Hali hazırda çok sayıda DEAŞ'lı ya Suriye'den kaçtı ya da Amerikan destekli SDG tarafından yakalandı. Ne var ki, yakalanmış olan bu kişilerin akıbeti bölgedeki ve küresel seviyedeki aktörler için bir sonraki ciddi sorunu ortaya çıkarmış durumda.

Mesele yakalanmış olan DEAŞ'lıların sahip oldukları yabancı uyruklarla ilgili. Avrupa Komisyonu verilerine göre 2011 - 2016 yılları arasında 42 bin yabancı savaşçı DEAŞ saflarına katıldı. Bunların en az 5 bin tanesinin Avrupa'dan gittiği belirtiliyor.

ABD bu kişilerin kendi ülkelerine iade edilmesi için vatandaşı oldukları ülke hükümetlerine çağrılarda bulundu.

Avrupa şu ana kadar bu çağrıya nasıl yanıt verdi?

İlk aşamada Avrupa hükümetleri iade fikrini reddetti ancak bazı ülkeler bu mesele üzerinde tekrar tekrar değerlendirme yaparak pozisyonunu değiştirmeye başladı.

Kuzey Makedonya Ağustos 2018'de DEAŞ üyesi vatandaşını alan ilk Avrupa ülkesi oldu ve bu şekilde 7 kişiyi yargılayarak kendi hapishanesine koydu.

Ocak 2019'da ise Fransa kadın ve erkeklerden oluşan 130 vatandaşın ülkeye geri alınabileceğinin değerlendirildiğini açıkladı ancak aylar geçmesine rağmen bu konuda bir ilerleme kaydedilmedi.

Almanya Fransa'ya göre hareket edecek

Almanya'dan da Suriye'ye giden çok sayıda yabancı savaşçı var ve Alman yetkililer iade konusunda önce Fransa'nın ne yapacağını görmek istediklerini belirtiyorlar. Kasım ayında Alman Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "Federal hükümet geri kabul de dahil tüm seçenekleri değerlendirmektedir" denildi.

Uzmanlara göre DEAŞ üyelerinin iadesi konusunda Avrupa'da yaşanan tereddüt ve gönülsüzlüğün temelinde bu kişilere karşı mahkemelerde sunulacak olan delillerin yeterli bulunmayabilecek olması yatıyor.

"Kısa süre içinde özgür kalabilirler"

Örneğin euronews'e konuşan İngiltere'deki Uluslararası Radikalleşme Çalışmaları Merkezi Başkanı Şiraz Maher "İngiliz yasaları gereği 'savaş alanı kanıtları' mahkemelerde pek geçerli sayılmıyor çünkü elde ediliş biçimleri üzerinde yüksek derecede spekülasyon bulunabiliyor. İngiliz mahkemelerinde 'müdahale edilmiş' kanıt kullanılmaz." diyor ve ekliyor:

"Sonuç olarak iade alınan bazı DEAŞ'lılar geldikten kısa bir süre sonra basit şekilde yeniden özgür kalıp toplumun içine karışabilirler.

"Kara kutu gibiler"

Maher'in konuya ilişkin yorumları Avrupa genelinde paylaşılan endişeler. euronews'a konuşan Avrupa Komisyonu'nun Radikalleşme Frakındalık Ağı yetkilisi Maarten van de Donk da "Elbette haberlerde oraya sadece iyi niyetlerle gittiğini ve hiçbir çatışmada yer almadığını iddia eden insanları görüyoruz. Bu insanlar bir kara kutu gibi, hiçbir şey yapmadıklarını söyleyen insanlar bile böyle görülüyor." diyerek yaşanan endişe ve çekimserliğin sebeplerini aktarmaya çalışıyor.

Tüm AB için tek bir mahkeme önerisi

Tüm bu zorluklara rağmen İsveç yasal prosedürler konusunda yeni bir yaklaşım önerisinde bulundu. 21 Kasım Perşembe günü konuya ilişkin konuşan İsveç İçişleri Bakanı Mikael Damberg ve Adalet Bakanı Morgan Johansson Avrupa Konseyi'nde bu konuyu dile getirdiklerini ve DEAŞ üyeleri için Avrupa Birliği (AB) çapında aynı standartlara sahip olacak tek bir mahkeme kurulmasını önerdiklerini açıkladılar.

