İdlib'de Suriye rejiminin, Türkiye'nin "takviye amaçlı" bölgeye gönderdiği askerlere yönelik gerçekleştirdiği saldırı ile buna karşılık yapılan misillemeye dair açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Suriye ile sıcak çatışmanın bölge barışına katkısı olmayacağına dikkat çekti.
İdlib'de Suriye Rejimi ile Türkiye arasında baş gösteren gerginliğin, tehlikeli bir sürecin başladığının habercisi olduğuna dikkat çeken HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, Rusya'nın da tıpkı ABD gibi Suriye'de başından beri iki yüzlü bir politika izlediğini belirtti.
İşgalci ABD Başkanı Trump'ın şer planına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sağlam, "Uluslararası hukuku ihlal ederek soykırım ve sürgüne zemin hazırlayan bu plan, ABD'nin zorbalığını bir kez daha ortaya koymuştur." diye kaydetti.
"Suriye ile sıcak çatışmanın bölge barışına katkısı olmayacaktır"
Mutabakata rağmen çatışmasızlık bölgesi İdlib'e yönelik saldırıların olduğunu hatırlatan Sağlam, "2017 yılında Astana toplantısıyla Suriye'de İdlib'in de dahil olduğu '4 gerginliği azaltma bölgesi' oluşturulmuş ancak İdlib dışındaki bölgelere yönelik Rusya ve rejimin saldırıları neticesinde yüzlerce kişi yaşamını yitirmişti. 2018 yılında gerçekleştirilen Soçi Mutabakatı'nın ardından ise Rusya ve rejim güçleri tarafından İdlib hedef alınmış ve milyonlarca sivil yerlerinden edilmiştir. Resmi mutabakatlara rağmen çatışmasızlık bölgelerine yönelik bu ele geçirme operasyonları, diplomatik sürecin Rusya ve rejim tarafından yeni mevzi elde etmek için kullanıldığını göstermektedir. Son olarak 12 Ocak'ta İdlib için ateşkes yürürlüğe girmesine karşın rejim güçleri ve Rusya, ateşkesi ihlal ederek saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Hastane ve sivil yerleşim yerleri hedef alınmış ve yüz binlerce kişi göçe zorlanmıştır." dedi.
"Rusya da tıpkı ABD gibi Suriye'de başından beri iki yüzlü bir politika izlemektedir"
Sağlam, "Rusya da tıpkı ABD gibi Suriye'de başından beri iki yüzlü bir politika izlemektedir. Bunun hükümet tarafından da görülmüş olması önemlidir. Nihai hedefi, ABD ile saha savaşını kazanmak olan ve sivillere karşı savaş suçu işleyen Rusya'nın Suriye'de siyasi çözüm ve huzurun oluşması gibi bir hedefi yoktur. Bu gerçeklikle hareket edilmesi ve Suriye başta olmak üzere İslam ülkelerindeki sorunların emperyalistlere havale edilmeden kendi aralarında diyalogla çözülmesi gerekmektedir." ifadelerine yer verdi.
İdlib'deki gerginliğin tehlikeli bir sürecin göstergesi olduğuna dikkatleri çeken Sağlam, "Bu noktadan hareketle; İdlib'de Suriye Rejimi ile Türkiye arasında baş gösteren gerginlik, tehlikeli bir sürecin başladığını göstermektedir. ABD-Rusya saha savaşında Suriye ile Türkiye'nin karşı karşıya gelmesinin bölge barışına bir katkısı olmayacak, sorun daha da içinden çıkılmaz bir hale gelecektir. Türkiye, hiçbir suretle Suriye'de savaşın taraflarından biri olmamalıydı. Gelinen aşamada Suriye rejim güçleriyle doğrudan çatışmadan kaçınılmalıdır. Bir kez daha net olarak ortaya çıkmıştır ki Suriye meselesinde küresel emperyalist güçler denklem dışında tutulmadan bölgenin huzura kavuşması mümkün değildir." ifadelerini kullandı.
Yüzyılın Anlaşması projesi
İşgalci ABD Başkanı Trump'ın şer planına ilişkin de konuşan Sağlam, "ABD ve işgal rejiminin öncülüğünde hazırlanan ve Ortadoğu Barış Planı olarak servis edilen plan, Trump tarafından açıklandı. Kudüs'ü bir bütün halinde işgal rejimine bırakan, Filistin için devlet olmayı işgal rejiminin tanınması, silahtan arınma, yeni sınırların kabul edilmesi gibi şartlara bağlayan plan, Filistinlileri kademeli olarak topraksız hale getirerek kimliksizleştirmektedir. İşgal rejimi tarafından gasp edilen yerleşim yerlerinin Oslo Antlaşması ve BMGK'nun 2334 Sayılı Kararı ile uluslararası hukuka aykırılığı sabit olmasına rağmen söz konusu plan ile bu işgallere izin verilmekte, Filistin'in devletleşmesini kabul edilemez şartlara bağlamaktadır." şeklinde konuştu.
