YUSUF CAN – HABER YORUM

Hal böyle iken herkes saflarını güçlendirmek için uğraşıyor.

Sn. Erdoğan’ın İsmail Ağa Cemaatini ziyareti bu minvalden okundu.

Kılıçdaroğlu’nun “Babacan ve Davutoğlu’na ilişmeyin seçimlerde ittifak yapacağız!” yorumlarına yol açan uyarıları da aynı uğraşın göstergesi.

Son olarak cezaevinde bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, ‘Devran’ isimli ikinci öykü kitabı Kenter Tiyatrosunda ‘Okuma tiyatrosu’ olarak geçen gün sahneye taşındı.

Tiyatroyu HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP’li eski vekil Sırrı Süreyya Önder, oyuncu Kadir İnanır, Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da izledi.

Oyun, kitabın ikinci bölümünden sonra basına kapalı devam etti.

Bu “Eş” dayanışmasını "HDP’yi ittifak içinde tutma azminin bir göstergesi..."olarak yorumlayanlar olduğu gibi sıradan bir buluşma olarak yorumlayanlar da oldu. Ancak CHP İstanbul İl Teşkilatının bir bütün olarak bu organizasyonda yer alması akıllara “HDP’yi olası seçimlere hazır tutma, HDP’nin İstanbul’daki gücünden azami istifade etme” çabasını getirdi.

Bu da sonuçta bir seçim çalışması yani. Buraya kadar her şey anlaşılır gibi.

Yani CHP’nin Kürdlerin makûs talihi ile ilgili yıkıcı etkisi ve Kürdlere yaşattığı tarihi eziyetleri, inkarı, asimilasyonu… Bir tarafa bırakıp “Bunlar tarihte olmuş, unutulsa da olur(!)” dersek.

Buraya kadar olanı da anladık.

Ancak anlaşılması güç bir durum var ki yorumu biraz zor.

HDP, CHP ile kol kola. Her yerde kol kola, Mecliste, lokantada, çarşıda, pazarda, Cemevinde, Kilisede, eğlence mekanlarında ve nihayet tiyatrolarda. Ya da tam tersi CHP, HDP ile zorunlu kol kola demeliydik. Öyle ya CHP ( diğer partiler gibi) önümüzdeki seçimi FİNAL seçimi olarak görüyor. Buna yönelik olarak da HDP’yi yakın tutuyor.

Bu yakınlık elbette ki bir çıkar ilişkisi. Ancak HDP’nin bu yakınlıktan istifade etmediğini veya edemediğini söyleyebiliriz.

Her fırsatta “Kürd halkının temsilcisi oldukları iddiasıyla” ortaya atılan HDP’liler Kürdçe’nin bazı  ulaşım araçlarında anons edilmesini talep ediyorlar. (Tabii bunun Kürd halkının doğal bir hakkı olduğunu da belirtmek gerekir)

Konuyu Meclis gündemine taşıyan Beştaş, hazırladığı soru önergesinde "Uçaklar ve havalimanları başta olmak üzere toplu taşıma araçlarında Kürtçe anons yapılması ve Kürtçe çeviri olanağının sağlanması için gerekli çalışmalar ne zaman yürütülecektir" diyor.

Buraya kadar her şey normal. Ancak CHP, HDP’ye bu kadar yaklaşmışken neden HDP CHP’li belediyelerden bu konuda bir adım atmalarını istemiyor?

Gerçekten de öyle bir dertleri var mı?

Mesela 3 büyük belediyenin (İstanbul- Ankara ve İzmir’in) ulaşımda ve Belediye hizmetlerinde İki Dilli hizmet vermesini isteyebilirler. Neden istemiyorlar?

 Malum bu üçünde de HDP seçmeninin belirleyici etkisi oldu.