Riyad Makaev – Doğruhaber/Analiz

11 Aralık 1994’te bugün, Rus ordusu üç taraftan Çeçenistan’a saldırdı. Rusya, 11 Aralık’ta Çeçenistan’da Rus anayasasını geçerli kılmak için bağımsızlık ilan eden ayrılıkçı Çeçenlere karşı askeri operasyona başladıklarını tüm dünyaya duyurdu. Rus-Çeçen savaşı resmen başlamış oldu. Yaşananları anlatmak için hem zaman, hem de bize ayrılan gazete köşesi de yetmez. Dolayısıyla kısa kısa anlatmaya ve bugün Çeçenlerin geldiği noktaya değinmeye çalışacağım...

1991’de bir milyon nüfusa ulaşan Çeçenistan beş yıl sonra 320 bin şehit vermiş olacağını bilseydi, ardından 1999’da başlayacak ikinci Rus-Çeçen savaşı sırasında bir 350 bini daha şehit vereceğini önceden bilmiş olsalardı bu savaşları yaparlar mıydı? Bilinmez. Fakat eski tarihe baktığımızda Çeçenlerin her 50 yılda bir Rusya’ya karşı aynı mücadeleyi verdiğini görüyoruz. Hakkını vermek lazım, Çeçenler hakikaten büyük bir mücadele sergilediler. Rusya gibi büyük bir askeri güce karşı yıllarca mücadele vermek her yiğidin harcı değildir. 1994-1996 savaşında Çeçenler her şeylerini kaybettiler. Tüm şehirler yıkıldı, okul, hastane, fabrika kalmadı. Çeçen halkı savaştan kaçarak mülteci olmadı. Fakat, Rus ordusunu kendi topraklarından kovmayı başardılar. Rusya ise dünya kamuoyunda itibarını, prestijini yitirdi. XX yüzyılda Afganistan’dan sonra ikinci kez Rus ‘Kızıl ordu’ mağlup edilmişti. Belki siyasi müdahaleler ve dünya kamuoyu rol oynamıştır. Fakat ilk savaşında Çeçenler birlik içinde Rusya’ya karşı mücadelesini verdi. Büyük küçük, erkek kadın her biri Rusya’ya karşı çıktı. Tüm İslam alemi maddi ve manevi destek verdi. Bu zafer sadece Çeçenlerin değil, tüm İslam aleminin zaferiydi. Fakat olanlar oldu, İblis yine işe başladı. Hz. Peygamberimizin de söylediği gibi, büyük cihad nefsinle yapılan cihattır. Rusya yenilgiyi böyle bırakamazdı. Savaş sonrası Çeçenistan ablukaya alınmıştı. Asıl destek ihtiyacı olduğu zaman, dünya Çeçenistan’ı görmezden geldi. Tabi ki, Rusya bunda büyük rol oynadı.

