Bu gruplandırmada vicdan sahibi olup olmamak onları gruplandırmada en ilkel ama bir o kadar da klasik bir yöntem olarak kullanılageldi. Vicdanın da orta yerine merhamet bırakıldı. Çünkü merhamet, kişinin kendisine veya başaklarına karşı yapılabilecek haksızlık ve zulümler ile ilgili bütün yolların önündeki en birincil barikattı. Aynı zamanda merhamet, iyilik ve adalet yolundaki en birincil hızlandırıcı kuvvet olarak kabul edildi. Tüm bunlarla birlikte merhamet sanıldığı gibi homojen bir hissiyat olarak da ele alınmadı. Kendi bünyesinde başta rahmet ve mağfiret gibi iç içe geçmiş soyut kavramları, bereket ve saadet gibi hissedilebilir somut mevzuları ve nihayetinde samimiyet gibi kıymetamiz bir ölçeği de barındırdığı ifade edildi.

Esasında rahmet ve merhamet kavramları dilbilim açısından aynı köklere sahiptirler. Lakin rahmet en sade anlamı ile amasız bir kabullenme olarak kabul edilirken, merhamet bu kabullenmenin renklerinin çeşitlenip farklılaştığı yer olarak ifade edilebilir. Merhametin merkezinde de şüphesiz rahmet vardır. Hatta bir bakıma rahmet merhameti ayakta tutan şeydir. Ailede ise rahmet kavramının karşılığı olarak anne vardır. Bundan ötürüdür ki ailenin en önemli unsuru da annedir. Hem bundan dolayıdır ki anne hakkı babanın üç katıdır. Öyle ki annenin sağlam olduğu bir ailede, aile bireylerinde “karşılıksız iyilik yapmak” gibi kazanılması zor bir erdem ve “kötülüğe rağmen iyilik” ruhi üst düzeyi yakalanır. Buna karşın anneliğin sağlam olmadığı bir ailede çocuklar insanlığın baş düşmanı olan “güvensizlik ve kurnazlık” gibi kötü hasletler edinecektir. O halde ailede “annelik” varsa rahmet vardır. Ailede rahmet varsa merhamet vardır. Ailede merhamet varsa sokak ortasında dövülen kadın ve onuru çiğnenen erkek yoktur.

Rahmetin gelişmiş ve biraz daha kompleks olan bir üst düzeyi mağfirettir. Amasız kabulün yerine hataları görüp bilmeye rağmen bağışlamaktır mağfiret. Merhametin içeresinde mağfiret de bulunmaktadır. Çünkü merhametin daha kompleks olanı, hatalıya acıyıp onu bağışlamaktır. Ailenin de mağfireti şüphesiz babadır. Baba çocukların hata yapabileceğinin farkındadır. Bu hataları görür, kimi zaman onlara sinirlenir, hatta bu hataları önlemek için öfkelenir. Aslında babanın bu kızgınlığının temelinde aile efradına acıma duygusu yatmaktadır. Onların yapacakları hatalar sonrası düşecekleri kötü durumları önceden izleyip için için yanar, kanar. Babanın sağlam olduğu bir ailede, çocuklar “tecrübe gibi güç elde edilebilen bir hazineye” ve “idare etme gibi zor bir sanatın” en ince ayrıntılarına vakıf olurlar. Buna karşın babalığın sağlam olmadığı bir ailede “hatalarını kontrol edemediği için sürekli iflas eden” bir nesil yetişir. O halde ailede “babalık” varsa mağfiret vardır. Ailede mağfiret varsa merhamet vardır. Ailede merhamet varsa çete kavgasında vurulan çocuk ve bir mezar başında ağlayan baba yoktur.

Merhamet geldiği yere bereket getirir. Çünkü merhamet öyle bir şeydir ki büyüyüp gelişme onun temel çıktılarındandır. Bir ağaca gösterilen merhamet yemişe dönüşürken, bir çocuğa gösterilen merhamet ise geleceğe dönüşür. Ailede de bereketi karşılayan temel unsur kardeştir. Kardeşler arası merhamet büyüdükçe bununla doğru orantılı olarak bereket de artar. Çünkü kardeşeler arasındaki merhamet aile bireylerine kazanılması zor olan “birlikte, uyum içeresinde çalışma başarısı” kazandırır. Buna karşın merhametin aralarında gelişmediği kardeşlerde “ayrışma ve nifak” baş gösterir. Berekete dönüşmesi beklenen enerjileri birbirleri uğraşmaya ve parçalanmaya dönüşür. O halde ailede “kardeşlik” varsa bereket vardır. Ailede bereket varsa merhamet vardır. Ailede de merhamet varsa birkaç dönüm tarla için mezara giren ve hapse düşen gencecik amca çocukları yoktur.

Aslında merhametin hâkim olduğu bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkan saadet, bir ailenin içerdeki huzuru dışarıya olduğu gibi yansıtan projektörüdür. Bir ailede saadet varsa bu ailenin bireyleri taşıdıkları bu kokuyu gittikleri her yere beraberinde götürürler. Ailede de saadet ile eşleşen en temel unsur evlattır. Çünkü evlat göz aydınlığıdır ve karı ile koca arasındaki sevgiyi somut bir nesneye taşıyıp, dallanıp budaklanmasına vesile olan yegâne şeydir. Evlatlar ile ebeveynler arasında merhamet arttıkça evde hissedilecek olan saadet de o derece artar. Bu saadet ortamı ebeveyne çok az kimsede bulunan “hikmet ile davranma gibi bir erdemi”, evlada da herkeste kolay kolay bulunmayan “vefa gibi bir vasfı” kazandıracaktır. Ailede “evlatlık” varsa saadet vardır. Ailede saadet varsa merhamet vardır. Ailede merhamet varsa esirgeme kurumuna düşen çocuk ve huzurevine düşen yaşlı yoktur.

Merhamet bir de bir şarta bağlıdır ki onun adı samimiyettir. Onun ne taklidi ne de sahtesi olur. Kimileri geceyi sahtesinin ışığında geçirmeye çalışsa da onların mumu ancak yatsıya kadar yanar. Samimiyet hakikattir ve güneş gibi orta yerde parlamayı sever. Ailede samimiyet ile eşleşen unsur aslında bir bütün olarak ailenin kendisidir. Çünkü ailede yalan dolan olmaz. Aileden sır saklanmaz. Çünkü ailede ciddiyet ve muhabbet birbirine çok yakındır ve samimiyet ikisini buluşturan en dengeli ölçüdür. Samimi olan aileler “sevinci de hüznü de birlikte” olması gerektiği gibi yaşarlar. Oysa samimi olmayan ailelerde “ölçü ve denge yoktur” her şey birbirine karışmıştır. O halde ailede “ailelik” varsa samimiyet vardır. Samimiyet varsa merhamet vardır. Merhamet varsa mahkeme kapılarında birbirlerinden gözlerini kaçıracak kadar sahteleşmiş aileler yoktur.

Söz&Kalem - Ali Mürteza TİTİZ