bu devletçiğin başka devletlerle anlaşma yapma yetkisi de olmayacak.

Siyonist plan, sayıları yaklaşık altı milyon olan Filistinli mültecilerin dönüş hakkını da reddediyor. Yani genelde Filistin'in özelde Kudüs'ün tamamen Yahudileştirilmesi için bir anlamda taşlar yerli yerine oturtuluyor.

Plana göre, Gazze ile Doğu Kudüs arasında irtibatı sağlamak için yeraltından bir tünel inşa edilecek. Demeleri o ki, Filistin Filistinlilerin olmaktan çıkacak, Müslümanlar için Filistin topraklarında adı konmamış bir getto inşa edilecek. Tabi söz konusu tünel projesi siyonistlerce kabul edilmiş değil. Yine bu plana göre, Hamas ve İslami Cihad gibi direniş hareketlerinin de silah bırakması dayatılıyor.

Evet, zilleti dayatıyorlar, kendi topraklarınızdan birkaç kırıntı önünüze atıyor ve bunu da olmadık şartlara bağlıyorlar. Siyonistler adına "kazan kazan" formülü üzerine bina edilmiş sözde "Ortadoğu Barış Planı"nın hikâyesi bu…

Bu arada, kurulması öngörülen Filistin devletçiği için "çeşitli yatırım projelerinde" kullanılmak üzere 50 milyar dolarlık da bir "fon" oluşturulacak. Bu fonun önemli bir kısmı körfezdeki işbirlikçi rejimler tarafından karşılanacak. Kimlerden mi söz ediyoruz. Elbette ki; Suudi Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman gibi ülkelerden söz ediyoruz. Bunların gölgelerine sığınmış Mısır'ı da unutmamak gerekir.

Özetle, planın temel çerçevesi, siyonist işgal rejiminin göz koyduğu Filistin topraklarını bütünüyle peşkeş çekmek ve adına israil dedikleri bir "Yahudi devleti" inşa etmektir. Bu aynı zamanda; bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulamaması anlamına geliyor.

Evet, işte bu yüzden söz konusu plan, "yüzyılın ihaneti" olarak isimlendirilmesi gereken bir projedir. Filistin’in ve bilhassa Kudüs’ün esareti İslam ümmetinin ortak kederi ve davasıdır. Kudüs’teki Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir. Etrafı mübarek kılınmış olan Kudüs, Hazreti Peygamber’in Mirac'taki ilk durağıdır. Kudüs ve dolayısıyla Mescid-i Aksa'ya olan bağlılık Müslüman kimliğinin asli unsurudur. Kudüs'ün meselesi İslam ümmeti için bir varoluş meselesidir. (İLKHA)