Fatih Camii avlusunda düzenlenen basın açıklamasında, Keşmir'de yaşanan zulümlere değinilerek devam eden sorunun çözüme kavuşturulması adına çözüm önerileri sunuldu.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda grup adına basın açıklamasını AGD İstanbul Şube Başkanı Yunus Genç okudu.
Pakistan, Hindistan ve Çin arasında yer alan Keşmir'in jeo-stratejik öneme sahip olduğunu belirten Genç, "Keşmir; İngiliz sömürge siyasetinin, Hint zulmünün, Birleşmiş Milletlerin ikiyüzlülüğünün kıskacında, yaşam mücadelesi veren Müslümanların sesinin duyulmadığı ya da duyulmak istenmediği, 70 yıllık işgalin adıdır. İngilizler, Hint Yarımadasını sömürmeye başladığı 1612'den İkinci Dünya Savaşına kadarki yayılmacı politikası ile Orta Asya'daki halkları etnik ve dini temelli ayrıştırmalar yaparak bölgedeki demografik yapıyı değiştirmeye çalışmıştır." dedi.
Balfour Deklarasyonu ve Sykes-Picot ile Ortadoğu'yu istikrarsızlaştıran İngilizlerin Amritsar Antlaşması ile de Keşmir'i uluslararası bir problem haline getirdiklerini hatırlatan Genç, halkının çoğunluğu Müslüman olan Keşmir'i, Maharaca Gulag Sin isimli bir tüccara satıldığını ve bu anlaşmadan sonra da bölgede yaşananların insanlık tarihinde en vahşi dönem olarak kayıtlara geçtiğini ifade etti.
Sih ve Hindu çeteler tarafından gerçekleşen vahşi katliamlarla Müslümanların sürgüne ve kitlesel ölümlere mahkûm edildiğini vurgulayan Genç, Keşmirli Müslümanların canlı canlı kaynar yağ kazanlarına atıldığını, derilerinin yüzülerek içine saman doldurulduğunu söyledi.
"Hindistan, israil gibi anlaşma maddelerine hiçbir zaman uymadı"
"İngilizler İkinci Dünya Savaşı sonrasında Pakistan ve Hindistan arasında günümüze değin sürecek Keşmir sorununu her an patlamaya hazır bir bomba olarak miras bırakmıştır." diyen Genç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Pakistan, Keşmir Sorunundan dolayı ilk kez 22 Ekim 1947'de Hindistan'la savaştı. 1 Ocak 1949'da Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda ateşkes anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre iki ülke de askerlerini geri çekecek, Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılacak halkoylamasıyla Keşmir'in geleceği karara bağlanacaktı. Ancak Hindistan, aynı israil gibi anlaşma maddelerine hiçbir zaman uymadı. Hindistan ordusunu geri çekmediği gibi Müslümanların çoğunlukta olduğu Cammu Keşmir'i de kendine bağladı. İşgalden sonra Cammu Keşmir'i özerk bir şekilde yöneten Hindistan, 1963 yılında aldığı bir kararla Cammu Keşmir'i eyalet ilan edip bölgeye vali atadı. Birleşmiş Milletlerin aynen israil karşısında etkisiz kalması gibi Hindistan'a da bir yaptırım uygulamaması, Pakistan'ı 1965 ve 1999'da 2 kez daha Hindistan'la karşı karşıya getirmiştir. Bu savaşların da etkisi ile bazı yasal adımlar atılmak zorunda kalınmıştır. Hindistan anayasasındaki 35/A maddesine göre, Keşmir yönetimine hususi ve bağımsız bir yasama gücü verilmiştir. Bu maddeye göre; Keşmir yönetimi bölgede kimlerin "daimi mukim" olabileceğini belirleme hakkına sahiptir, dolayısıyla daimi mukim olmayanların eyalet yönetiminden izin almadan bölgede ticaret, mal ve mülk alımı yapmasına izin verilmemektedir. Yerel otorite tarafından tanımlanan tüm sakinlere, istihdam, burs ve diğer imtiyazlar ile ilgili özel avantajlardan yararlanma hakkı sağlayan kalıcı bir oturma sertifikası verilmektedir. Tıpkı 35/A maddesi gibi 370'inci maddede Keşmir'in özerk statüsünü anayasa ile garanti altına almaktadır. Bu maddeye göre, Keşmir kendi anayasasına ve bayrağına sahip olurken dışişleri, savunma ve iletişim konuları haricinde tüm konularda bağımsız bir yasama gücüne sahipti."
Hindistan'ın 5 Ağustos'ta, Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan anayasanın 370'inci maddesini iptal etmesi ile Keşmir yoğun bir ablukaya alındığını ve bir milyon askeri Keşmir'de vazifelendiren Hindistan Başbakanı Modi, 2002'de de 3 gün boyunca polislerin Müslümanları katletmesine müsaade ettiğini söyleyen Genç, başlatılan ablukanın ardından 114 bin insanın hayatını kaybettiğini, 10 binden fazla kişinin tecavüze uğradığını ve 200 bin insanın da evsiz kaldığını ifade etti.
