“3’üncü Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi”, “İslam Birliği İçin Savunma Sanayi İşbirliği Usul ve Esası” başlığıyla başladı.
Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM) ve Üsküdar Üniversitesinin iş birliğiyle "ASRİKA (Asya-Afrika) Ortak Savunma Sanayi Üretimi" temasıyla İstanbul’da düzenlenen kongrenin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, bugün sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi açılardan devasa krizlerin kuşatması altında olan dünyanın, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığını ifade etti.
"İnsanlığa huzur, barış, refah ve adalet getirme iddiasıyla ortaya çıkan bütün ideolojiler ve politikalar inandırıcılığını kaybetmiştir. Küresel blokların toplum mühendisliği çalışmaları dünyayı topyekûn bir felakete sürüklemiştir." diyen Erbaş, son iki asırdır dünyada yaşanan gelişmelerden, özellikle de sömürge ve istilâ politikalarından en fazla İslam toplumlarının etkilendiğini kaydetti.
İnsanlığın yaşadığı buhranları, sosyal, kültürel, manevi, siyasi krizleri çözebilecek yegâne imkânın, İslam’ın hayat veren evrensel hakikatleri olduğunun altını çizen Erbaş, "Bunun için ise Müslümanların işbirliği ile yaşadıkları coğrafyalardaki sorunları gerçekçi, yapıcı ve ikna edici bir yöntem ve yaklaşımla çözüme kavuşturmaları oldukça önemlidir." ifadelerini kullandı.
Müslümanların kendi aralarındaki savunma işbirliğinin, İslam coğrafyasının bekası için en hayati meselelerden olduğuna dikkati çeken Erbaş, "Bunun için Müslümanların öncelikle fikri ve siyasi birliklerini tesis etmeleri, bunu uluslararası bir sisteme dönüştürmeleri ve tüm boyutlarıyla yürütme organlarını oluşturmaları ve bütün bunların koruyucu unsuru olarak güvenlik ve savunma teşkilatlarını kurmaları ihmal edilemez ve ötelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir." diye konuştu.
"Bütün hedeflerimizi maddi ve manevi kalkınma bütünlüğü içinde gerçekleştirmeliyiz"
Erbaş, Müslümanlar ve bütün insanlık adına umut ve güven veren bir gelecek inşa etmenin olmazsa olmaz iki boyutu olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Birincisi, maddi kalkınmadır. Kendi kaynaklarını doğru kullanan, üreten, bilim ve teknolojide önder ve örnek bir seviyeye gelmektir ki, sizler bu gayeye matuf olarak bu önemli çalışmaları yapıyorsunuz. İkincisi ise, manevi kalkınmadır. Yani inançlı, medeniyet değerlerinin farkında, doğru bir tarih bilincine ve engin bir istikbal ufkuna sahip bir şuura ve perspektife sahip olmaktır. Nitekim maneviyatı ihmal eden maddi kalkınma nihayetinde, kibir, bencillik ve Allah korusun, zulme dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Maddi güç ile korunmayan maneviyat ise etkisiz kalmaya mahkûmdur. Onun için bütün hedef, plan ve çalışmalarımızı maddi ve manevi kalkınma bütünlüğü içinde gerçekleştirmeliyiz.
"İslam dünyasının, sorunlarını çözmesi ve daha güçlü hale gelmesinin üç önemli şartı"
İslam dünyasının, sorunlarını çözmesi ve daha güçlü hale gelmesinin de üç önemli şartı olduğunu belirten Erbaş, "Birincisi; Müslümanlar, her alanda büyük imkânlara sahip olduklarının farkında olarak hedeflerini gerçekleştirme noktasında güçlü bir inanca ve özgüvene sahip olmalıdır. İkincisi; asla ayrılık ve fitnelere fırsat vermeden birlikte hareket etmelidir. Üçüncüsü ise; doğru hedef ve stratejiler ile sağlam bir gelecek planı yaparak kendi kaynaklarıyla siyasi, ekonomik ve teknolojik gücünü oluşturmalıdır." şeklinde konuştu.
"Güçlü olmak, adaletin teminatı olmak ve merhameti egemen kılmaktır"
Erbaş, Allah’ın, Müslümanlara her daim düşmana, yeryüzünü ifsat edenlere karşı güçlü ve hazırlıklı olmalarını emrettiğini hatırlatarak, "Bugünün dünyasında güçlü olmak büyük ve kuşatıcı fikirlere, bilgi ve teknolojiye sahip olmaktır. Adaletin teminatı olmak ve merhameti egemen kılmaktır. Ekonomik, teknik ve siyasi gücü, insanlığın huzuru için kullanmaktır. İslam dünyası olarak Yüce Allah’ın bu davetine uymaya her zamankinden daha çok muhtacız. Öyleyse bu ilahî çağrıya kulak vermeli, gereğini yapmak için büyük bir heyecan, gayret ve çalışma içinde olmalıyız." dedi.
İnsanlığın küresel meseleleri ve İslam coğrafyasının devasa sorunlarının varlığının Müslümanları ümitsizliğe sevk etmemesi gerektiğini dile getiren Erbaş, "Bütün dünya çok iyi biliyor ki İslam coğrafyası, imkânlarını birleştirdiğinde fiziki zenginlikler, enerji potansiyeli, genç ve dinamik nüfusu, stratejik konumu gibi açılardan dünyanın en büyük gücünü oluşturacaktır. Güçlü ve müreffeh bir İslam dünyası, aynı zamanda bütün insanlığın huzur ve güvenini de temin edecek; hak, hukuk, adalet, emniyet arayan insanlığın istikbal umudu olacaktır." diye konuştu.