İsveçli yetkililer uluslararası bir mahkemenin daha detaylı ve tatmin edici soruşturmalar yapılabilmesine imkan vereceğine inanıyor.

Kendi arzusuyla dönenlere ne oluyor?

Avrupa hükümetleri yakalanmadan kendiliğinden ülkesine dönüş yapmaya kalkanlara ne olacağı sorusunun yanıtını daha net olarak veriyor: Sınırda gözaltına alınıp yargılanacaklar.

Alman İçişleri Bakanlığı'na göre bin kadar olduğu tahmin edilen DEAŞ üyesi vatandaşlarının üçte biri 2013 yılından bu yana Irak ve Suriye'den Almanya'ya dönüş yaptı. Dönüş yapanların neredeyse tamamı ya yargılandı ya da rehabilitasyon merkezlerine yerleştirildi.

İngiliz Güvenlik Bakanı Ben Wallace kısa süre önce İngiliz medyasına yaptığı açıklamada "Her kim DEAŞ ve benzeri örgütlere destek amaçlı yurt dışına gidiyorsa döndüklerinde sorgulanmayı ve yargılanmayı göze almalıdır" dedi.

Vatandaşlıktan çıkarma formülü

İngiltere ülkeye geri dönmek isteyen DEAŞ üyelerini vatandaşlıktan çıkarmayı da gündemine almıştı ancak bu öneri ülkede ciddi bir hukuk ve insan hakları tartışmasına neden oldu. Gelecekte siyasi iktidarların farklı örgütleri terör kategorisine alıp vatandaşlarının haklarını ellerinden almasının önünün açılabileceğinden endişe ediliyor.

Eline silah almamış olanlar farklı bir muamele mi görüyor?

Başta kadınlar olmak üzere eline silah almadıkların ve kimseye zarar vermediklerini iddia eden kişiler mevcut. Bunun son örneklerinden biri doğmamış çocuğu için endişe duyduğunu söyleyen Şamime Begüm isimli hamile bir İngiliz kadın oldu.

Almanya, Belçika ve Fransa kamuoyu da kendi DEAŞ üyesi vatandaşlarına ilişkin benzer haberler izlediler. İngiliz hükümeti Begüm'ê hiçbir sempati göstermemeyi tercih etti ve vatandaşlıktan çıkarıldı.

Çocuklara ne olacak?

Meseleyi karmaşık hale getiren en büyük faktör 'çocukların suçu ne?' sorusu. Avrupa'da çocukların ülkeye geri alınması birincil gündem olarak tartışılıyor ve bu konuda daha olumlu yaklaşımlar bulunuyor. Bu noktada sorun çocuğun annesiyle mi yoksa yalnız başına mı geri alınacağı.

Fransa konu üzerinde yasal düzenleme çalışmaları yaparken Belçika'da çocukların yaş gruplarına göre muamele görmesi kararlaştırıldı. Birçok ülke de Belçika ile benzer bir prosedür uygulamayı planlıyor. Buna göre 10 yaş altındaki çocukların derhal ülkeye alınmaları üzerinde fikir birliği mevcut. 10-18 yaş aralığındaki çocuklar ise tek tek değerlendirilip karara bağlanacak.

Her ne kadar Belçika mahkemesi Aralık 2018'de 6 çocuk ve annelerinin birlikte ülkeye geri alınması yönünde karar vermiş olsa da hükümet bu kararı temyize götürdü ve dava hala sonuçlanmış değil.

İspanya işi DEAŞ'lıların ailelerini Türkiye ve yakınındaki çatışma bölgelerinden uzaklaştırmak için gerekli adımların atılmasını öngören yasa teklifi hazırlamaya kadar götürdü. Rusya da kendi vatandaşı olan DEAŞ'lıların çocuklarını ülkeye geri kabul edeceğini duyurdu ve bunların çoğu hali hazırda Rusya'ya döndü.

Avrupa'da genel endişe çocukların kabul edilmesi halinde bir sonraki aşamada insan hakları grupları tarafından oluşturulacak baskı nedeniyle annelerinin ve son aşamada da erkeklerin kabul edilebilecek olması.

Euronews