Salat ve selam âlemlere Rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed Mustafa sallalahu aleyhi veselleme, O’nun pak aline, ehlibeytine, ashabına ve de onlara tabi olan tüm Müslümanlar üzerine olsun.


Yeryüzünü bir imtihan yurdu kılan Rabbimiz tüm kullarını imtihan etmekte. Özellikle kendisine iman edenleri daha şiddetli bir sarsıntı ile imtihan edip imanlarındaki sebatlarını ve sabırlarını ölçmüştür. Bu ilahi sünnetullah da Adem aleyhisselamdan kıyamate kadar devam edecek olan ve yaptıklarımız ile karşılaşacağımız hesap günü amel defterlerimiz ile her şeyi artık ayan beyan olacak. “O zaman kimin (amel defteri) sağ eline verilirse, artık kolay bir hesapla hesaba çekilecek! Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.” (İnşikak 7-9) Bugün İslam ümmetinin durumu gözler önünde.

Biz Müslümanların yüreği, akan Müslüman kanı ile dağlanmakta... Dualarımızı, münacatınızı Rabbimize iletirken çaresizliğimizi de görüp Rabbimize iltica ediyoruz.


Hz. Peygamber(sav) ile bize gönderilen Kuran-ı Kerim yaşadıklarımızı ve ne yapmamız gerektiği noktasında bize yol gösterir. O ayetlerden biri de “İnsanlar hiç imtihan edilmeden (sadece) iman ettik”demeleriyle  (Kendi hallerine) bırakılıvereceklerini sandılar? And olsun ki (biz) onlardan öncekilerini de imtihan ettik; Allah doğru söyleyenleri de muhakkak bilir, yalancıları da muhakkak bilir” (Ankebut 2-3)  Çoğu zaman bu imtihanların dozajı öyle bir artmaktadır ki bu imtihana maruz olanlar çaresizliklerini rablerine iletip kendileri ile inkarcılar arasında hüküm vermesini istemişlerdir.


Kur’ân-ı Kerim’de kıssası geçen peygamberlerin hayatlarında bu ve buna benzer tablolar görmek mümkün. İnkarda öylesine ileri bir seviyeye çıkan kafirler hiç çekinmeden Allah’ın elçilerini (Peygamberlerini) dahi öldürmekten çekinmemişlerdir. Yapılan zulümler o zaman da vardı şimdi de var. Hepimiz bir şekilde okumuşuzdur Kur’an-ı Kerim’deki Uhdud Ashabı’nı, diri diri ateş çukurlarına atılan müminleri, veya Firavun’un yaptığı “Erkek çocuklarını öldürüp kadınları nasıl(hizmet için) sağ bıraktığını. Allah’ın Halili olan Peygamberlerin atası İbrahim(a.s)’in nasıl da ateşte yakılmak istendiğini... Bunları çoğaltmak mümkün. Oysa tüm yapılanlardan haberdar olan Rabbimiz, “Sakın onların yaptıklarından Allah’ı gafil sanma”(İbrahim-42) sırrı ile tüm yapılanlara şahittir. O (Allah) ki göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Ve Allah her şeye hakkıyla şahittir.”(Buruc-9)


Bugün dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yapılan zulüm, baskı, akıtılan kanlara yıllardır şahitlik ederiz. Her birimiz dualarımız ile bir birimize destek olmaya çalışırız. Her ümmetin çektiği sıkıntılar gördüğü zülüm onların imtihanı olmakla birlikte diğer Müslümanları da kardeşlerine yardım etme imkanı olduğu halde yardım etmeyenleri ise mesul tutar. Peygamber (s.a.v)’den şöyle rivayet edilmiştir. “Bir kötülük ile karşılaştığınız zaman onu; elinizle eğer buna gücünüz yetmezse diliniz ile buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz ederek değiştirin. Bu da imanın en zayıfıdır”(Müslim-Ebu Davut) Bugün Müslümanların durumu ne kadar vahim olursa olsun hiç fark etmez. Çünkü bizim her şeye Kadir Rabbimiz var. Bugün bizler de imtihanın en çetini ile imtihan oluyoruz. “(Ey müminler) Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali (sizin de) başınıza gelmeksizin (kolayca) cennete gireceğinizi mi, sandınız? Onlara öyle fakirlik ve hastalıklar dokundu ki ve öyle(belalarla) sarsıldılar ki hatta Peygamber ve beraberindeki iman edenler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara 214)


Her birimiz Peygamber Efendimiz’in siyerini okumuşuzdur. Ashabının çektiklerini, sıkıntılarını okuyup, onlara gıbta etmişizdir. İlk Müslümanlardan Sümmeyye ve Yasir’in işkence sonucu ile nasıl şehid edildiğini biliyoruz. Peygamber(s.a.v)’in işkence gören Yasir ailesine verdiği müjde yalnız cennet idi. Ensar’ın Akabede Peygamber Efendimiz’e biat edip O’nu Mekke müşriklerine karşı korumaları karşısında “Bize ne var” sorusuna Efendimiz’in verdiği cevap yine “Cennet” olmuştur. İnanıyoruz ki bugünkü Müslümanların çektiklerinin karşılığı da inşallah cennettir.


