Dünyadaki buhranların biricik çözüm yolu, dünya liderliğini ve hayat rotasını iğrenç emellere alet eden günahkâr ellerden alıp temiz ve becerikli ellere teslim etmektedir. Liderliğin İngiltere’ye, İsrail’e, Rusya’ya ve büsbütün Amerika’ya geçmesi dünyaya hiçbir şey getirmediği gibi meseleyi de halletmiş olmaz. Bu değişiklik sağ el yorulunca sol ele sol el yorulunca sağ ele geçen sandal küreğinden başka bir şeye benzemez. Kürek aynı kürek olduktan sonra sağa geçmiş sola geçmiş ne fark eder ki? Gerek Amerika ve gerekse İsrail, Rusya hayat rotasını ortaklaşa yürüten, gemiyi bir hat üzerinde tek bir yöne doğru götüren bir adamın iki elinden farksızdır.
Köklü ve gerçek değişme, ancak liderliğin, materyalizmin ve cahiliyetin kumandasında hareket eden Avrupa’dan veya daha geniş anlamıyla İngiltere, Rusya, İsrail, Amerika ve bunların peşinden giden diğer doğu ve Asya ülkelerinden Hz. Muhammed’in ebedi risaleti ve gerçek dini ile idare ettiği İslam âlemine geçmesiyle mümkündür. İşte tarihin çehresini ve akışını değiştirecek ve dünyayı tehdidi altında bulundurduğu korkunç felaketten kurtaracak değişme budur. Bütün İslam âleminin bu mühim makamı elde etmek için bütün varlığıyla ve benliğiyle çalışması gerekir. Bütün İslam ülkelerinin ve Müslüman milletlerin bu gayeye ulaşmak için geceyi gündüzüne katarak olanca güçlerini seferber etmeleri icap eder. Her Müslümanın bu uğurda mücadele ve mücahede etmesi, karınca kaderince çalışıp gayret sarf etmesi gerekir. Çünkü bu İslam ümmetinin varlık âlemine çıkıp da çekirdeğinin Arap yarımadasına atıldığı gün, kendisine verilmiş en şerefli bir vazifedir.
Son zamanlarda, dünyanın çeşitli yerlerinde ve hatta İslam merkezleri ve başkentlerinde Müslümanların, Avrupa cahiliyetinin ortağı ve onun gönüllü askerleri durumuna gelmeleri hakikaten çok düşündürücüdür. Hatta Müslüman devletler ve milletler asırlardır cahiliye hareketlerine liderlik eden ve ona yeni bir ruh üfleyen ve bayrağını doğuda ve batıda dalgalandıran Avrupa milletleri arasında, Müslümanlara yardım edecek, geri kalmış Müslüman devletlerinin varlığını koruyacak ve adaleti yeryüzünde yaygınlaştırıp bayraklaştıracak milletlerin olduğuna inanıyorlardı. Ne kadar acıdır ki İslam ordusunun kumandanı olmaktansa cahiliye sürüsünün askeri olmaya razı oldular. Avrupa felsefi esasları ve cahiliye ahlakı onların kalplerine tıpkı suyun ağaç köklerine sızışı gibi sirayet etti. Eğer İslam ülkelerine şöyle bir göz gezdirecek olursak, Avrupa materyalizmin motif ve izlerini rahatça görebiliriz. Evet, tıpkı ahirete inanmayan bu hayattan başka bir hayatın varlığını kabul etmeyen ve onun nimetlerini inkâr eden kimselerin büyük bir azimle, dünya hayatına sarıldıklarını ve şehvetlerinin bataklığına saplandıklarını görüyoruz. Peygambere, getirdiği kitaba, ahiret gününe inanmayan ve hesaptan korkmayan kimseler gibi şahsi menfaat ve çıkarlarını ahlak ve faziletlere nasıl tercih ettiklerini görürüz. Dünya hayatını biricik sermayeleri ve gayelerin son durağı olarak mütalaa edenler gibi dünyaya nasıl sarıldıklarını ve ölümden nasıl tiksindiklerini açıkça görürüz. Ahlaki esaslardan ve yaşayan gerçeklerden mahrum materyalist milletler gibi yaldızlı süslemelere ve boş hayallere nasıl hayran olduklarını, putperest ve ateist milletler gibi insanların, kralların, hükümdarların, idarecilerin makam ve mensuplarının önünde nasıl boyun eğip büküldüklerini iğrenerek görürüz.
