Bölgenin tanınan kanaat önderlerinden Şeyh Abdülkerim Çevik’e yapılan saldırının yankıları sürüyor.

Müslümanların sulhu için mücadele eden Çevik’in, yine bir sulhu gerçekleştirirken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiğini belirten Bitlis’in Koyunlu köyünde bulunan Alaiye Kur’an Kursu (Oxin) Başmüderrisi Şeyh Fetullah Ayte, saldırının toplumda büyük üzüntüye neden olduğunu söyledi.

Ayte, “Böyle menfur bir saldırıyı sadece İslamiyet değil, insaniyet bile kabul etmez. Özellikle Şeyh Abdulhekim, Allah derecesini ali etsin, çocukluğundan bu yana hem fedakâr hem çalışkan, kendisini yetiştirmiş iyi bir alim, iyi bir mutasavvıf, Nakşi tarikatına mensuptu. Gittiği her ortamda kabul gören, yaptığı sulhların çoğu olumlu sonuçlanıyordu. Kimse onu geri çevirmiyordu. Bu millet için büyük bir kayıp ve musibet, Türkiye'nin her tarafında büyük bir yas var.” dedi.

Ayte, şunları söyledi: “Herkes dua ediyor, herkes bu evin tekrar hizmet, ilim, irfan yeri olmasını talep ediyor. Özellikle bu medresenin boş kalmaması, onun yerini dolduracak birisinin olmasını talep ediyor. Cenab-ı Allah böyle insanları ve hizmetlerini eksik etmesin inşallah. Uluslararası çapta birçok kuruluşun üyesi ve bazı kuruluşların da kuruculuğunu yapmış tanınan bir isimdi. Herkes evinde bir musibet olmuş gibi acı çekiyor. Taziyedeki kalabalık, halkın onu ne kadar sevdiğini gösteriyor. Kıyamet gününde memleketimizin şerefi olan bu medreseler, ilim irfanın devam etmesi için buraların faaliyetlerine devam etmesi gerekiyor.”

Alimler ve Medreseler Vakfı (MEDAV) Genel Başkanı Tayyip Elçi de ümmetin birliğini dert edinen Şeyh Abdülkerim Çevik’in katledilmesinin kendilerini derin üzüntüye gark ettiğini belirtti.

Güroymak’ın bir ilim irfan yuvası olduğunu hatırlatan Elçi, “Norşin 150 senedir hem tasavvufun hem bölgenin liderliğini yapmış. Hem Türkiye açısından hem bölge açısından en önemli merkezlerin başında gelir. 150 yıllık süre içerisinde Seydayê Taği ile başlayıp Hazret ile devam eden bu gelenekte sürekli hem bölgemize hem Türkiye’mize ilim, irfan ihracı yapılan bir memba olagelmiştir. Bu membaın en son temsilcilerinden birisi olan merhum Şeyh Abdülkerim Efendi de ecdadının yolunda, bir taraftan tedrisat ile medrese geleneğini sürdürmek, diğer taraftan tasavvuf, tarikat adabını devam ettiren bir alimdi.” dedi.

“Bu menfur saldırı bizi hüzne boğdu”

Şeyh Abdülkerim Çevik’in insanlar arasında oluşan anlaşmazlıkları sulh yoluyla çözen ender bir şahsiyet olduğunun altını çizen Elçi, şunları söyledi:

“Bitlis'te olsun, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde hatta Türkiye çapında halk arasında olan bazı olaylara da arabuluculuk yapmış. İlmiyle, marifetiyle, hoşgörüsü ile ve güzel ahlakıyla tam nebevi bir duruş ortaya koymak suretiyle insanlara rehberlik, önderlik etmiş, sevdiğimiz, saydığımız bir şeyhimiz bir seydamız idi. Aynı zamanda Medrese Alimleri Vakfı'nın da yönetim kurulu üyesiydi. Böylesi bir zatın tam da iki aile arasında yine zamanının önemli bölümünü ayırdığı arabulucu hizmetini yürütürken, yürütmeye devam ettiği bir sırada, taraflardan birisinin böyle bir menfur saldırısına uğramış olması gerçekten hem bizleri, ilim hizmetkarlarını hem tasavvuf mensuplarını ve hem de bölge halkını, tüm Türkiye halkını derinden üzüntüye gark etmiştir. Bizim bölge tarihinde seydalara, şeyhlere, hocalara karşı engin bir saygı vardır. Sebebi ne olursa olsun, hiçbir zaman böyle menfur bir saldırıyı biz duymadık, karşılaşmadık, ilk defa böyle bir olayla karşı karşıya geldiğimiz için bölge halkı ve ilim erbabı olarak doğrusu dünden beri bu olayın şoku içerisindeyiz. Bu bizim halkımız açısından da utanç verici bir durumdur. Evet ferdi bir olaydır. O kişinin belki şahsiyetinden kaynaklanan bir olaydır. Ama neticede bölgemizde Norşin gibi bir merkezin son müderrislerinde birine, böyle bir zata yönelik bir saldırının olması hakikaten tüm halkın da nefret ile lanet ettiği ilk olaydır ve inşallah son olay olmasını da Allah'tan niyaz ediyorum.”