Üstad Bediuzzaman’ın dediği gibi, “Bu dünya mükafat yurdu değildir...”


Her ümmet bir şekilde kendi gücü nispetinde imtihan olur. Bizler kendi payımıza düşen bu imtihanlarda yüzü ak çıkmanın gayreti ve çabası içerisindeyiz. Sıkıntılar çoğu zaman bizi sarsa da Rabbimizden dileğimiz ayaklarımızı hak yolda sabit kılmasıdır. Biliyoruz ki başımıza her ne geliyorsa Rabbimizin bilgisi ve ilmi dahilinde gelmektedir. “Her nefis ölümü tadacaktır. Biz imtihan olarak sizi şerle de hayırla da deneriz. Ve ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya- 35)


Bizler yeri geldiğinde en Azizlerimizi şehid verdik. Sevdiklerimizden ve memleketimizden ayrıldık. Bugün hala zindanlarda olan kardeşlerimizin imtihanı devam etmekte. Aziz Rehberimizin şöyle dediği gibi “Şehit ve tutuklu bir elmanın iki yarısı gibidirler.” Şehid aileleri ile tutuklu ailelerin çile ve sıkıntıları arşı inletmekte. Ancak yine de payımıza sabır düşmüş.

Çünkü kendileri gökteki yıldız misali olan Ashab öyle bir sıkıldılar ki sıkıntılarını Allah’ın Resulüne arz edip bu sıkıntılarının kaldırılmasını istediklerinde Allah Resulü şöyle buyurdu “Sizden önceki ümmetlerden öyleleri var ki demir testere ile vücutları başlarından ikiye ayrıldıkları halde yine sebat ettiler...”Bugün bize düşen yine hak yolda Allah için, Rahman için sebat etmektir. Bir zindan ehli olarak diye bilirim ki zindanın halini anlatmak mümkün değil. Çünkü zindan hakkında yazılan tüm şeyler soyut bir mana ifade etmekten öteye gitmez. Zindanın o ruhu sıkan ve onu nefessiz bırakan atmosferi nasıl anlatılabilir ki? Zindan ehlini sıkan bu hal bir imtihanın doğasında var olan haldir. Bir sıkıntımız ve şikâyetimiz varsa da edeple Yakup(a.s) gibi şöyle söylemeliyiz (Yakup) dedi ki: “Ben gam ve kederimi ancak Allah’a şikayet ediyorum.” (Yusuf 86) Bizim de imtihanımız hiç şüphesiz gücümüz nispetinde. Nitekim Rabbimizin de buyurduğu gibi “İşte orada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.” (Ahzab-11)

Bu hali, bu ayeti çoğu kereler yaşarız. Ve biliriz ki bunların karşılığında ebedi olan, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır. Rabbimizin rızası ve hoşnutluğu vardır. Yarışanlar bunlar için yarışmalı. Sabredenler nasıl bir mükâfata kavuşacaklarını hayal edip azim ve sebat etmeli.


Her ne kadar zindan, muhaceret, şehadet, zulüm ve baskılar üzerimize yağsa da; ebedi olan güzellikler ile süslü cennet mükafatı için, li vechillah için bunlara katlanmak güzeldir, sevimlidir. Cennet temizliği, paklığı ifade ederken Cehennem de kirliliği ve çirkinliği ifade eder. Nitekim Rabbimiz biz kulları için şu müjdeyi veriyor. “Bir de Allah iman edenleri(bu sıkıntılarla günahlardan) temizlesin ve kafirleri (bu zulümleri sebebiyle) helak etsin.”(Ali İmran-141)


Rabbimden dileğim, tüm Müslümanların çektiklerini günahlarının kefareti kılmasıdır. Sizleri, zindan arkadaşlarımın her birini ve ailelerini, Aziz şehitlerimizi ve ailelerini ve tüm dünya Müslümanlarını Allah’ın selamı ve Rahmeti ile selamlar her daim hak yolda ayaklarınızı sabit kılması dileği ile Allah azze ve celleye emanet olun.

Selam Ve Dua ile


Kardeşiniz Hasan Gündüz
T Tipi Kapalı Cezaevi A-27
Bafra Samsun