Roboski katliamının üzerinden geçen 8 yıla rağmen faillerinin bulunmadığına işaret eden HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, 2020 asgari ücret rakamının beklentilerin çok altında kaldığına vurgu yaparak iktidara teknolojik ve sanayi yatırımlarına ağırlık verilmesi çağrısında bulundu.
Yerli otomobil üretimini de "önemli bir gelişme" olarak niteleyen Sağlam, “Otomobil sektörü gibi ticari hayata ciddi katkısı olacak sanayi kuruluşlarının en azından bir kısım parçalarının dezavantajlı bölgelerde üretilmesinin daha isabetli olacağını düşünüyoruz” önerisinde bulundu.
Roboski Katliamı
28 Aralık 2011 tarihinde, Şırnak’ın Uludere ilçesinde 34 sivilin savaş uçaklarıyla katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen faillerinin ortaya çıkarılmadığına dikkat çeken Sağlam, “Olayın ortaya çıkarılmaması ve sorumlularının yargılanmasının engellenmesi, benzer olayların bir daha yaşanmasına davetiye çıkarmaktadır. Adalet anlayışının kamuoyunun verdiği veya vereceği tepkilere göre şekillenmesi büyük bir hatadır. Roboski katliamının faillerinin yargı önüne çıkarılması konusunda gereken siyasi iradenin ortaya konulmamış olması adalet duygusunda derin yaralar açmıştır.” dedi.
Adaletin tecelli edeceği çok yönlü bir soruşturmanın açılması çağrısında bulunan Sağlam, “Henüz hiçbir şey için geç değildir. Kamuoyunun bu konuda ciddi bir beklentisi vardır. Dosya, tozlu raflardan indirilmeli, adaletin hakkıyla tecelli edeceği çok yönlü bir soruşturma açılmalı ve olay bütün yönleriyle ortaya çıkarılarak failler hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
"2020 asgari ücret rakamı beklentilerin çok altında kalmıştır"
2020 yılı için belirlenen 2 bin 324 TL asgari ücret ile ilgili değerlendirmede bulunan Sağlam, “Bugünün ekonomik şartlarında belirlenen bu rakamın düşük olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Zira çalışanlar ve aileleri, hayat pahalılığı ile yüksek zam oranlarına ezdirilmiştir. Devletin vergi ve harç ücretlerine yaptığı yüzde 22,58 oranındaki son zamlar da düşünüldüğünde yüzde 15’lik asgari ücret zammının insanca yaşamak ve geçinebilmek için çok yetersiz olduğu görülecektir. Maalesef halkın çığlığı duyulmamıştır.” dedi.
Asgari ücretliden alınan vergi sistemini de eleştiren Sağlam, “Halbuki devlet, asgari ücretten aldığı vergiden feragat ederek işveren ile yükü paylaşsaydı işçi de işveren de rahatlayacak ve piyasaya ciddi bir canlılık gelecekti. Ancak devlet, ekonomik krizin yükünü yine açlık sınırındaki bir ücretle hayatta kalmaya çalışan asgari ücretlilere yüklemeyi tercih etmiştir. Açıklanan işsizlik oranlarının rekor kırdığı, üniversite mezunlarının önemli bir kısmının iş bulamadığı; diğer tarafta ise konkordato ilan eden sanayiciler ile iflas ederek kepenk indirdiği, işçi çıkaran işletmelerin sayısının her geçen gün arttığı bir dönemde, devletin sorumluluktan kaçmasıyla piyasaya rahatlama gelmesi mümkün değildir. Devletin kaynak israfı had safhadadır. Yapılan uyarılar da dikkate alınmamaktadır.” ifadelerine yer verdi.
İşsizliğe de değinen Sağlam şunları kaydetti: “Halkın en önemli sorun ve gündeminin işsizlik ve hayat pahalılığı olduğu bir gerçektir. Ancak, iktidarın gündemi farklıdır. Çılgın projelerle halkı ve gündemi meşgul etmek yerine insan ve istihdam odaklı üretim, teknolojik ve sanayi yatırımlarına ağırlık verilmelidir.”
