1999 yılında yerel bir gazetenin yayın yönetmeni olarak basın hayatına başlayan Ahmet Genç, yaklaşık 20 yıl Ağrı'da basın alanında emek vererek, yaşadığı kenti farklı haberlerle ülke gündemine taşımayı başardı. Şu anda sahada aktif çalışmasa da ilde basın mensubu yetiştiren Genç, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Onur Kurulu Üyeliği ile Doğu Anadolu Gazeteciler Denetleme Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor.

Geçmişte teknolojinin yeterince gelişmemiş olmasından dolayı haberlerini yetiştirmek için çeşitli zorluklar yaşadıklarını ama yine de bu durumun kendilerini mutlu ettiğini belirten Ahmet Genç, bugün teknoloji gelişmelerinin dezavantajları da beraberinde getirdiğinin altını çizerek, bir an önce medya yasasında düzenlemeler yapılmasının gerektiğini ve internet yasasının çıkarılmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.

 

"Otobüslere muhtaç olduğumuz günlerden bugünlere geldik"

Hazırladıkları haberleri data hatları olan illere göndermek zorunda kaldıklarını belirten Ahmet Genç, yaşadıkları zorluklar hakkında şunları söyledi:

1999 yılında 'Ağrı 2000' adı altında yayın yapan yerel gazetede yayın yönetmeni olarak başladığım gazetecilik serüvenim, 2020 itibariyle çok şükür Allah'ıma halen devam etmekte. 1999'da zor imkânlarla yayın yönetmenliğine başlamıştım. Dijital fotoğraf makinelerinin olmadığı, aktif internetin kullanılmadığı, 145 ya da 146 data hattının kullanıldığı ve data hattının en yakın olduğu Erzurum veya Van iline gönderebilmek için otobüslere muhtaç olduğumuz, fotoğrafçılara muhtaç olduğumuz bir dönemden, bu döneme geldik.

"Gazetecilik ahlaki olarak çöküntü içerisinde"

Basının hak ettiği yere ulaşması için çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çizen Genç, "Tabii eskiden gazetecilik yapmanın keyfi ile bugünkü keyfi arasında dağlar kadar fark var. Eskiden bir haber yapabilmeniz için ve bu haberin etkilerini görebilmeniz, bir sonraki günü beklemekle mümkün oluyordu. Çünkü o gün çektiğiniz haberi öncelikle, görüntülerini en yakın data hattına göndermek zorundaydınız, ardından fotoğraflarınızı tab edip gönderiyordunuz. Bir sonraki gün haberi geçmek zorundaydık. Tabii o gün de haberi öğrenemiyoruz, çünkü internet yoktu. Bir sonraki gün gazete bayilerinin önünde, gazetelerin hepsini teker teker karıştırarak haberlerinizi nereye girdiğini, gündemde ne kadar yer aldığı bu şekilde görmek zorundayız. Ama 2020 teknolojisinde artık bir tuşla hem görüntülerinizi hem fotoğraflarınızı istediğiniz yere anında gönderebilir hemen ardından 15 dakikalık bir süre zarfında genel merkezin haberi nerelerde, etkisinin ne kadar çok olduğunu görebiliyorsunuz. Tabi gazetecilik geçmişten bugüne teknolojik olarak çok ilerledi ama ahlaki olarak da bir çöküntü içerisinde. Eskiden herkesin gazeteci olamadığı dönemleri yaşıyorduk. Çünkü bir elin beş parmağı kadar gazetecinin olduğu dönemlerde ama şimdi herkesin 100 TL verip bir interneti domain aldıktan sonra bir internet sitesi ile gazeteci olabildiği, devletin resmî kurumların da akredite ettiği bir dönemi yaşıyoruz. O yüzden acil olarak 'Medya Yasasının' düzeltilmesi, internet yasasının yeniden şekillenmesi ve basının Türkiye'de hak ettiği yere ulaşması için gayret gösterilmesi kanaatindeyim." şeklinde konuştu.

Haberlerinin öykülerini yazdı

Her haberin bir öyküsünün olduğunu yalnız haberde bunu okuyucuya sunamadıklarını kaydeden Genç, 20 yıl içerisinde kendisini etkileyen önemli bazı haberlerin orijinal halini alarak öykülerini ve yaşadıklarını kaleme aldı. Olayları derleyen Genç, baskıya verdiği 200 sayfalık kitabının Ocak ayı sonu ile Şubat ayı başlarında tüm kitapçılarda olacağını tahmin ettiğini söyledi.

"1999-2020 yılları arasında başımızdan tabii yüzlerce, binlerce olay yaşandı" diyen Genç, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizler, medya mensubu olarak ekmeğini kalemiyle kazanan insanlarız. Ve yaşadıklarımızı, haberlerin hikayelerini kitaplaştırdık. Tamamıyla haberlerin öykülerinin yer aldığı güzel bir kitabımız olacak. Herkes haberi okuyor ama bu haberin içerisinde muhabir neler yaşıyor, bu coğrafyada bizim kalemimiz ile yazamadığımız duygularımızı, sirayet ettiremediğimiz ne tür şeyler var. Bunları, bizler muhabir olarak sadece objektif olarak haberimize yansıtabiliyoruz. Ama yaşadığımız duygular, gözyaşlarımız, bunları hep içimize akıttık. Bu nedenle bunların hepsinin yer aldığı güzel bir çalışma oldu. Allah nasip ederse ocak ayının sonu veya şubat ayının başı Okur kitaplarından çıkacak kitabımız tüm Türkiye genelinde satışa sunulacak. Umarım meslektaşlarımız ve vatandaşlarımız, bu kitabı beğenerek okurlar." ifadelerini kullandı.

