İstanbul (AA)
Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Katalan ayrılıkçı kaçak siyasetçiler, özerk hükümet eski Başkanı Carles Puigdemont, Toni Comín, yedek üye Clara Ponsati (JPC/Junts per Catalunya) ile isyana teşvik suçu nedeniyle 13 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edilmiş olan Katalunya Cumhuriyetçi Solu (ERC/Esquerra Republicana de Catalunya) Başkanı Oriol Junqueras hakkında aldığı dokunulmazlık kararıyla İspanya Yüksek Mahkemesi’ni köşeye sıkıştırdı. Dokunulmazlık kararının gerekçesini adı geçen siyasetçilerin 26 Mayıs’ta partilerince AP seçimlerinde aday gösterilmiş ve seçilmiş olmaları oluşturuyor. ABAD Katalan siyasetçilerin seçilme tarihleri olan 26 Mayıs itibarıyla Avrupa parlamenterleri için geçerli dokunulmazlık zırhından yararlanmaları gerektiğine hükmetmiş bulunuyor.
ABAD’ın kararı, İspanya’nın dışında, hatta ikisi AP’nin merkezi Brüksel’de bulunmalarına karşın AP binasına alınmayan Puigdemont, Comín ile Ponsati’nin statülerini olumlu etkiledi. Puigdemont ve Comín, Cuma günü AP binasına giderek Avrupa parlamenteri statüsünü edindiler. AP Başkanı David Sassoli de aynı gün Genel Kurul’da yaptığı konuşmada İspanyol yargısını ABAD’ın bu kararına uymaya çağırdı.
İspanya Seçim Kurulu o tarihte tutuklu yargılanmakta olan Oriol Junqueras ile haklarında yargılanmak üzere iade talebiyle yakalama emri çıkarılan JPC mensubu kaçak siyasetçilerin isimlerini iç hukukun gereklerini (Madrid’e gelerek anayasaya bağlılıkları üzerine yemin etmek) yerine getirme iradesini göstermedikleri için seçilmiş parlamenterler listesine dahil etmemişti. Madrid’in bu görüşü AP tarafından paylaşılıyordu. Geçen dönem Başkan Antonio Tajani’nin talimatıyla hazırlanan bir rapora göre, bir üye ülkede seçilen parlamenterin AP üyesi sıfatı kazanabilmesi iç hukukun gereklerini yerine getirmesine bağlıydı. Ancak bu defa ABAD, kendisine intikal eden bu konuda görevlendirdiği Genel Savcı Polonyalı Maciej Szpunar’ın Katalan ayrılıkçıların görüşleriyle örtüşen yaklaşımını benimsemiş bulunuyor. Buna göre, AP seçimlerine katılan aday, seçilmesinden itibaren “Avrupa parlamenteri” statüsünü kazanıyor, bu statünün gereği olarak da parlamenter dokunulmazlığını ediniyor. İç hukukun gerekleri bunu değiştirmiyor.
ABAD’ın kararı, İspanya’nın dışında, hatta ikisi AP’nin merkezi Brüksel’de bulunmalarına karşın AP binasına alınmayan Puigdemont, Comín ile Ponsati’nin statülerini olumlu etkiledi. Puigdemont ve Comín, Cuma günü AP binasına giderek Avrupa parlamenteri statüsünü edindiler. AP Başkanı David Sassoli de aynı gün Genel Kurul’da yaptığı konuşmada İspanyol yargısını ABAD’ın bu kararına uymaya çağırdı.
Hukuki sorun
Kabul etmek gerekir ki ABAD kararı öncelikle İspanya açısından hukuki bir, hatta iki sorun oluşturuyor. Sorunlardan ilki ERC Başkanı Oriol Junqueras ile ilgili. Yüksek Mahkeme o zaman tutuklu yargılanan Junqueras’ın 26 Mayıs’ta AP üyesi seçildikten sonra da tutukluluk durumunu kaldırmayı reddetmişti. İç hukukun gereklerini yerine getirmesi mümkün değildi zira anayasaya aykırı iki girişimi, 1 Ekim 2017 referandumu ve 26 Ekim 2017 bağımsızlık ilanı gerekçesiyle yargılanıyordu. 14 Ekim’de de yukarıda belirttiğimiz gibi isyana teşvik suçundan 13 yıl mahkûmiyet ve bir süre siyasi haklarından mahrumiyet almıştı.
ABAD kararını geriye doğru işleterek, Junqueras’ın Brüksel’e gidip AP üyeliği formalitesini tamamlamasına geçici olarak izin vermek, sonra da mahkûmiyet kararı nedeniyle AP’den dokunulmazlığının kaldırılmasını istemek pek mantıklı değil. Junqueras’ın Puigdemont ve arkadaşları gibi bir daha İspanya’ya dönmeme olasılığı var. Szpunar’ın da kabul ettiği gibi, Lüksemburg Mahkemesi’nin Oriol Junqueras’ın İspanya’da yargılandığı konuda herhangi bir yetkisi bulunmuyor. Ama İspanya’nın ABAD’ın bu kararına uymaya zorlanması, ayrılıkçılık konusunda emsal oluşturabilecek bir cezasızlık durumu yaratma riski taşıyor.
Pedro Sánchez’in kurmayları, ERC ile bundan böyle tek yanlı girişimlerde bulunmayacakları konusunda anlaştıklarını belirtiyorlar ama merkezle anlaşmalı referandumda ısrar eden ayrılıkçı partinin hafta sonu yapılan kongresinden çıkan mesaj, İspanyol yurtseverlerin kaygılarını doğrular nitelikte.
