Adem Yavuz Arslan, bugünkü "Anlaşılan medyadaki tek günahkâr Birand`mış!" başlıklı yazısında Mehmet Ali Birand`ın `medyanın genlerine işlemiş asker sevgisine` vurgu yapan açıklamalarının çok önemli olmasına rağmen yeterince üzerinde durulmadığını ifade etti.
Birand`ın ifadelerinin ardından medyada bir itiraflar döneminin başlaması gerektiğini belirten Arslan, bunun olmadığına dikkat çekerek darbe belgeleriyle de yakalansalar paşaların tutuklanmasını `ordu yıpratılıyor` şeklinde yorumlayan medyadan da bunun bekleneceğini belirtti.
İşte Arslan`ın yazısının ilgili bölümü:
Birand diyor ki, "Bizim için öncelikli olan Parlamento ve demokrasi değildi. Genelkurmay daha önemliydi. Bundan daha normal bir şey de olamazdı çünkü böyle yetiştirildik. Darbecilik genlerimize işlemişti. Komutanların üstünlüğünü sorgusuz kabul ederdik. Üniformaların pırıltısını yarı hayranlık yarı korkuyla izlerdik. Bütün darbeleri anlayışla karşıladık, yardımcı olduk." Hem Posta`daki yazılarında hem de CNN Türk ve TRT`deki açıklamalarında o günlere dair çok çarpıcı özeleştiriler de yaptı Birand.
Bugün bile çok tartışılan Fethullah Gülen kasetlerinin medyaya nasıl servis edildiğini, haberlerin bizzat Genelkurmay tarafından sipariş edildiğini anlattı.
Aslında Birand`ın ifadelerinden hareketle medyada bir özeleştiri döneminin başlaması beklenirdi. Fakat olmadı. Hatta Birand linç edilmeye çalışıldı.
Bir bakıma bu sürpriz bir durum da değil.
Tam da `darbecilik genlerine işlemiş biri`nin reflekslerini sergilediler. Zaten onlara göre de Ergenekon faso fisoydu, darbe günlükleri fantezi, İrtica ile Mücadele Eylem Planları kâğıt parçası, Balyoz belgeleri de komploydu. Üstelik darbe belgeleriyle de yakalansalar paşaların tutuklanması `orduyu yıpratıyor`du!
Oysa bugün konuşması, itiraf-öz eleştiri yapması gereken çok meslektaşımız var. Çünkü 12 Mart`tan 28 Şubat`a darbelere çanak tutan, askere gaz veren, darbe anayasasını destekleyip darbe ürünü kurumlara sahip çıkan yine aynı medyaydı.
Hatta Erol Simavi`nin tarihe geçen sözüyle, "Orduyu ihtilallere basın hazırlar"dı.
Ama Birand dışında cesaret gösterip, günahlarını itiraf eden ya da cesurca öz eleştiriler yapan çıkmadı.
Oysa kimse kendini kandırmamalı.
Bugün köşelerinde ya da ekranlarda iktidara sivil dikta yakıştırması yapıp etik dersler veren birçok gazetecinin anlatacağı çok şey var. Genelkurmay`dan bir uzman çavuşla gelen sarı zarfları, başlıkları bile atılmış haber metinlerini, telefon telkinlerini Ankara`nın simitçileri bile biliyor.
O yüzden, eğer bu ülkede demokrasinin, hukukun üstünlüğünün hakim kılınacağı bir sistem kurulacaksa başta medyanın bir öz eleştiriye başlaması kaçınılmaz.
Hazır bu konuya girmişken Alper Görmüş`ün iki ciltlik `Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği` kitabını da hararetle tavsiye ettiğimi belirtmeliyim.