Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da 6. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üç kıtanın kavşak noktasında yer alan ülkemizi, sağlık alanında dünya çapında bir çekim merkezi hâline dönüştürdük. Bugün çok sayıda ülkeden gelen heyetler sağlık sistemimizi inceliyor, kendilerine uyarlamaya çalışıyor." şeklinde konuştu.

Günümüzde dev bir ekonomi hâline dönüşen sağlık endüstrisinin, sadece bu maliyeti karşılayabilen ülkelere ve toplumlara çalışıyor olmasının bir sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür çarpıklıkların yol açtığı sosyal, siyasi, ekonomik kırılmaların dünyanın geleceği için büyük tehditlerden biri olarak gördüklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birleşmiş Milletlerin daha adil, daha hakkaniyetli ve daha etkin bir yapıya kavuşturulması yönündeki çağrımızın sebeplerinden biri de işte budur. İnsanların ve toplumların daha adil bir gelecek konusundaki ümitlerini canlı tutmak hepimizin görevidir. Tabii ki bu mesele bilim adamlarından önce siyasetçilerin sorumluluk alanına girer. Ama unutulmamalıdır ki siyasetçilere de bilim adamları yol gösterir." diye ekledi.

Türkiye’nin, hem kendi toprakları içinde hem de bölgesinde ve dünyada yaşanan hadiselere daima insan merkezli yaklaşan bir ülke olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün ülkemizde kahir ekseriyeti Suriyeli olmak üzere, yaklaşık 4 milyon sığınmacı hayatını sürdürüyor. Bu büyüklükte bir sığınmacı topluluğuna, sadece gönüllü kuruluşlar eliyle sağlık hizmeti verilebilmesi mümkün değildir. Kurduğumuz sistem sayesinde ülkemizdeki sığınmacıların hepsi de tüm şehirlerimizdeki sağlık kurumlarından, vatandaşlarımızla aynı şartlarda hizmet alabiliyor."

Erdoğan, "Tarihimizden, kültürümüzden tevarüs ettiğimiz hasletlerimizin gereği olarak bu insani duruşu gösterdik, göstermeyi sürdürüyoruz. Asıl üzüntü verici olan ise bu mücadele tek başına bırakılmamızdır. Şu anda AB başta olmak üzere tümüyle bizim sadece sivil toplum kuruluşlarımıza STK'lar vasıtasıyla AB'den gelen destek bizim milli bütçemize değil, 3 milyar avro. Peki bizim yaptığımız yatırım 8,5 yılda yaptığımız harcama 40 milyar doları aşmıştır. AB'den biz daha mı zenginiz? Böyle bir durum mu var?" dedi.

Suriye krizi boyunca neredeyse attıkları her adımda yalnız bırakıldıklarını söyleyen Erdoğan, "Uzun uğraşlar ve fedakarlıklar neticesinde Suriye'de oluşturduğumuz güvenli bölgeler bugün ülkedeki en huzurlu ve yaşanabilir yerlerdir." diye belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı'yla Suriyelilere huzur-u kalple geri dönecekleri yeni alanlar kazandırdıklarını, plan ve projelerini hazırladıklarını ifade ederek, bu plan ve projeleri BM Genel Kurulunda liderlerle yaptığı görüşmelerde kendilerine takdim ettiğin aktardı.

"Oldu oldu, olmadı Tel Abyad'la Rasulayn arasında mülteciler şehrini veya şehirlerini biz kuracağız"

Erdoğan, "Bakıyorlar kitapçığa 'Gayet güzel diyorlar.' Peki para? Paraya gelince ses yok. Bunlar parasız olmaz. Bunu beraber yapacağız. Yarın BM Genel Sekreteri (Guterres) misafirim olacak. Sabah beraber bir kahvaltımız var. Kendisine aynen bu programı, bu planı takdim edeceğim. Projeleri takdim edeceğim. Diyeceğim ki, 'Uluslararası donörler toplantısı çağrısını siz yapın.' Yaptınız yaptınız, yapmadığınız takdirde bu çağrıyı ben yapacağım. Oldu oldu, olmadı Tel Abyad'la Rasulayn arasında mülteciler şehrini veya şehirlerini biz kuracağız. Ben o zaman Adnan Polat'ın kapısını çalarım. 'Sayın Polat sen de burada bir şeyler üstlen.' deriz. O da hayrına... Bakın 'Tamam' dedi. Bizim insanımız böyledir, bu tür adımları atar. Bu işleri böyle yürüttük, böyle yürütüyoruz. Yıllardır milyonlarca sığınmacıyı topraklarımızda barındırmak için bu ev sahipliğini yaptık. Uluslararası toplumdan aldığımız destek maalesef sadece nasihat. Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli kabul eden zihniyetin gözü Suriye'de ve dünyanın her yerinde kendi çıkarından başka bir şey görmüyor. Biz etrafımıza baktığımızda sadece insan, can, hayat görüyoruz. Diğerleriyle en büyük farkımız budur." (İLKHA)