HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık dış gündem değerlendirmesinde Çin yönetiminin yıllardan beri Uygur Müslümanlarına yönelik uyguladığı devlet terörüne dikkat çekti.

Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinin uluslararası kuruluşlar tarafından belgelendiğini ifade eden Sağlam, Çin’e karşı caydırıcı bir adımın atılmamasını eleştirdi.

Sağlam, yaptığı haftalık dış gündem değerlendirmesinde ayrıca; Myanmar yönetiminin Rohingyalı Müslümanlara yönelik gerçekleştirdiği soykırım ile Hindistan’ın yönetiminin Müslümanlara karşı uyguladığı faşist ve totaliter tutuma sert tepki gösterdi.

Rohingyalı Müslümanlara yönelik soykırım

Uluslararası Adalet Divanı’nda Gambiya’nın şikayeti üzerine Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırım yapıldığı suçlamasıyla dava açılması ve Myanmar yöneticilerinin ifadeye çağrılmasının memnuniyet verici olduğunu söyleyen Sağlam, “Myanmar yönetimi tarafından kimlik, eğitim ve mülk edinme gibi en temel sosyal ve hukuki haklardan mahrum bırakılan Rohingya Müslümanları, 2017 yılında ordu ve Budist milisler tarafından katliama maruz kalarak, 740 binden fazla sivil Bangladeş’e sığınmak zorunda kalmıştı. Bölgede kalan 500 bin Rohingyalının ise Myanmar yönetiminin ağır baskıları altında oldukları Birleşmiş Milletlerin 2018 yılında hazırladığı rapor ile sabit hale gelmiştir. Myanmar Yönetimi’nin insansızlaştırma projesi kapsamında Rohingya Müslümanlarına karşı sistematik olarak işlediği suçlar, BM ve uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından soykırım olarak tanınmıştır.” dedi.

Myanmar yönetimine yönelik kapsamlı bir yaptırım kararı alınması çağrısında bulunan Sağlam, “Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirilen soykırımın Uluslararası Adalet Divanı’na taşınması çok geç kalınmış olsa da önemli bir adımdır. Temel insani, sosyal ve hukuki haklardan mahrum bırakılan Müslümanların insani yaşam standartlarına kavuşması için Myanmar yönetimine yönelik kapsamlı bir yaptırım kararı alınmalıdır. Sadece 2016-2017 yıllarında gerçekleştirilen soykırımın değil, Müslümanları temel hak ve özgürlüklerinden alıkoyan ve halen fiili olarak devam eden faaliyetlerin de uluslararası adalet divanında ele alınması gerekmektedir. Bugüne kadar Rohingyalı Müslümanlara yönelik soykırımı tüm dünya gibi seyretmekle yetinen İslam İşbirliği Teşkilatını ve Gambiya’nın göstermiş olduğu cesareti göster(e)meyen İslam ülkelerini de ihlallerin uluslararası platformlarda mahkum edilmesi için sorumluluk ve görev olmaya davet ediyoruz.” ifadelerine yer verdi.

 

Hindistan faşizmi

Hindistan’daki faşist ve baskıcı yönetimin Müslümanlara yönelik politikalarına sert tepki gösteren Sağlam şu ifadeleri kaydetti:

“Hindistan’da, yeni vatandaşlık yasa tasarısı, çevre ülkelerden gelen 6 farklı dini gruba vatandaşlık yolunu açarken aynı durumdaki Müslümanların ise sınır dışı edileceği veya hapse atılacağını öngörmektedir. Faşist ve totaliter bir tutum sergileyen Hindistan yönetimi daha önce 2 milyona yakın Müslümanı Ulusal Vatandaş Sicili listesinin dışında bırakma girişiminde bulunmuş ardından Keşmir’in demografik yapısını değiştiren bir adım atarak özel statüsünü kaldırmıştı. Son olarak vize uygulamalarından kaynaklı cezai müeyyidelerde dahi Hindular ve Müslümanlara yönelik farklı uygulama Hindistan’ın yeni yönetim politikasını ortaya koymaktadır. Keşmir’in özel statüsünün kaldırılmasındaki temel amaç, yeni vatandaşlık yasa tasarısında da kendini göstererek diğer dini grupların korunmasını, Müslümanların ise sınır dışı edilmesini hedeflemektedir.”

“Hindistan’daki Müslümanların insani ve hukuki haklarının güvence altına alınması sağlanmalı”

Sağlam, “200 milyon Müslüman ile dünyada en çok Müslüman nüfusa sahip ikinci ülke konumundaki Hindistan’ın bu tutumu, ayrımcılığı körükleyerek Müslümanlara yönelik şiddet eylemlerini arttırmaktadır. Hindistan yönetimi hedeflerinin Hinduları ve Müslüman olmayanları korumak olduğunu açıkça ifade etmiştir. Bu söylem ve uygulamalara karşı İslam ülkeleri ile oluşturdukları uluslararası kuruluşlar Hindistan üzerindeki baskılarını artırmalı ve Hindistan’daki Müslüman nüfusun insani ve hukuki haklarının güvence altına alınmasını sağlamalıdır.” çağrısında bulundu.

Doğu Türkistan’da Çin zulmü

Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkistan’daki Müslümanlara yönelik uygulamalarına karşı caydırıcı bir adımın atılmadığının altını çizen Sağlam, “Çin Devleti tarafından Uygur Müslümanlarına yönelik yıllardır uygulanan asimilasyon, aile yapısına müdahale, mesken masuniyetini ihlal, ev ve iş yerleri üzerinde tahakküm kurma, ibadet hakkını engelleme gibi devlet terörü tüm şiddetiyle devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde bir gazetecinin, Çin’in Uygur Türklerine yönelik muameleleri hakkında kamuoyu ile paylaştığı gizli belgelerde yer alan Çin Devlet Başkanı’nın ‘merhamet göstermeyin’ şeklindeki açıklaması büyük yankı uyandırdı. Çin’in sözde terörle mücadele kapsamındaki iç mesele olarak lanse ettiği Doğu Türkistan meselesinde insan hakkı ihlalleri bu şekilde belgelenmiş, temel amacın etnik, dini ve kültürel asimilasyon olduğu ortaya çıkmıştır. Uluslararası kuruluşlar tarafından ihlaller belgelenmesine rağmen Çin’e yönelik caydırıcı bir adım atılmamıştır.” dedi.

 “Dünya Müslümanlarının bu ihlallere ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalmaları utanç vericidir.” diyen Sağlam yaptığı gündem değerlendirmesinde son olarak şunları söyledi:

“Müslümanların sessizliğinden cesaret alan güçler baskıları daha da ileriye götürecek ve Müslümanların mağduriyeti daha da artacaktır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Müslümanlara yönelik zulmün arttığı bu süreçte aktif ve caydırıcı bir rol üstlenmek mecburiyetindedir.” (Ramazan Casuk-İLKHA)