FARUK KUZU – HABER YORUM

Bu cinayetlerden biri de dün İstanbul’da işlendi ( tüm emareler profesyonelce işlenmiş bir cinayet olduğunu gösteriyor)

Suriye'de faaliyet gösteren ve “ Beyaz Baretliler” adıyla tanınan yardım örgütünün kurucusu olarak bilinen Le Mesurier İstanbul Beyoğlundaki evinde ölü olarak bulundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Le Mesurier'i İngiltere'nin dış istihbarat servisi MI6'nın çalışanı olmakla suçlamış, MI6'nın Balkanlar ve Orta Doğu operasyonlarında görev aldığını iddia etmişti.

Lawrence İle tanınan MI6’in Ortadoğu başta olmak üzere İngiliz menfaatinin oluştuğu her yerde çok farklı yapılanmalara gittiği bilinen bir gerçek. İngiltere’nin Suriye iç savaşında ABD ve Rusya gibi görünür olmamasının bir sebebi de sahada oldukça güçlü bir istihbarat ağının bulunmasıdır.  

Birçok ülkede değişik faaliyetlerde bulunan Le Mesurier'in Singapur'da asker bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği, İngiltere'nin ünlü askeri akademisi Sandhurst'tan mezun olduğu, görev yerleri arasında Kuzey İrlanda, Bosna Hersek ve Kosova’nın bulunduğu belirtiliyor.

Ayrıca üstün hizmetlerinden dolayı(!) 2016'da İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'ten Britanya İmparatorluğu nişanı aldığı da onunla ilgili bilgiler arasında.

İngiliz Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Tom Tugendhat, dün İstanbul'da ölü bulunan eski İngiliz istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier ile ilgili Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada

"Suriye'de insan haklarını savunma konusunda yaptığı kahramanca çalışma ona pek çok düşman kazandırdı ve Rus yetkililer onu sık sık terör örgütleriyle ilişkili olmakla suçladı." ifadelerini kullandı.

Tugendhat, Le Mesurier'in ölümüyle ilgili soruşturmaya İngiliz yetkililerin de dahil olması gerektiğini kaydetti. Öte yandan Daily Telegraph gazetesi de İngiliz istihbarat örgütleri ve hükümetinin, Le Mesurier'in ölümüyle ilgili gelişmeleri yakından izlediğini, ancak ölüm nedeniyle ilgili bir hükme varmak için erken olduğunu düşündüklerini aktardı.

Türkiye polisi de bu ölümün bir cinayet olmadığını, intihar olabileceğini belirtiyor. Ancak böylesi iyi eğitimli kaç istihbaratçının ölümü için “Cinayet” denmiş bilmiyorum.

Tüm bunlarla birlikte İngiltere’deki Savunma Genel Sekreteri Nick Carter'in:

" Rusya’dan gelen tehditlerin arttığını, Rusya'nın yeni araç ve silahlarla sürdürdüğü dezenformasyon ve paralı asker programlarının yanlış hesaplamalar neticesinde savaşa yol açabileceğini" söylemesi de gelinen noktanın vehametini gösteriyor.

Bu hengame içinde "Su testisi su yolunda kırılır!" vecizesinde olduğu gibi "Çağdaş James Bond'un "görevi başındayken öldürüldüğü söylenebilir. Scrippal suikastında olduğu gibi.

Tabi "Beyaz Baretliler" adlı sivil kuruluşu bu istihbarat savaşlarının dışında tutmak gerekir. Sadece, merkezinin Londra olmasının İngiliz istihbaratı açısından nasıl bir kazanıma dönüşüyor? sorusunu sormak gerekir.