Sahalarda aktif bir şekilde artık çalışamadığını, yalnız basın mensubu yetiştirmek için yıllardır gayret ettiğini dile getiren Genç, "Tabii yaş ilerledikçe, zaman ilerledikçe alandan belli bir noktadan sonra kopmak zorunda kalıyorsunuz. Tabii biz, haberciliğin içerisinden hiçbir zaman kopmadık. Gazeteci olarak haberlerimize, belki de bu son dönemde meslektaşlarımız içerisine girmemizden dolayı alandan biraz uzak kaldık ama hiçbir zaman gazetecilik mesleğimizden kopmadık. Yeni gazeteciler yetiştiriyoruz. Sadece 2019 yılı içerisinde gazetecilik ve iletişim mezunu 5 arkadaşımızı mesleğe kazandırdık. Artık bir gazeteci olmaktan ziyade bir akademi olarak çalışıyoruz. Kendi kurduğumuz şirket Genç Anadolu Medya, Ağrı'da medya alanında hizmet vermekte. Günlük gazetemiz var ortak olduğumuz. Yine çalıştığımız ajanslar, ulusal gazeteler, internet siteleri var ve burada genç arkadaşlarımıza, muhabir adaylarını hem akademi olarak mesleğe alıştırma hem de temsil ettiğimiz birimlere yeni muhabirlerin yetişmesi için çalışmalar sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.

Ahmet Genç'in kaleme aldığı kitaptan bir kesit

Haberin orijinal hali:

KOÇYİĞİT AİLESİNİN 3 ÇOCUĞUNUN KUŞ GRİBİNDEN HAYATINI KAYBETMESİ...

Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesi'nde görülen kuş gribi nedeniyle 3 çocuğunu kaybeden Koçyiğit ailesi, Kurban Bayramı'na hüzünlü girdi. Sabah saatlerinde çocuklarının mezarlarına gelen baba Zeki ve anne Marifet Koçyiğit, uzun süre göz yaşı döktü.

Bayram namazı sonrası Doğubeyazıt Şehir Mezarlığı'na gelen Koçyiğit ailesi üyeleri, burada önce çocukları için 'Fatiha' okudu. Anne Marifet Koçyiğit'in güçlükle ayakta durabildiği mezarlıkta, yakınları geçtiğimiz günlerde ölen Mehmet Ali, Fatma ve Hülya Koçyiğit için Kürtçe ağıtlar yakarak göz yaşı döktü. Anne Marifet Koçyiğit'in Kürtçe "Evlatlarım beni affedin" diye ağıt yaktığı mezarlıkta, ölen çocuklar için uzun süre göz yaşı döküldü. Yakınlarının kollarında ayakta duran anne Marifet Koçyiğit, çocuklarının mezar taşına sarılarak üzerindeki karı yedi. Koçyiğit ailesi, yaptıkları duanın ardından mezarlıktan ayrıldı.

Haberin hikayesi:

"Herkes bayram alışverişini yapıyordu ilçede ben ve arkadaşlarım ise zaman öldürüyor ve sabahın ilk ışıklarının doğmasını bekliyorduk. Tan yerinin ağarması ile ailenin bayram namazını kılacağı camiye gitmiş, namaz sonrası da mezarlığın yolunu tutmuştuk.

Ölümler, sevinçler, bayram hepsi üst üste gelmişti. Aile her gün yeni bir duygu yaşıyordu. Anne Marifet ve Baba Zeki Koçyiğit birkaç gün önce ölen çocuklarını ilk bayram ziyaretini yapıyor bu defa gözyaşları daha çok içlerine akıyordu. Anne Marifet Koçyiğit hangi mezar başında ağlayacağına bile karar veremiyor, üç çocuğunun yan yana bulunduğu mezarlarda tek tek gözyaşı dökerek mezar üstünde bulunan, kokuları sinmiş toprakları avucuna topluyor ve gözyaşı döküyordu.

Benim de kaderim buydu. Kader bana acının fotoğrafını çekmeyi ve acıyı orada dondurmayı reva görmüştü. Keşke acıları donduran kameramın kadrajı, gözü yaşlı ailenin evlatlarını ve mutluluklarını da geri getirip orada, öylece zamanı dondurabilseydi. Ve ölüm kuşu hiç buraya gelmeseydi.

Çekimlerimiz yapmış ve aile ile vedalaştıktan sonra mezarlıktan ayrılmıştık. İçimizde derin bir hüzün vardı. Kederden herkes önüne bakıyor, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Ben, istemsizce dönüp ardıma bakınca üç masum kuşun havalandığını gördüm. Ani bir dönüşle yere indiler tekrardan. Dikkatlice bakınca yerde başka bir kuş daha gördüm. Kanatları kırıktı!

Belki de o kuş Ali Hasan'dı…" (Ömer Adıgüzel-İLKHA)