Aslında henüz yargılanmamış, dolayısıyla haklarında mahkûmiyet kararı bulunmayan, buna karşılık resmen Avrupa parlamenteri olan Carles Puigdemont ve arkadaşları için de ciddi bir hukuki sorun var. İşaret edildiği gibi, Yüksek Mahkeme kaçak ayrılıkçı siyasetçiler hakkında İspanya’ya iadeleri talebiyle yakalama emri çıkartmıştı. Avrupa hukuku açısından resmen dokunulmazlık zırhına kavuştuklarında bu emrin geçerliliği kalmayacağı gibi, AB ülkelerine ve dolayısıyla İspanya’ya da yakalanma riski olmadan seyahat etmeleri mümkün olabilir.
Kabul etmek gerekir ki bu hukuki sorunun Katalan ayrılıkçılığını güçlendirmek gibi siyasi sonuçları olası. Oriol Junqueras’ın ABAD kararına ilk tepkisi, “bağımsızlığın geri dönüşü olmayan (irreversible) bir yolu”, “yeni bir referandum kaçınılmaz” (inevitable) şeklinde oldu. Junqueras’ın bu sözleri, partisi ERC’nin, Başbakan Pedro Sánchez’in kurmak istediği hükümet bakımından anahtar role sahip olması nedeniyle daha da büyük önem taşıyor.
Hükümet sorunu
Radikal solcu Unidos Podemos (UP) ile uzun süre flört ettikten sonra müstakbel ortağının hükümette yer almakta ısrarlı olması nedeniyle tekrar seçime giden Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) Genel Sekreteri ve Başbakan Pedro Sánchez 10 Kasım’da sandıktan beklediğini alamamıştı. Bu kez geri adım atarak UP ile İspanya’nın ilk koalisyon hükümetini kurmak üzere anlaşmıştı. Ama 10 Kasım’da toplam 10 sandalye daha kaybederek salt çoğunluktan iyice uzaklaşmış olan (146/176) bu iki partinin azınlık hükümeti kurabilmek için dışarıdan desteğe gereksinimleri var.
Sánchez, ne kadar eğreti olursa olsun, PSOE/UP koalisyon hükümetinin güvenoyu alması için basit çoğunluğun yeterli olduğu ikinci turda çekimser kalmalarını tüm siyasi partilerden istedi. 10 Kasım’da oy oranını ve sandalye sayısını büyük oranda arttıran ana muhalefetteki Halkçı Parti (PP/Partido Popular) ile ikiye katlayan radikal sağcı Vox, PSOE’nin “komünist” olarak niteledikleri UP ile ortaklığını reddederken, büyük bir seçim bozgununa uğrayan Liberal Yurttaşlar Partisi (C’s/Ciutadans) ise mevcut anayasayı benimseyen siyasi partilerin bir araya gelmeleri çağrısında bulundu. Ama Sánchez, partisi açısından yararlı olduğunu düşündüğü UP ile koalisyondan vazgeçmiş değil. Yurtsever çevrelerde İspanya’nın birliği açısından tehlikeli görülse de Sol koalisyonun sayısal eksiğini başta ERC olmak üzere Katalan (JPC) ve Bask (PNV, Bildu) ayrılıkçı partilerle tamamlamak üzere görüşmelere başladı bile. Kamuoyuna, 13 sandalyeyle bu partilerin en büyüğü olan ERC ile görüşmelerin 30 Aralık’ta güvenoyu alacak bir hükümetin kurulmasına elveren minvalde gittiği mesajı veriliyordu ki ABAD’ın Katalan ayrılıkçı siyasetçilerle ilgili kararı açıklandı.
Pedro Sánchez’in kurmayları, ERC ile bundan böyle tek yanlı girişimlerde bulunmayacakları konusunda anlaştıklarını belirtiyorlar ama merkezle anlaşmalı referandumda ısrar eden ayrılıkçı partinin hafta sonu yapılan kongresinden çıkan mesaj, İspanyol yurtseverlerin kaygılarını doğrular nitelikte. ERC, somut olarak Devlet Başsavcılığı’nın ABAD kararına uyumu esas alarak Yüksek Mahkeme’den 14 Ekim’de aldığı mahkûmiyet kararının iptalini istemesini bekliyor. Özerk hükümet Başkan Yardımcısı Aragonès’e göre, “Katalan sorununun cezai değil siyasi çözümü” ancak böyle mümkün olabilir.
Buna karşılık, Başsavcılık Pazartesi günü Yüksek Mahkeme’nin Puigdemont ve Comín’in dokunulmazlığının askıya alınmasını Brüksel’den istemesini, ayrıca adı geçenler hakkındaki yakalama emrini yinelemesini talep etti. Gerekçesi, ayrılıkçı siyasetçilere atılı suçların AP seçim sürecinden daha önce işlenmiş olması ve AP üyelerinin dokunulmazlıklarıyla ilgili yetkinin ABAD’a değil, ulusal mahkemelere ait bulunması. Buna göre, Junqueras hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı da dokunulmazlık konusunu rafa kaldırmış bulunuyor.
Görünen o ki İspanya Yüksek Mahkemesi bu doğrultuda karar almaya hazırlanıyor. ERC, bu durumda, PSOE/UP koalisyonuna destek verir mi, verirse karşılığında ödün olarak ne ister; bu soruların yanıtları da önümüzdeki haftalarda alınacak.
[“Agur, ETA artık yok” (Aralık 2018), “Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli” (2006) ve “Euskal Herria: İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği” (1999) kitaplarının yazarı olan Akın Özçer emekli Dışişleri mensubudur]