"10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü" münasebetiyle Kudüs'te yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken UKEAD Genel Koordinatörü Bayıcı, siyonist işgalcinin Kudüs'te İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde geçen kuralların tam aksine hareket ettiğini ve Batılı ülkelerin de buna karşı sessiz kaldıklarını söyledi.
Uluslararası Kudüs Eğitim Kültür ve Araştırmaları Derneği (UKEAD) Genel Koordinatörü Ayşegül Bayıcı, "10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü" münasebetiyle Kudüs'te yaşanan hak ihlalleriyle ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Dünya İnsan Hakları Günü'nün 10 Aralık 1948'de ilan edildiğini ancak bunların sadece ismen varlıklarını sürdürdüğünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Bayıcı, "Bugün bakıldığında İslam coğrafyalarında, özelde Kudüs'te birçok ihlaller, katliamlar hatta soykırımlar var. Bu durum beyannamenin hiçbir şekilde hükmünün olmadığının en büyük kanıtıdır. 9 Aralık 1948'de İngilizler, Kudüs'ü işgal etti ve 10 Aralık günü de insan hakları günü olarak ilan edildi. Bu anlam veremediğimiz bir tevafuk." dedi.
"Kudüs ve Filistin'de yaşanan ihlallere maalesef dünyanın hiçbir yerinden ses çıkmıyor"
İnsan haklarının Batı tarafından manipüle edildiğini söyleyen Bayıcı, "Bu ihlaller Batı'dan görülüp duyuluyor ama kör, sağır ve dilsiz bir şekilde olaylara sessiz kalınıyor. Bugün Batı'da yaşanan en ufak bir olay karşısında Batı dünyası ve buna tepki vermeye mecbur edilen diğer ülkeler karşı çıkıyor. Ancak gerek İslam coğrafyalarında gerek Kudüs ve Filistin'de yaşanan ihlallere maalesef dünyanın hiçbir yerinden ses çıkmıyor. Hatta İslam ülkeleri bile olayları sadece izleyip birtakım şeyleri dillendirmekten başka bir icraat göstermiyorlar." diye konuştu.
"BM Kudüs'ü işgal edenleri muhatap alıyor"
Bayıcı, "Türkiye'de İnsan Hakları Beyannamesi'nin 32 maddesi biliniyor. Bu maddelere bakıldığında haksız yere tutuklamalardan tutun insanların izzetine kadar dokunulmaz olduğu belirtiliyor. Vatanlarından alıkonulamayacağı, topraklarının işgal edilemeyeceği gibi maddeler olmasına rağmen beyannamede yer alan maddelerin tam aksine hareket ediliyor. Birleşmiş Milletler, birebir orayı (Kudüs) işgal edenleri muhatap alıyor. Kudüs, israil tarafından işgal edildiği zaman BM'nin insan hakları anlamında bazı kurallara göre hareket etmeleri konusunda israili uyarmış ama hiçbir şekilde uyarılar dikkate alınmamış." şeklinde konuştu.
"Hangi açıdan bakarsanız bakın orada hak ve adaletten söz edilemez"
Kudüs'te yaşayan vatandaşların eşit haklara sahip olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Bayıcı, "Filistinliler hiçbir şekilde vatandaş olarak görülmüyorlar. Bir kimliğe de sahip değiller. Kendi vatanlarında vatansız yaşıyorlar. Hiçbir gerekçe gösterilmeden evleri işgal ediliyor. Çocuklardan kadınlara kadar cinsiyet ve yaş ayırımı olmaksızın kendince bahanelerle onları alıp hapsedebiliyorlar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan tüm kuralların aksine hareket ediliyor. Gelin görün ki tüm BM ülkeleri yaşanan ihlallere göz yumuyor. Hangi açıdan bakarsanız bakın orada hak ve adaletten söz edilemez." dedi.
BM Evrensel Beyannamesi'nde hep Yahudi katliamlarının anlatıldığını ve bu olayların toplumun önüne sürülerek 2'nci dünya savaşından sonra "Evrensel Beyanname" maddeleri ortaya çıktığını hatırlatan Bayıcı, "söz konusu maddeler yazıldığında israilin ilk cumhurbaşkanın da komisyonda yer aldığını ancak gelinen noktada bu hakların sadece var olduğunu" ifade etti.
"İnsan haklarının sadece Batı'ya yönelik uygulanmasını istemiyoruz"
Bir takım özel günler belirlenerek sadece o günlerde sorunların dile getirilmesine karşı olduğunu belirten Bayıcı, şöyle konuştu: "Gerçekten hak, hukuk, adalet ve insanı ilgilendiren ne varsa bunların belli günlerde anılıp dillendirilmesi değil ciddi anlamda icraata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizler elimizden geldiğince bunu dillendirmenin yanı sıra icraatta da yapmaya çalışıyoruz. Gerek oradaki kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıları kamuoyuna duyurmak, gerekse farklı şekillerde destek olmak şeklinde elimizden geleni yapıyoruz. Ülkemizin bu konuda hangi çizgide durduğu da bellidir. Devlet Başkanımızın çıkıp Filistin haritasını tüm BM üyelerine göstererek Filistin ve israilin neresi olduğunu sormasına rağmen orada bulunanların bıyık altından nasıl güldüklerini gördük. Türkiye olarak bunları sürekli dillendiriliyoruz. İnsan haklarının sadece Batı'ya yönelik uygulanmasını istemiyoruz. Buna millet olarak da bir Müslüman olarak da tahammülümüz yok."
İslam ülkelerinin arasında ittifak olmadığını vurgulayan Bayıcı, bu beraberliğin oluşabilmesi adına öncelikle insanların samimi olmaları gerektiğini ifade etti.
Maalesef İslam ülkelerinin de Batı devletlerinin yanında yer aldıklarına dikkat çeken Bayıcı, "Kendi içinizde birtakım şeyleri hazmedip kendi gerçeklerinizde yüzleştiğiniz zaman, zaten birlik ve beraberlik ortamı sağlanacak. Sürekli dünya üzerinde Müslümanların mı yoksa Yahudilerin mi çok olduğunu sorarız. Burada kimin gücü elinde tuttuğu önemlidir. O küçük kitlenin arkasında kimler var? Onlara kim destek veriyor? Bunun farkına vardığımızda hiç kimse dünya Müslümanlarının karşısında duramaz. Bunu alt etmek için önce samimiyet sonra da birlik ve beraberlik olması gerekir. Yeri geldiğinde maalesef İslam ülkelerinin de Batı devletlerinin yanında yer aldıklarını görebiliyoruz. Kimisi açıktan kimisi de perde arkasında kendi menfaatleri için durmaması gereken yerde duruyor." şeklinde konuştu.
"Hak ihlallerinin yaşandığı İslam ülkelerini her zaman gündemimizde tutmalıyız"
İslam ülkelerinde yaşanan hak ihlallerine de değinen Bayıcı, son olarak şu ifadelere yer verdi:
"Dünya İnsan Hakları Günü'nde Filistin ve Kudüs özelinde olmak üzere diğer ülkelerde yaşanan ihlalleri de hiçbir şekilde göz ardı etmemeliyiz. Bugün baktığınızda Suriye'de, Arakan'da, Bangladeş'te, Pakistan'da, Irak'ta, Afrika'da ve birçok ülkede insan hakları ihlalleri yapılıyor. Bunları da her zaman gündemimizde tutmalıyız. İnsan Hakları Beyannamesi'nde yer alan tüm maddelerin bu ülkelerde de uygulanması gerekiyor." (Nizamettin Aşkın- İLKHA)