Diyanet İşleri Başkanlığından İl Müftülerine gönderilen genelgede, uygulanması gereken kurallara ilişkin basın toplantısı düzenleyen Elazığ İl Müftüsü Yusuf Sarıkaya, Elazığlıları bilgilendirerek uyarılarda bulundu.
"Camilerimiz, medeniyetimizin ve şehirlerimizin merkezinde yer alıyor"
Sarıkaya, "Camilerimiz, medeniyetimizin ve şehirlerimizin merkezinde yer alır. Camiler bizim sanat, kültür ve dini değerlerimizin başında gelir. Yeryüzünde ilk yapılan evin de Kâbe olduğunu düşündüğümüzde, kutsallığı Hazreti Âdem (as)'den itibaren devam ediyor. Buralar bizim ibadethanelerimizdir. İbadethanelerde namaz kılma şekillerimiz bellidir. Maalesef son zamanlarda özellikle camilerimizde ihtiyacı olan ve olmayan 'dizim-belim ağrıyor' diyen herkesin birer sandalye veya tabure koyarak namaza durduklarını görüyoruz. Bu bir defa bizim medeniyetimizin en önemli kurumlarından olan caminin siluetine uymamaktadır. Dolayısıyla Başkanlığımız yeni bir genelge ile bunu tekrar gündeme taşıdı ve camilerde sabit oturak çeşitlerinin tamamının kaldırılması ile ilgili genelge yayınladı. Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum ki hakikaten bazı yerlerde bu iş öyle çığırından çıktı ki bu Elazığ'ımız için de geçerlidir." dedi.
"Camiler cami olmaktan çıkıp şeklen başka din mensuplarının ibadethanelerine dönüşmeye başladı"
Camilerin asaletine aykırı olan tabure ve sandalyeler ile ilgili genelge yayınlanmadan evvel çalışma başlatıldığını bildiren İl Müftüsü Sarıkaya, genelge ile birlikte resmiyet kazandırılması, bu yanlışı düzeltme konusunda isabetli bir karar olduğunu dile getirdi.
Sarıkaya, "Aslında genelge yayınlanmadan bir ay evvel biz bu çalışma ile ilgili harekete geçmiştik. Daha önceki genelgelere dayanarak yeniden gündeme taşıdık. Çünkü camiler cami olmaktan çıkıp başka din mensuplarının ibadethanelerine şeklen dönüşmeye başladı. Elazığ'ımızın güzel insanlarına sözümüz şudur ki bu konuda direnç göstermesinler. Böyle bir durumun yaşanmasını tahmin etmiyorum ama zaman zaman bizi anlamayan ve anlamak istemeyen ve kendi kafasına göre hareket eden kimselerin, bu konuda zorluk çıkardığını biliyorum. Bizzat buna şahit oldum. Yalnız bizim burada Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir kurumu olan İl Müftülüğümüzün amacı, vatandaşa ve namaz kılan insanlara zorluk çıkarmak değildir. Bizim bütün düşüncemiz, kılmış oldukları bütün namazların sıhhatinin sağlanması ile ilgili bir çalışmadır." ifadelerini kullandı.
"Yayınlanan genelgenin fıkhi boyutu vardır"
Genelgenin fıkhi boyutunun olduğunu dile getiren Sarıkaya, uyulmasının gerekli olduğunu vurgulayarak; "Hasta ve engelli olanlara gelince, onlar için söylenecek söz şudur; cami içerisindeki görüntü kirliliğini önleyecek, katlanabilir sandalyeler getirecek ve cami içerisinde gözü rahatsız etmeyen müsait bir alana koyacak. Ama camilerde sabit sıra, masa, tabure, sandalye… Bunların hiçbiri genelge gereğince kalmayacak. Tabi bu da fıkhi bir düşüncenin sonucudur. Bu konu, topyekûn üstlenilmesi gereken önemli ve hassas bir konudur." dedi.
"Cami cemaati, imamı, derneği ve bütün kardeşlerimizle bu yanlışa dur diyelim"
Dinimizce uygun olmayan kötü gidişatın, cemaat, imam, dernek ve tüm vatandaşlarla birlikte güzel bir şekilde halledilmesi gerektiğine vurgu yapan Sarıkaya; "Hep birlikte; cami cemaati, imamı, derneği ve bütün kardeşlerimizle birlikte bu yanlış gidişata dur diyelim. Diyelim ki hasta biri ayakta duramıyor. Yapacağı şey şudur; bağdaş kurabilir, ayaklarını kıbleye doğru uzatabilir, Şafi mezhebine göre, ayaklarını 'teverrük' denilen şekilde yana doğru uzatarak kılabilir. Teverrük konusunda, medyada yanlış anlaşılmalar olmuş. Teverrük, ayakları yana doğru uzatarak değil, hafif yana doğru yaslayarak kalça üzerine oturup kılmadır aslında. Bağda, bahçede ve dükkânda çalış, sokaklarda gezin, 600 m uzaktan camiye gel, merdivenleri çık ama camiye vardığında sandalyede, taburede ve sırada namaza dur! Dikkat etmemiz lazım. Normal bir şekilde namaz kılmaya takati yettiği halde, oturarak namaz kılanın namazı sahih değil. Ayağını uzatarak namaz kılmaya gücü yetenin, oturaklarda namaz kılması sahih değildir. Anlattıklarımızın tamamı kitaplarda yazılıdır. Açın Hanefi ve Şafii mezhebinden kitapları, göreceksiniz." ifadelerini kullandı.
Yayınlanan genelgenin çok önemli olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, açıklamasının sonunda; "Camilerimize dokunulmasaydı, camilerimiz siluetini tamamen kaybedecekti. Özellikle Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Batı zihniyetli kişiler tarafından camilere masa sıra koyulması tartışılmış ve bu tartışma tepkiye neden olmuştur. Ama sonrasında bizler kendi ellerimizle masaları, sandalyeleri camilerimize sokmaya başladık. Bu doğru bir şey değil". ifadelerine yer verdi. (Mustafa Daştan-İLKHA)