"İslam yurdunu vekâlet savaşlarının güç meydanları olmaktan kurtarmamız gerekiyor"
Erbaş, Müslümanların İslam dünyasını zayıflatan ve ortak çalışmaları sabote eden, ırk, mezhep ve meşrep kavgalarının önüne geçmesi gerektiğine işaret ederek, "Her biri karanlık merkezler tarafından desteklenen ve İslam diyarlarını harabeye çeviren terör örgütlerini bertaraf etmemiz gerekiyor. İslam yurdunu vekâlet savaşlarının güç meydanları olmaktan ve sömürüye açık hale gelmekten kurtarmamız gerekiyor. Bunun için de her şeyden evvel; bilgi, hikmet, şuur, feraset ve tefekkürle meseleleri ele alarak ortak zeminimizi sağlamlaştırmamız ve yüreklerimizi birbirimize kenetlememiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İslam dünyasının birlik olmasının önemine değinen Erbaş, "Keşmir’den Kudüs’e, Doğu Türkistan’dan Myanmar’a, Yemen’den Suriye’ye bütün sorunlarımızın çözümü için temel şart, Müslümanlar olarak bir araya gelmektir. Ortak tavır, irade ve eylem planı ortaya koymaktır. Ortak duygu, fikir ve ideallerde buluşarak bir güç oluşturmaktır." ifadelerini kullandı.
"Müslümanlar, savunma alanında ciddi işbirliği ve ortak çalışmalar yürütmek zorundadır"
"Küresel oluşumların etkili olduğu ve kasıtlı olarak küresel sorunların üretildiği bir dönemde İslam dünyası; eğitim, aile, gençlik, çevre, gıda ekonomi, teknoloji, gibi bütün alanlarda işbirliği ve ortak çalışmalar yapmak zorundadır" diyen Erbaş, şunları söyledi:
Aynı zamanda ve daha da önemli olarak bütün bu çalışmaları ve Müslümanların varlığını muhafaza edecek savunma alanında da en ciddi işbirliği ve ortak çalışmaları yürütmek zorundadır. Söz konusu meselelerin çözümü ve daha iyi bir dünyanın inşası için fikir birliği güçlendirilmelidir. Ortak irade ve inisiyatif ile sorunları çözecek ve imkanları geliştirecek ittifaklar oluşturulmalıdır. Nihayetinde küresel boyutta adaleti gerçekleştirecek, haksızlık ve zulümleri önleyecek, bütün insanlar ve toplumlar için hukukun teminatı olacak güçlü ittifaklar kurumalıdır. Bu gerçekleştiğinde sadece İslam dünyası değil, bütün insanlık huzur ve güvene kavuşacaktır.
"İslam dünyası son birkaç yüzyıldır yaşadığı travmaların neticesinde kendisini yalnız hissediyor." diyen Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati, "Bunun için sürekli olarak yaşanan zulümlerden bahsederek çıkış yolları arıyor. Çıkış yolu bellidir. Müslüman bir insanın bir insandan en önemli farkı karanlığın en zifiri anında bile yanında Rabbinin olduğunu bilmesidir. Hiçbir zaman kendisini ikinci sınıf hissetmez. Çünkü Allah-u Teala'nın tevekkül edenleri sevdiğini bilir. Onun için biz bu şuur içerisinde hem devlet yöneticileri hem de birer Müslüman olarak bu şuur içerisinde hareket etmeliyiz." diye konuştu.
"Savunma sanayisinde yerlilik oranı 17 yılda yüzde 20’den yüzde 70’lere çıktı"
2002 yılında Türkiye’nin savunma sanayisinde yok denecek kadar az miktarda yerlilik oranına sahip olduğunu hatırlatan Nebati, şöyle konuştu: "2002 yılında yerlilik oranı yüzde 20 civarındaydı. 17 yıl gibi kısa bir süre içerisinde dünyanın sayılı savunma sanayi ülkelerinden birisi olduk. Yerlilik oranı yüzde 70’lere geldi. Dünyadaki ilk büyük 100 şirketi içerisinde 4 şirketimiz var. Bu şirketlerimiz sadece içeriye üretim yapmakla kalmıyor. Yapmış oldukları işbirlikleriyle birçok Müslüman ülkeye önderlik yapıyor. Şimdi artık Türkiye Atak helikopterlerini konuşuyor. Kendi ürettiği savunma sanayisindeki gemilerle Akdeniz’e Karadeniz’e geçiyor. Kendi ürettiği uçaklarla uçuyor. Kendi ürettiği helikopter ve füzelerle dünyanın sayılı ülkelerinden birisi oluyor."
"Devletler silahını kullandığı ülkelere karşı dik duramaz"
İslam ülkelerinin bir çatı altında toplanmalarını sağlamak amacıyla müesseselere bir model sunmak olduğunu belirten ASSAM Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı baş danışmanı Adnan Tanrıverdi, şunları kaydetti: "Üçüncü kongremizin amacı da İslam dünyasının ihtiyacı olan savunma sanayi ürünlerinin üretiminde kendisine yeterli olabilecek ve dünya standartlarının üzerinde teknolojiyi bulup kullanılmasını sağlayacak bir sistemin kurulmasının usul ve esaslarının tespitidir. Bağımsız ve egemen güç olmanın başta gelen şartlarından birisi de ülkelerin kullandıkları silahların kendilerine ait olmasıdır. Başkasının silahıyla milli menfaatler korunamaz. Başkalarının silahıyla devletler ülkelerinde güvenliği, barışı ve refahı garanti edemez. Başkalarının silahıyla devletler egemen sayılamaz. Devletler silahını kullandığı ülkelere karşı dik duramaz."
Programda ayrıca Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İDSB Başkan Vekili Eyüp Akbal ve birçok akademisyen konuşma yaptı. Program hediye takdimi ile sona erdi. (İLKHA)