Kaybettiği itibarını yeniden ele almak için Rusya elindeki her şeyi kullanmaya başladı. AB ile iyi siyasi ve ekonomik ilişkiler kuruldu. ABD’nin Ortadoğu politikası desteklendi, yeter ki dünya Çeçenlere sahip çıkmasın. Çeçenlerle barış görüşmelerine oturduklarında ‘demokrasi’ şartını öne sürdüler. Yani, demokratik seçimler yapılacak ve halk kendilerine başkan seçecekti. İşte o zamanki Çeçen yönetiminin ilk yaptığı büyük hata da hemen savaş sonrası yapılan ‘demokratik seçimler’ oldu. Çünkü, Rusya tüm hazırlığını yapmıştı. Çeçenistan’da Başkanlık seçimlerine katılacak tüm adaylar desteklendi. Grup grup böldüler ve gruplara maddi ve manevi destek sağladılar. Ayrıca, ‘Radikal İslam’ terimini ilk defa orada kullanarak, demokrasiye karşı çıkan, yani seçimlere karşı olan silahlı bir grup kurdular. Bunu direkt değil, İslam dünyası üzerinden, Batı üzerinden gerçekleştirdiler. Sonra seçimi kazanabilecek adayı kendisi destekledi. Radikal grup ise başkanlığı kazanan merhum Aslan Maskhadov’u Rus yanlısı ilan edecekti. Çeçenler, Kremlin’in kurduğu tuzağa düştüler. Bu olmamalıydı ama Rusya’yı ve Rus siyasetini iyi bilen Cevher Dudayev şehit edilmişti. Seçimlerini yapan halktan gelen mücahitler eğitimsiz, siyaset bilmeyen ama halkın önünde büyük kahramanlar idi. Savaş meydanlarında kazandıklarını maalesef masada kaybettiler. Yanlış yaptıklarını da 1999’da anladılar. Tarih tekerrür ediyor sözünü herkes bilir. İşte bugün de İslam dünyasında aynısı yaşanıyor. Rusya ikinci savaşında ‘Radikal İslam’, ‘uluslararası İslami terör’ terimlerini öne sürerek ‘Vahhabi ve Selefi’ gruplara karşı savaş ilan etti. Çeçenler zaman içerisinde Rusya’nın oyununu anlamışlardı ama, işe yaramadı. Çok geç kalınmıştı. Rusya acımasızdı... Çeçenistan müftüsünü satın aldılar. Müftü çok önceden satılmıştı. İktidar, servet için halkını, dinini her şeyini satmıştı. Müftü ‘deccal gibi’ peşine takılanlara para dağıtıyordu. Karşı çıkanları terörist ilan ediyor, katlediyordu. Rus oyunu sadece Çeçenistan’da değil tüm dünyada tutmuştu. Dün Çeçenleri kahraman sayanlar artık ‘terörist’ damgasını vuruyordu. Bir çukura düşenlere yardım etmek yerine taşlıyorlardı. Mücadele son mücahide kadar devam etti. Bağımsızlık için mücadele veren liderler tek tek şehit edildi. Büyük trajediler yaşandı... Halkı göçe zorladılar. Ruslar AB ile anlaşmıştı, her gelen Çeçen mülteci olarak kabul edilecekti. Bugün AB ülkelerinde yaklaşık 380 bin Çeçen mülteci yaşıyor. Fakat Çeçen bağımsızlık mücadelesine artık kimse kulak vermiyor, önemsemiyor. Müslüman Katili Putin maalesef itibar gören biri haline geldi. İslam dünyası Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Çeçenlerden bir avuç insan hala karınca misali Katil Putin’in kurduğu sisteme karşı mücadelesini sürdürüyor. Fakat bu yeterli olacak mı bilinmez çünkü, Çeçenistan’da Kremlin’in atadığı kişi zulümde Stalin’i, yaşamda Arap Şeyhlerini örnek alan biri. Kadirov servetler içinde yüzerken, Çeçenler iş bulmak, çocuklarını yetiştirmek için ülkeyi terk ediyor. ‘Ya sev ya da terk et’ politikasını yürüten Kadirov, Çin’e Uygur Müslümanlara karşı “terörle mücadele eğitimi” veriyor. Suriye’de Esad’a kendi özel birliğini göndererek maddi ve manevi destek veriyor. Bir taraftan mescitler inşa ederken, diğer taraftan halkı Ruslaştırıyor. Ilımlı İslam adı altında hurafeler yayıyor. Muhalefeti hiç af etmiyor, hiç bir hukuku tanımıyor, her alana müdahale ediyor. Hala bağımsızlık mücadelesine katılanları takip ediyor ve bulundukları yerde suikastlar düzenliyor. Bu zulüm fazla devam etmeyecek, yeni nesil yaşananları bilmese de şu anda yaşananları görüyor. Dediğim gibi, her 50 yılda Kafkasya’da özgürlük için ayaklanma yaşanıyor. Bu sefer 50 yılı bulmayacağını düşünüyorum, hem zaman çok hızlandı, hem Rus zulmü çok arttı. Çeçenistan’da şehit edilen kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyoruz!