Türk Arap Medya Derneği (TAM) tarafından dernek merkezinde düzenlenen “Türkiye İle Libya Arasındaki Deniz Yetki Alanı Anlaşmasının Jeopolitik Etkileri” konulu seminerde yerli ve yabancı gazetecilere bilgi veren Dr. Eray Güçlüer, “Mısır, Libya, Suriye ve Lübnan’da problemler var. Bu ülkeler sorunları sebebiyle ses çıkaramamaktadırlar. Aslında bunların da deniz yetki alanları Kıbrıs ve Girit üzerinden Yunanistan tarafından gasp edilmektedir.” dedi.

 

“Adaların kıta sahanlığı olmaz”

Güçlüer, “Libya ile Türkiye arasında 27 Kasım 2019 imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşmasını anlayabilmek için hem Ege hem de Akdeniz’in yakın geçmişine bakmamız lazım. Öncelikle uluslararası hukukta tanınlanmış olan kıta sahanlığı ve münhasır bölge ekonomik kavramını bilmemiz lazım. Bu konular uluslararası hukukta geniş anlatılmıştır ama bilmemiz gereken iki önemli şey var. Birincisi kıta sahanlığı bir ülkenin anakarasından 200 deniz mili kadar bir mesafeyi oluşturur. Bu jeolojik duruma göre 350 deniz miline kadar da uzayabilir. Burada önemli olan sahanlığın anakaradan hesaplanmasıdır. Yani adaların kıta sahanlığı olmaz.” diye konuştu.

Uluslararası hukuka göre münhasır ekonomik bölgeler iki ülke arasında hakça belirlenir

Münhasır ekonomik bölgenin bir ülkenin karasularından itibaren başlayan ve uluslararası hukukta da mesafesi çok net belli olmayan alan olduğunu söyleyen Güçlüer, “Ülkeler bunu kendi deniz alanlarının tabanındaki ekonomik değerleri kullanma hakkına sahiptir. Anakaradan itibaren münhasır ekonomik bölgeleri olabileceği gibi adaların da münhasır ekonomik bölgeleri olabilir. Adaların kesin münhasır bir mesafesi yoktur. Dolayısıyla özellikle münhasır ekonomik bölgeler iki ülke arasında hakça belirlenir şeklinde uluslararası hukukta bir kural var.  Bu güne kadar hem Akdeniz’de hem de Ege’de sorun alanlarının oluşması da buradan kaynaklanır.” şeklinde konuştu.

"Girit adasının münhasır ekonomik bölgeleri aynı zamanda Libya’nın kıta sahanlığı içerisindeki alanlarını da kapsamaktadır"

1970’li yıllardan itibaren Yunanistan’ın tek taraflı olarak Ege denizinde Türkiye’nin egemenlik sahalarında petrol arama ruhsatını başka ülkelerin petrol şirketlerine vermesiyle başlayan bir süreçle karşı karşıya olduklarını hatırlatan Güçlüer, şu ifadeleri kullandı:

“Burada Yunanistan’ın kullandığı yöntem ise Ege adalarının münhasır ekonomik bölgelerini tek taraflı ilan ederek bütün Ege denizini kendi egemenlik sahasına almasıyla başlayan bir süreçtir. Dolayısıyla tek taraflı olarak münhasır ekonomik bölgelerin ilan edilemeyeceği uluslararası hukukta yer almaktadır. Ege adalarının yüzölçümü Ege denizinin yüzde 10’u kadardır. Ancak bunlara münhasır ekonomik bölgeyi katarsanız bu Ege denizinin tamamını kaplamaktadır. Biraz daha küresel bakacak olursak bu emperyalist bir planın parçasıdır. Hatta Yunanistan bununla da yetinmemiş Ege adası ve Girit adasını birleştirmek suretiyle doğu Akdeniz’i de tamamen egemenlik alanı gibi göstermiştir. Özellikle Girit ve Kıbrıs adalarının münhasır ekonomik bölgelerini tek taraflı olarak kendi iradesiyle kıyıdaş bütün Arap ülkelerini de kendi kıta sahanlığındaki yetki alanlarını gaspetmiştir. Bunlardan birisi de Libya’dır.  Libya’da iç savaş olduğu için sesini çıkaramamaktadır ama Girit adasının münhasır ekonomik bölgeleri aynı zamanda Libya’nın kıta sahanlığı içerisindeki alanlarını da kapsamaktadır”

Yunanistan Arap ülkelerinin deniz yetki alanları Kıbrıs ve Girit üzerinden gasp ediyor

Güçlüer, “Uluslararası hukukta münhasır ekonomik bölgeler ülkeler arasında bir anlaşmayla ilan edilmesi gerekirken Yunanistan hem Ege’de hem de Akdeniz’de tek başına bir defakto durum yaratmaya çalışmaktadır. Haritayı gözümüzün önüne getirelim. Libya, Mısır, Lübnan, Suriye anakara üzerinde yer alan ülkelerdir. Bunların deniz yetki alanları 200 deniz mili olması gerekirken Yunanistan destekli Kıbrıs ve Yunanistan’ın Girit adasındaki münhasır ekonomik bölgelerindeki tek taraflı olarak enerji yataklarını kapsayacak şekilde tek taraflı ilan etmeye çalışması aynı zamanda bu kıta sahanlığı içerisinde hakkı olan kıyıdaş ülkelerin, özellikle Arap ülkelerinin de deniz yetki alanlarını gasp etmesi gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Ama baktığınızda hem Mısır’da hem Libya’da, Suriye’de, Lübnan’da problemler var ve bunlar ses çıkaramamaktadırlar. Aslında bunların da deniz yetki alanları Kıbrıs ve Girit üzerinden Yunanistan tarafından gasp edilmektedir.” ifadelerini kullandı. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)