Yerli otomobil üretimi
Yerli otomobil üretimini “önemli bir gelişme” olarak niteleyen Sağlam, “Türkiye ekonomisinin büyük oranda dışarıya bağımlı olduğu günümüzde yerli otomobil üretimi ile ilgili çalışmaların bir noktaya vardırılarak prototipinin tanıtılması ülke ekonomisi açısından önemli bir gelişmedir. Yerli otomobil projesinin en kısa sürede tamamlanarak seri üretime geçilmesi bir istihdam sahası oluşturacak ve dış ticaret açığının kapatılmasında önemli oranda katkısı olacaktır. Bu nedenle siyasi ikbal hesaplarına alet edilmeden desteklenmelidir.” dedi.
Sağlam sözlerini şöyle sürdürdü: “Enerjide dışa bağımlılığın ve ticaret açığının en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar yerine elektrik ile çalışacak olması, yerli otomobil projesinin önemini daha da arttırmaktadır. Seri üretime geçilmesi sonrasında vatandaşlarımızca kullanımının teşvik edilmesi amacıyla projenin vergi ve fiyat avantajlarıyla desteklenmesi gerekir. Bununla birlikte üretim tesisleri tespit edilirken bölgeler arasındaki kalkınmışlık farkının gözetilmesi, otomobil sektörü gibi ticari hayata ciddi katkısı olacak sanayi kuruluşlarının en azından bir kısım parçalarının dezavantajlı bölgelerde üretilmesinin daha isabetli olacağını düşünüyoruz.”
Suç oranlarında alkolün tesiri artıyor
Alkol bağımlılığının doğurduğu olumsuz sonuçları değerlendiren Sağlam, “Alkol bağımlılığının sosyal hayatta ve insan yaşamında meydana getirdiği olumsuzluklar maalesef her geçen gün daha da artmaktadır. Dünyada alkol kullanımından ötürü yılda bir milyon 800 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, cinayetlerin yüzde 85’i, kadına şiddet olaylarının yüzde 70’i, trafik kazalarının yüzde 60’ı, tecavüzlerin yüzde 50’si, şiddet olaylarının yüzde 50’si alkollüyken işlenmektedir. Toplumsal bir afet olan alkol tüketimi, gerisinde milyonlarca can kaybı, trilyonlarla ifade edilecek maddi kayıplar, cinayetler ve parçalanmış aileler bırakmaktadır.” dedi.
Yanlış politikalar sonucu alkolün yaygınlaştığını vurgulayan Sağlam, “Bütün bu afetlerin yanında alkol kullanımı; uyuşturucu madde kullanımını da tetiklemektedir. Nitekim uyuşturucu kullananların yüzde 57’sinin aynı zamanda alkol kullandığı ortaya çıkmıştır. Uygulanan yanlış politikalar ülkemizde alkolün yaygınlaşmasında önemli ölçüde etkili olmuştur. Artan alkol fabrikaları ile iftihar eden siyasetçiler gördüğümüz gibi, hazinenin önemli gelir kaynaklarından biri olarak sigara, alkollü içkiler ve farklı isimlerle masumlaştırılmaya çalışılan kumarı bir velinimet olarak gören anlayışı da halen siyasette ciddi bir şekilde görmekteyiz.” ifadelerini kullandı.
Hükümetin toplumu ve özellikle gençliği alkolün zararlarından koruma ile ilgili attığı adımların yetersiz olduğunu sözlerine ekleyen Sağlam, “Hükümetin toplumu ve özellikle gençliği alkolün zararlarından koruma ile ilgili attığı adımlar yetersizdir. Vergilerin artırılmasının çözüm olmadığı ve ekonomik bir gelirden öteye geçemediği alkol kullanımındaki artıştan anlaşılmaktadır. Bu tür toplumsal afetlerle mücadele, ancak devlet ve toplum iş birliği ve seferberlik mantığı ile olabilir. Öncelikle devlet, alkollü içkilere yaptığı direk ve dolaylı teşviklere son vermeli ve manevi destek eğitimi başta olmak üzere etkin tedbirler almalıdır.” önerisinde bulundu. (Ramazan Casuk-İLKHA)