“Davası ümmetin birliği ve İslam’dı”

Şeyh Abdülkerim Çevik’in, ümmetin birliği için mücadele ettiğini belirten Elçi, kendisinin aynı zamanda engin bir bilgiye sahip olduğunu söyledi.

Elçi, “Hem bir alim olması hem bir müderris olması hem bir tarikat şeyhi olması hem ufkunun açık olması, medya ve sosyal medya dahil olmak üzere tüm yollarla dini mübini İslam'ı tebliği hususunda gücünden fazlasını ortaya koyduğuna şahit olduğumuz, yakın çalışma arkadaşımızdır. Medrese Alimleri Vakfı'nı birlikte kurduk. Dünya Alimler Birliğinde beraber üyeyiz. UMAD dediğimiz Uluslararası Müslüman Alimler Derneğinde birlikte yüksek istişare kurulu üyesiydik. Ehli Sünnet Alimler Birliğinden yine birlikte çalıştığımız birçok ortak çalışmamız olan ve bütün bunların da gösterdiği gibi ufku açık, her türlü yollarla dini mübini İslam'a, ümmete, ümmetin birliğine hizmet etmeyi kendisine gaye edinmiş tam bir Peygamber varisi sıfatına layık bir alimdi. Ahlakı ve tevazusu ile de kişiliğini ortaya koymuş bir zattı. Bunu kaybetmenin engin üzüntüsü içerisindeyiz. Allah'tan bunu niyaz ediyoruz ve bu olayı gerçekleştiren kişiye de biz camia olaraktan nefretimizi kınamamızı şedid şekliyle de ifade ediyoruz.” diye konuştu.

“Bütün İslami cemaatlerle ilişki içindeydi”

MEDAV Genel Sekreteri Nizamettin Yakışık ise, Bitlis’te ve bölgede, böyle bir olayın olmasından üzüntü duyduklarını belirtti.

Yakışık, “Bölge halkı olarak, Türkiye halkları olarak büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Norşin hakkında Üstad Bediüzzaman, ‘Eğer insan şeklinde melek tabiatlı insanları görmek istiyorsanız, Norşin'e gidin. Seyda meclisine gidin, orada bazı insanları göreceksiniz ki bu insanlar melek tabiatlıdırlar. Ama insan şeklindedirler. Eğer akrep tabiatlı insanları da görmek istiyorsanız, Paris'e gidin orada bazı insanları göreceksiniz. Ne mahzundur ki, çok üzülüyoruz ki, batının iğrenç tabiatlı, akrep tabiatlı insanları gelip bugün Norşin'de böyle bir olay işlemesi gerçekten bizi çok hüzne boğmuştur. Camia olarak hüzün içerisindeyiz. Mela Abdülkerim Efendi gerçekten tek ilçemiz, ilimiz, Türkiye çapında değil, dünya çapında bilinen bir şahsiyetti. Bütün Türkiye'deki Müslüman cemaatlerle ilişki içerisindeydi. Kendisi bir tasavvuf ehli olmasına rağmen bununla birlikte bütün İslami camiayı, bütün İslami cemaatlerle bir diyalog içerisindeydi. Ümmetin derdini kendine dert eden, İslam'ın derdini kendine dert eden, bir şahsiyetti. 25 yıldan bu yana birlikte çalışıyoruz, beraberliğimiz vardır. Günlerimiz beraber geçti, gerçekten İslam camiası içerisinde öyle kendisini zamanın şartlarına göre yetiştirilen ve Müslümanların dertlerini kendine dert eden bir zattı. Özellikle gecesini gündüzünü talebe yetiştirmeye vermişti. Yaklaşık 40-50 kişi icazet almıştı kendisinden.” dedi. (Şükrü Tontaş/Gıyasettin Tetik/Ömer Adıgüzel-İLKHA)