Bugün üzerlerine çöken bütün hastalık ve zafiyetlere rağmen yine de Müslümanlar, dünya liderliği ve cihan sulhu konusunda batı milletleriyle mücadele edip yarışan, yeryüzünün yegâne kuvvet dengesidir. Çünkü bu hareketin bağlı bulunduğu din, mensuplarının dünyanın gidişatını kontrol edip milletleri kendi ahlak hareket ve davranışlarına göre yetiştirmelerini, insanlık âlemini fazilet ve takvaya götürmelerini dünya ve ahirette barış ve saadete ulaştırmalarını elinden geldiği kadar diğer halkları inkâr çukurundan çekmeyi kesinlikle emreder. Sonra Müslümanların ne yaratılışları, ne içtimai yapıları, ne de dinleri cahiliye bataklığına düşmelerine razı olur. İslamiyet cahiliyetin amansız düşmanıdır. İslam’ın hâkim olduğu yerde cahiliyetten eser kalmaz.
Avrupa’nın şarkta ve garpta yaymış olduğu cahiliye nizamının başında her an patlamaya hazır bir bomba haline gelir. Avrupa’nın bütün çabalarını boşa çıkaracak güç İslami harekettir. İslam âlemi ancak Hz. Muhammed’in getirdiği bu İslami hareketle kurtulabilir. Evet, ona imanla ve uğrunda seve seve ölmekle…
Çünkü bu hareket, dünyanın ondan daha adilini ve daha üstününü görmediği güçlü ve son derece parlak bir harekettir. İslam âleminin yegâne vazifesi beşeriyeti Allah’a ve Resulüne ve ahiret gününe imana çağırmaktır. Onun biricik emeli, insanlığı karanlıktan nura, kula kulluktan, bir olan Allah’a kulluğa, dünyanın darlığından, bolluk ve saadetine, dinlerin zulmünden, İslam’ın adaletine çıkarıp teslim etmektir. İşte bu dünyanın cahiliye kumandasından İslam kumandasına geçişi demektir. İşte İslam âlemi kalkınır, bu hareketi samimiyetle, azim ve cesaretle bağrına basıp onu yegâne nizam olarak kucaklarsa. Evet, işte o zaman dünyayı çeşitli ızdırap ve çöküntülerden kurtarıp selamete çıkarabilir.
Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in tesiriyle, eğer kalplere yol bulabilirse, nifak ile iman, gerçek ile şüphe, dünya menfaatleri ile ahiret hayatı, bedenin rahatı ile kalp huzuru, heder edilen hayata şahitlik şerbeti arasında büyük bir mücadele başlayacaktır. Evet, tıpkı peygamberlerin kendi devrinde verdiği mücadele gibi. İşte dünya ancak böyle bir İslami hareketle kurtarılacaktır, bi inzillah. O zaman İslam âleminin her köşesinden, hatta İslam ülkelerindeki her Müslüman aileden Rablerine yürekten inanan genç yiğitler çıkacak ve Allah’ın şu ayeti olanca heybetiyle tecelli edecektir.
“Doğrusu onlar Rablerine iman eden genç yiğitlerdi, biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. Ve zalim hükümdarların önüne dikilip de; Bizim Rabbimiz yerlerin ve göklerin rabbidir. Biz ondan başkasını ilah edinmeyiz. Aksi takdirde saçmalamış olurduk.” Kehf 13-14
İşte o zaman Bilal’in Ammar’ın, Hubeyb’in Süheyb’in Musab’ın, Enes Bin Nadir’in, Abdüsselam’ın, Murat’ın ve Ubeydullah’ın hatıraları yeniden canlanacak, cennet kokuları her tarafı kaplayacak, ilk asrın rüzgârı tekrar esecek ve Müslümanlara hiçbir şeyi eskiye benzemeyen yepyeni bir dünya doğacaktır.
Fi Emanillah
Sivas E Tipi Kapalı Cezaevi
D-13 Koğuşu
Kamuran Tuncay
D-13 Koğuşu
Kamuran Tuncay