"İslam ülkeleri birlikte hareket ederek Keşmir sorununu çözüme kavuşturabilirler"
Genç, "Afganistan, Doğu Türkistan, Sri Lanka ve Myanmar'da yaşananlar, Nepal ve Maldivler' de yaşanan siyasi gelişmeler, küresel ölçekte Keşmir'de yaşanan olaylarla çok yönlü bağı vardır. Özellikle dünyadaki terörün baş finansörü ABD, Çin ile arasındaki güç mücadelesinde Hint-Pasifik atılımını yaparak, 'Çin'in Bir Kuşak Bir Yol' projesinin bir ayağı olan Çin-Pakistan ekonomik koridorunda, Hindistan'ı bir denge unsuru olarak desteklemektedir. Birleşmiş Milletlerin 'Çözülmemiş Sorunlar' listesinde olan Keşmir sorununu, ancak İslam ülkeleri birlikte hareket ederek çözüme kavuşturabilir. Afganistan, Irak, Libya işgalleri, Arap Baharı, Suriye çıkmazı, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler, Filistin'de yaşananlar, Türkiye- İran ve Pakistan'ı zayıflatma çabaları tarihi bir vakıa olarak gözlerimizin önünde cereyan etmektedir." diye konuştu.
Keşmir'de yaşananların çözüme kavuşturulması adına bazı çözüm önerişlerinde bulunan Genç, son olarak şu ifadelere yer verdi:
1. Keşmir'de yaşanan hak ihlallerini çözüme kavuşturabilmek adına etkin bir diplomasi kurulması gereklidir.
2. Keşmir'de yaşanan hak ihlalleri ulusal ve uluslararası her platformda dile getirilmelidir.
3. Gerek Keşmir'de, gerek Filistin'de gerekse mazlum coğrafyalarda yaşanan hak ihlalleri, İslam ülkelerinin birlikte hareket edemeyişinin bir neticesidir. Bu sebeple İslam Birliğinin temelini teşkil eden D8'in aktifleştirilmesi, adalet arayışı içerisinde olan milletler ile birlikte küresel ölçekli denge unsuru olunması gereklidir.
4.İslam ülkeleri arasında sosyal, kültürel, ticari ilişkilerin geliştirilmesi, etkin bir strateji ile hareket edilmesi gereklidir.
5. İslam'ı "terörle" bağdaştırmaya kalkan, İslamofobik tüm eylemelere etkin bir karşılığın her platformda verilmesi gereklidir.
6. Ülkeleri ve toplumları finansal olarak zayıflatmak isteyenlere Kapitalist sisteme karşı etkin bir mücadele verilmesi gereklidir.
7. İslam ülkelerini etnik ve mezhebi farklılıklar üzerinden birbirine düşürmeye çalışan Emperyalist tüm yapılara karşı etkin bir lobiciliğin geliştirilmesi ve bu yönde politikaların oluşturulması gereklidir.
8. Emperyalist ve siyonist yapıların İslam coğrafyası için hazırladığı tüm planları ancak güçlü bir irade ortaya koyabilirsek bertaraf edebiliriz. İşgalci Hindistan'ın Keşmir'deki zulmünü de, Ortadoğu'daki terörün baş sebebi israili de, çıkarları için coğrafyaları kana bulayan, istikrarsızlaştıran Amerika'yı da ancak İslam birliği ile durdurabilir, hep birlikte yeni bir dünya kurabiliriz.
"5 Ağustos'tan beri Müslümanlar evlerinden çıkamıyorlar"
Cansuyu Derneği yetkilisi İsmail Mansur Özdemir, "5 Ağustos tarihinde Hindistan hükümeti küresel terörün de müsebbibi olan israil ve Amerika'nın da desteğiyle Ortadoğu'daki kriz ve terörü alıp Asya coğrafyasına taşıdı. Daha önce de bunu Bangladeş'te de yapmışlardı. Bangladeş'te Abdulkadir Molla ve Gulam Azam'ın şehadetiyle neticelenen zulmün arkasında Hindistan hükümeti vardı. Bugün de aynı şekilde Ortadoğu'da yaşanan zulümleri bölgeye taşımak istiyorlar. Keşmir'deki zulmün haddi ve hesabı yok. Keşmirli kardeşlerimiz yağlı kazanlarda öldürüldüler. Kalplerine korku girsin diye derileri yüzülüp içlerine saman dolduruldu. Tarih bunu yazdı. Bugün de aynı Hindistan israil ve küresel siyonizmden aldığı destekle yine buna cesaret ediyor. 5 Ağustos'tan beri Müslümanlar evlerinden çıkamıyorlar. On binlerce kardeşimiz kayıp ve ne olduklarını bilmiyoruz. Çünkü iletişim kapalı. Kardeşlerimiz kapalı bir cezaevinde yaşıyorlar."
"Yaklaşık yarım milyon insan Keşmir davası için şehid oldu"
Uzun süredir Türkiye'de yaşayan Keşmirli Dr. Nedim Çavdari ise şu ifadeleri kullandı:
"27 Ekim Keşmirli kardeşlerimiz tarafından 'kara gün' olarak ilan edildi. 27 Ekim 1947 yılından hemen sonra 1-2 hafta içerisinde kayıtlara geçen rakamlara göre 250 bin ile 350 bin arasında insanın katledildiği biliniyor. O zaman Keşmir nüfusu da bu kadar fazla değildi. O zamanki nüfus 4-5 milyon civarındaydı. Korku salmaya çalıştılar. O dönem Cammu Keşmir'den 1 milyon 500 bin insan hicret etmek zorunda kaldı. Yaklaşık yarım milyon insan Keşmir davası için şehid oldu ama yine de Keşmir'i Hindistan'a vermemek için direniyorlar. Direnişçi Keşmir halkına selam olsun."
Program, yapılan basın açıklaması ve konuşmaların ardından kılınan gıyabi cenaze namazı ve dua ile son buldu. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)