FARUK KUZU-HABER YORUM

Türkiye-Almanya ilişkileri uzun zamandır iyi gitmiyor. Türkiye, Alman istihbaratının eskiden olduğu gibi rahat cirit atmaması için yollarını kapatmaya çalıştıkça ilişkiler daha da kötüye gidecek gibi görünüyor.

Erdoğan’ın defaatle “Türkiye artık o bildiğiniz eski Türkiye olmayacak!” şeklinde mesajlar vermesi boşuna değil.

Türkiye istihbaratı, Alman istihbarat kuruluşu BND’nin uzantıları gibi faaliyet gösteren birçok şirketi ve sözde sivil toplum kuruluşunu yakın takibe alarak çalışmalarını sınırlamış oldu.

“İstihbarat kuruluşlarının savaşı” diyebileceğimiz bu olayların son halkası Eylül ayında tutuklanmasına rağmen şimdi basına sızdırılan Almanya Büyükelçiliğinde “Hukuk Danışmanlığı” sıfatıyla çalışan bir Türkiye vatandaşının cezaevine atılması hadisesidir.

Alman istihbaratı bugüne kadar bu tutuklamaya ciddi bir ses çıkarmadan bu kişinin serbest bırakılmasını bekledi. Ancak son birkaç gündür bir yandan siyasileri harekete geçirdiler bir yandan da Der Spıegel başta olmak üzere basın organlarıyla bu şahsın tutukluluğundaki hukuksuzluğu dile getirmeye başladılar.

Almanya’nın Ankara’daki Büyükelçisi Martin Erdman da "Bu tutuklama bizim için anlaşılabilir değil. Bu nedenle isnat edilen suçların açıklığa kavuşturulması için yoğun girişimde bulunuyoruz" demeye başladı.

Tutuklanan Yılmaz S’yi bu kadar değerli kılan nedir?

Ortaya dökülen yeni bilgilere göre: Yılmaz S.’nin gözaltına alınmasından sonra, Ankara’da çalıştığı büronun arandığı ve en az 280 dosyaya el konulduğu aktarılıyor. Dosyalarda “Türkiye’den Almanya’ya iltica başvurusu yapan Pkk üyeleriyle FETÖ’cü olarak bilinen isimlere ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı” ve “Bu dosyaların MİT’in eline geçtiği” söyleniyor.

Alman kanadı Yılmaz S’nin işlerini “Rutin” olarak değerlendirirken, Türkiye tarafı bu şahsı casusluktan içeri atıyor. Alman basını (BND’nin talebiyle) Merkel’i göreve çağırıp “Sırlarımız gidiyor!” derken, Türkiye tarafı bu şahsı iki aydır tek başına bir hücrede tutarak ve soruşturmaya da gizlilik kararı koydurarak cevap veriyor. Almanya; “Bu şahıs hukuk danışmanımız, tabii ki göçmenlerle ilgili raporlar tutacak bu rutin bir iş!” derken Türkiye; “Bu adam bir casus ve bebim vatandaşım bana karşı sizinle işbirliği yapıyor!”  demekte.

Anlaşılan o ki bu şahıs ve ele geçirilen belgeler Türkiye’nin FETÖ ve Pkk ile Avrupa’daki mücadelesinde önemli avantajlar sağlayacak türden.

Yine de akıllara takılan bazı sorular cevap bulmuş değil:

-Almanya’nın İddia ettiği gibi, bu kişilerin(Göçmen denilen FETÖ ve Pkk’cilerin) polis veya yargı makamlarındaki bilgilerine ihtiyaç duyulmuş ise, bu resmi yollardan edinilebilirdi. 

-Bu avukat, iddia edildiği gibi açık bilgileri topluyorsa, Alman hükümeti bu açık bilgilerin MİT’in eline geçmesinden neden endişe duyuyor? 

-Bu avukat, Berlin’i endişelendirecek neler söyleyebilir?

-Mit, bu avukattan ne istiyor?

-Alman İstihbaratı bu avukat yakalandıktan sonra Almanya’daki bazı FETÖ’cüleri ve Pkk’cileri neden uyardı, haberdar etti?