Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu hafta camilerde okunan cuma hutbesinde dua konusu anlatıldı. Duanın eşsiz bir nimet olduğunun belirtildiği hutbede özellikle Peygamber Efendimizin yapmış olduğu dualar hatırlatıldı.
Diyarbakır merkez Sur ilçesi Tarihi Ulu Camii'nde okunan cuma hutbesinde, duanın önemine vur yapılarak, "Fani dünya hayatında, gün gelir nimete nail olur, şükrederiz; gün gelir sıkıntıyla karşılaşır, sabrederiz. Başarı ve mutluluğu olduğu gibi, keder ve meşakkati de mümince karşılamaya gayret gösteririz. Bizler her durumda imanımızı ve tevekkülümüzü artıran, hayatımıza umut ve direnme gücü katan, eşsiz bir nimete sahibiz. İşte o nimet, ibadetlerin özü olan duadır." denildi.
Duanın, Allah’a içtenlikle yalvarıp yakarış olarak tanımlandığı hutbede, "O’nun eşsiz kudreti karşısında zayıflığımızı itirafımızdır. O’nun lütfuna ve affına sığınma çabamızdır. O’na kulluğumuzu arz edip, O’ndan yardım istemektir. Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: 'Kullarım, beni sana sorarlarsa, bilsinler ki, ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm. Şu hâlde kullarım benim davetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar.' Bize bizden daha yakın olan Rabbimiz, gizli ya da açık bütün dualarımızı işiten, bilen ve kabul edendir." ifadelerine yer verildi.
"Allah Resûlü dilinden duayı eksik etmezdi"
Peygamberimizden örnekler verilen hutbede, "Her davranışında Rabbine karşı duyduğu sevgi ve sadakate şahit olduğumuz Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem), dilinden duayı eksik etmezdi. Gece gündüz, kalabalıkta ve yalnızken, sevincinde, korkusunda, hüznünde, ahireti düşündüğünde, evinde, minberde, yolculukta, velhasıl her an ve her mekânda dua ederdi. Hayatı duayla ilmek ilmek işlerdi." diye belirtildi.
Hutbede, "Peygamber Efendimiz şöyle dua ederdi: 'Allah’ım! Senin kudretinle sabaha çıktık, senin kudretinle akşama gireriz. Senin kudretinle yaşar, senin kudretinle ölürüz. En son dönüşümüz de ancak sanadır. Allah’ım! Bana hayırlısını ver ve benim için en hayırlısını seç.' diye dua ederdi." ifadeleri yer aldı.
"Dua, kulun Rabbine ilticasıdır"
Hutbenin devamında ise şu ifadelere yer verildi:
"Dua, dertlere deva bulmak, her türlü kötülükten korunmak, görünür-görünmez musibetlerden uzak olmak için kulun Rabbine ilticasıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz Rabbine şöyle sığınırdı: 'Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan ve kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takvayı nasip et ve onu arındır; onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun dostu ve velisi sensin. Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım. Bir mümin, dualarının kabul olmadığı düşüncesine asla kapılmamalıdır. Zira Yüce Rabbimiz, bazen dualarımız vesilesiyle bizi sayısız nimetlere erdirir. Bazen de üzerimizdeki bir musibeti kaldırır. Kimi zaman günahlarımızı affeder. Kimi zaman da istediğimizden daha hayırlısını ihsan eder. O halde, Rabbimize yürekten ettiğimiz duaların mutlaka karşılık bulacağına inanalım. Duayla gelen bereketten, huzurdan, güvenden mahrum kalmayalım. Kendimize olduğu kadar, ailemize, sevdiklerimize, mümin kardeşlerimize, mazlumlara dua etmeyi unutmayalım. Anne babamızın, hastaların, yaşlıların ve muhtaçların duasını almaya gayret edelim." (Gıyasettin Tetik/Cihat Altun-İLKHA)