"Bu plan, ABD'nin zorbalığını bir kez daha ortaya koymuştur"
Şer planına ilişkin ciddi önleyici adımların atılması gerektiğini ifade eden Sağlam, "Uluslararası hukuku ihlal ederek soykırım ve sürgüne zemin hazırlayan bu plan, ABD'nin zorbalığını bir kez daha ortaya koymuştur. Artık ciddi önleyici adımların atılması zorunluluğu doğmuştur. Zira bu dayatmacı plan, soykırım tehlikesi oluşturmaktadır. Uluslararası hukuku aleni bir şekilde ihlal eden ABD'nin BMGK'daki rolü artık tüm dünyayı ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Bütün dünya, buna ivedilikle bir çözüm bulmalıdır." diye kaydetti.
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatının somut adımlarla harekete geçmeleri çağrısında bulunan Sağlam, "Arap Birliğinin Dış İşleri Bakanlarının yaptığı son toplantıda ABD'nin bu planını tanımayacaklarını ilan etmeleri önemli bir karar olmakla birlikte bir etkisinin olmayacağı bilinmelidir. Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve bütün İslam ülkelerinin tüm ihtilafları bir kenara bırakarak bu ihanet planına karşı somut adımlarla harekete geçmeleri ve Filistin davası etrafında birleşmeleri, bu ihanet planını başarısız kılacak ve işgal rejiminin çökertilmesine vesile olacaktır. ABD ve siyonist rejimin bu işgaline karşı İslam ülkelerinin, 'nefretle kınama, tanımama, yok sayma' gibi kavramlarla değerlendirme yapmalarının bir anlamı yoktur. Bu işgal ve terör faaliyetlerini sona erdirmenin ilk adımı olarak siyonist rejimin devlet olarak tanınmasından vazgeçilmeli ve tüm ticari ilişkilerin kesilmesi gerekmektedir." ifadelerine yer verdi.
BAE'nin paralı askerleri
BAE rejiminin bölge ülkeleri üzerindeki olumsuz etkilerine değinen Sağlam, "Sudanlı gençleri güvenlik şirketleri aracılığıyla güvenlik görevlisi yapma vaadiyle kandıran Birleşik Arap Emirlikleri, onları çıkarları doğrultusunda Libya ve Yemen gibi ülkelerde savaştırmaktadır. Bu nedenle BAE, Sudan'ın başkenti Hartum'daki büyükelçiliği önünde bir gösteri ile protesto edildi. Bölge ülkelerindeki siyasi krizlere ve iç savaşlara müdahil olarak ABD lehine vekâlet savaşı yürüten BAE rejimi, yaşanan istikrarsızlığın temel sorumlularındandır. Filistin'i ilhak planında da işgal rejimi lehine hareket etmiş, son olarak Libya'da Hafter güçlerine sağladığı destek ile ateşkesin ihlaline ve sivil can kayıplarına sebebiyet vermiştir." dedi.
Sağlam, sözlerine şöyle devam etti:
ABD; en büyük silah müşterilerinden olan BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkeler aracılığıyla hem ekonomik kazanç elde etmekte hem de İslam coğrafyasında çıkarları lehine siyasi bir zemin oluşturmaktadır. ABD'den alınan silahlar, bu rejimler tarafından İslam Coğrafyası ülkelerinde kaosu derinleştirmek için kullanılmaktadır. Filistin'i ilhak planının ekonomik garantörü olan bu rejimler milyonlarca sivili mağdur etmekte ve var olan ihtilafları derinleştirmektedir.
"BAE'nin bölge güvenliği ve istikrarını tehdit eden adımlarına karşı Müslüman kamuoyu harekete geçmelidir"
Son olarak Sağlam, "BAE ve Suudi Arabistan gibi ABD'nin vekalet savaşçısı konumundaki rejimlerin bölge güvenliği ve istikrarını tehdit eden adımlarına karşı Müslüman kamuoyu harekete geçmelidir. Aksi takdirde Yemen, Libya ve Suriye'de olduğu gibi iç savaş ve kaos tüm bölgeyi etkisi altına alacak ve istikrarı sağlamak mümkün olmayacaktır. Bölge ülkelerinin bu doğrultuda bir konsensüs oluşturması, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kurumların istikrar aleyhine hareket eden bu ülkelere yönelik caydırıcı ve kapsamlı yaptırımlar uygulaması zaruridir." çağrısında bulundu. (Ramazan Casuk-İLKHA)