Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Uluslararası İş Forumu (IBF) ve Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi (EAIFE) ortaklığında düzenlenen “Gerçekler ve Yükümlülükler Işığında İslami Mali Pazarlar” konulu konferans MÜSİAD Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Panelde söz alan Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Dr. Ali Karadaği, çalışmaların ve yaşantıların İslami nizamın insanların faydasına olduğunu gösterdiğini, tüm dünyayı etkileyen 2008 krizinin bunu açık bir şekilde gösterdiğini belirtti.
Karadaği, "Aslında biz, bu mali krizi iyi bir fırsata çevirebilirdik. Aynı şekilde sosyalist/komünist sistemin çöküşünü de fırsata çevirebilirdik ama bir adım atmadık. Ama onlar kendi krizlerini bile fırsata çevirdiler. Bu yüzden bizler Türkiye ve Katar gibi ülkeler bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Buna öncülük etmeliyiz. Bu ülkelere bu sisteme hazır olmalarına rağmen neden bir şeyler yapılmıyor? Neden çekiniyoruz bilmiyorum? Bu konuda kararlı adımlar atmamız lazım." dedi.
Karadaği, "Bakın şu anda Batı dünyası yavaş yavaş İslami ekonomiye doğru yöneliyor. Bunu İslam adına değil kendi faydaları için yapıyorlar. Ama bizler bunu bile yapmıyoruz. Bakıyorsunuz şu anda bizde bazı haram olan şeyleri engellemeye çalışıyorlar. Neden? Çünkü haramlar insana zarar veriyor. Mesela yönetim ile ilgili bazı şartlar var bunlar İslam’dan alınmış. Yine Toplum Ekonomisi veya Döngüsel İktisat gibi alanlar var bunlar İslam’dan alınmış. Arkadaşlar bizim bu konuda bir şeyler yapmamız lazım. Elin batılısı bizim ekonomi sistemimizi kendi ülkesinde kurmaya çalışırken bizler neden bu konuda hiçbir şey yapmıyoruz. Bu ülke bu konuda neden adım atmıyor. Bu ülke ekonomisi, tecrübesi her türlü imkanları ile buna hazır. Yine onların tabir ettiği şekilde 6-7 milyona yakın muhacir var. Bu muhacirler farklı ülkelerin alimleri, liderleri ve ileri gelenlerinden oluşuyor. Bunlardan istifade edilerek bazı önemli adımlar atılabilir. Bu Allah’ın bu ülkeye verdiği büyük bir lütuftur. Bundan istifade edilmesi lazım. Onlar da zaten bu ve benzer konularda her türlü yardıma hazır olduklarını her zaman dile getiriyorlar." diye konuştu.
Bu önerisini Arap Birliğine yaptığını anlatan Karadaği, "Dedim ki 'Arkadaşlar, Batı'ya tabi olacağınıza siz onlara İslam ekonomi sistemini sunun, onlar size tabi olsun. İslam ekonomisinin diğer bütün sistemlere alternatif olduğunu gösterilim.' Ama oradaki bazı yetkililer bana 'Şeyh Ali, galiba sen bu Arap Birliğini İslam Birliğine dönüştürmek istiyorsun. İstersen sen İslam Birliğine git!' diye cevap verdiler. Niye, Araplar Müslüman değil mi? Tabi ben ondan sonra o konferansı terk ettim. Maalesef bunlar bizim gerçeklerimiz. Maalesef çok acınacak haldeyiz. Ama nedense biz bu acıyı hissetmiyoruz. En büyük hastalık da bu değil mi? Hastasın, acın var. Ama hasta olduğunu bilmiyorsun ve acını hissetmiyorsun. Hisseler konusunda bir İslam ülkesi bizden bir çalışma istedi. Biz de çalışmayı sunduk. Şu anda tamamen hisseler konusunda İslam’a göre muamele ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Senetler konusunda da bir çok Arap ve islam ülkesinin İslami bir alternatif olmasına rağmen milyarlarla ifade edilecek şekilde senetler çıkardığını söyleyen Karadaği, "Çekler de bu kısma giriyor. Çekler ilk çıktığı zaman biz banka sahiplerine 'arkadaşlar artık alternatifleri aradığınız yeter' dedik. Yani uzatmamızın bir anlamı yok. İslami sistem dururken başka şeylerin peşine düşmeyin. Burada şu parantezi açmak istiyorum. Bankalardaki denge şirketlerdeki dengelerden farklıdır. Şirketlerden istediğimizi bankalardan istememiz caiz değildir. Şirketler risk alabilir. Ama bankaların risk alması mümkün değildir. Çünkü bankalarda yüzbinlerce insanın parası var. Küçük bir krizde bankalar bunu kaldıramaz. Klasik bankalarda alış da veriş de faizledir. Bu tabii ki haramdır. Ama biz ne yapıyoruz? Aldığımız malların sorumluluğunu almıyoruz. Kazanç varsa kazanç yoksa kaybeder. Biz bu sorumluluğu almıyoruz. Ama diğer bankalar böyle değil hep kazanç var. İhmaller sonucu gerçekleşmeyen kazançlar hariç ama onda da bazı sorunlar ile karşılaşabiliyoruz. Çünkü mesela klasik bir bankada 400 milyar dolarlık mevduat var. İslami bankalarda 200 milyar riyallik yatırımlar var. O yüzden çok dikkatli davranmalıyız." diye konuştu.
İslam’da; devlet, millet ve ferdi mülkiyetlerin olduğunu belirten Karadaği, "Devlet mülkiyetinden ekonomi yönetimi için faydalanılabilir. Mesela Almanya bunu yapıyor. Almanya, teknoloji alanında yapılan yatırımlara sermayenin yüzde 50’sini temin ediyor. Yüzde 10’nuna hibe olarak veriyor. Bundan dolayı banka ile şirketler farklıdır. Ama bankalarla nasıl çalışabiliriz? Bankalar sermayenin bir kısmını riski olan katılım ve mudarebeye ayırır ve yatırım kasası olarak çalışırsa bundan bir sıkıntı olmaz. Herkes götürür bankaya parasını yatırır ve bu banka kasa görevi görür ise caizdir. Ve bu yatırımcıların parasını riskli şeylerde kullanmaktan çekinir. Ancak bizler bankalarla sınırlı kalmamalıyız. Birçok alanda yatırım şirketleri kurabiliriz. Eğer bu çekleri ve senetleri kullanmaya devam edersek dönüp dolaşıp aynı yere geliriz. Sermayeyi korumaya yönelik şartlar veya belli kazançlar bizi aynı yere götürüyor. Bizler bunları yapacağımıza zayıf olduğumuz alanlarda çalışmalar yürütelim, bu kaynakları oralara dökelim. Fabrikalar yapalım, inşat sektörüne girelim, teknoloji alanına girelim. Kalkınmayı sağlayacak bu alanlarda neden çalışmıyoruz? İnsanlar zaten battığı kadar batmış. Bizler hâlâ neden onlara daha çok zarar verecek işlere kalkışalım." şeklinde konuştu. (Ahmet Karavil, Nizamettin Yalçın- İLKHA)