İLKHA’ya konuşan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (PDKS) Politbüro Üyesi ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Yönetim Kurulu Üyesi Müslim Muhammed, Türkiye’nin PKK/YPG’ye yönelik harekatı öncesi ve sonrasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin SMO askerlerini kontrolsüz bırakmaması uyarısına bulunan Müslim Muhammed, Türkiye tarafından Suriye’nin kuzeyinde ele geçirilen yerlerin yönetiminde yerel halka yer verilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye ve Amerika arasında PKK/YPG’nin çekilmesini öngören mutabakata değinen Müslim, Amerika’nın bu mutabakatın seyrini takip etmesi gerektiğine vurguladı. Kobani ve Münbiç’e ise Rusya ve rejim askerlerinin girdiğini hatırlatan Müslim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya lideri Putin arasındaki görüşmenin ardından bölgedeki durumun daha da netleşeceğini söyledi. Müslim, Türkiye’nin harekatı ve gelinen aşamanın ilk adım olduğunu Türkiye Amerika ve Rusya ile yapılacak görüşmelerden sonra ilk adımın devamının geleceğini kaydetti.

ENKS ve PDKS olarak sorunların masada çözümünden yana olduklarını ifade eden Müslim, hiçbir sorunun, hiçbir problemin savaşla, öldürmekle, göçle çözülmeyeceğini söyledi. Müslim, "Doğru olan şey nedir? Birbiriyle irtibat içerisinde olmaktır, masada oturup sorunların çözümü için müzakere etmektir. Zaten her savaşın sonunda bir müzakere ve bir diyalog süreci başlıyor. Bu savaş hiç kimseye, ne Suriye halkına ne de Kürt halkına hizmet ve fayda vermeyecektir. Ayrıca bu savaşın Türkiye ve benzeri komşu ülkelere de faydası olmayacaktır." dedi.

"Bölgenin demografik yapısıyla oynanmamalıdır"

Müslim, Fırat’ın doğusunda Arap, Çerkez, Türkmen, Ermeni ve Kürtlerin beraber yaşadığını ancak bölgenin Suriye Kürdistanı olduğunu ve Afrin’in de buna dahil olduğunu söyledi.

Güvenli bölgeye yerleştirilecek olan Suriye halkının sayısının milyonlarla ifade edildiğini hatırlatan Müslim, bölgenin demografik yapısıyla oynanmaması uyarısında bulundu. Müslim sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer bu planlanan şey gerçekleştirilirse iyi olmayan bir duruma sebebiyet verecektir ve kendisi ile beraber bazı sorunlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü üç milyon kişi bu bölgeye yerleştirilirse -bu bölgenin tamamında zaten 3 milyon kişi yaşamıyor- bölgenin demografik yapısının değişmesine sebebiyet verecektir. Bizlere ENKS olarak meydana gelecek durumdan razı değiliz. Bir hakikat vardır; bu bölgelerden yani Suriye topraklarından göç eden insanların kendi memleketlerine dönmesi lazım. Kobanê, Gire Spî, Serê Kaniyê, Amûdê, Qamişlo halkı kendi memleketine dönmesi lazım, özellikle Türkiye'de yaşayan, Türkiye'de kalan şu an ve aslında bu bölgelerde yaşayan kişilerin de bölgelerine dönmesi lazım. Bu bahsettiğimiz şey bir hakikattir. Hakeza Rakka ve Deyrezor halkının da kendi topraklarına dönme hakkı var ve dönmesi lazım. Bize göre herkes daha önce yaşayıp da belirli sebeplerden dolaylı göç etmek zorunda kaldığı memleketine geri dönmesi lazım. Eğer herkes kendi memleketine dönerse o zaman bir kargaşa, bir sorun ortaya çıkmayacaktır ve durum daha iyi olacaktır.

ENKS, muhalefetin bir bölümünü oluşturmaktadır. Bize göre bu bölgelerde demografik yapının değiştirilmesi düşünülemez ve bunun yapılmaması lazım. Daha önce yaptığımız açıklamaları herkes biliyor. ENKS’nin Suriye muhalefeti içinde de ve ayrıca İstanbul'da da temsilcileri var. Bunlar sürekli irtibat halindeler ve tutumlarını birbirlerine iletmektedirler."

"Kurulacak olan yerel yönetimde bölgenin yerel halkı yer almalı"

Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerde kurulacak yeni yönetimlerde yerel halka yer verilmesi gerektiğinin altını çizen Müslim, "DEAŞ'ın daha önce girdiği Kobanî şehri talan ve yıkıma uğradı. Kobanî de yaşayan halk mülteci durumuna düştü ve dünyanın dört bir yanına dağıldı. Onun için bir daha bu tür durumların yaşanmamasını istiyoruz. Bunu bütün Suriye ve özellikle irtibat halinde olduğumuz bölgeler için istiyoruz. Biz bir daha halkın mülteci durumuna düşmesini istemiyoruz. Eğer halk göçmen ve mülteci olursa yerleri boş kalacak,  yaşam alanları terk edilecek. Eğer bunlar yaşanırsa bir kez daha başkaları gelip onların evlerine yerleşecekler.

Ben bir kez daha buradan sesleniyorum; sivil olan herkes evinde kalsın, köyünde kalsın ki boşalmalar yaşanmasın, değişiklikler olmasın. Bölgede yerel bir yönetim kurulacak, kurulacak olan yerel yönetimde bölgenin yerel halkı yer alması çok iyi olacaktır. Dediğimiz gibi kurulacak olan yerel yönetimde orada çoğunluğu elde tutan diğer bir deyişle oranın yerel halkı olan kişilerin yerel yönetimde yer alması lazım. O bölgeden olmayan yabancı birinin kalkıp oralara başkanlık yapması düşünülemez." dedi.

"PKK/YPG’nin silahaltına aldığı gençlerin akibeti belli değil"

PKK/YPG tarafından gençlerin silahaltına alınarak zorla savaşa götürülmesine karşı olduklarını ifade eden Müslim, silahaltına alınan 18 yaşından küçüklerin durumuna dikkat çekerek, "Benim bahsetmek istediğim, dile getirmek istediğim şu: Zorunlu askerlik meselesi, bölgede 18 hatta 18 yaşından daha küçük gençleri zorunlu askerlik adında götürüyorlardı. Bizler ENKS olarak daha önce bu yaşanan olaya karşı tutumuzu belirttik ve dedik ki, bu uygulamaya çalışılan zorunlu askerlik iyi bir şey değildir, yanlıştır ve bu yanlıştan dönülmesi lazım. Şu an bu 18 ve 18 yaşın altında zorunlu askerlik adı altında silahaltına alınan kişilerin durumunun ne olacağını bizler bilmiyoruz. Biz de daha çok siyasi alanda çalışıyoruz, askeri alanda olmadığımız için bunların akıbetini bilemiyoruz." ifadelerini kullandı.

"Türkiye halka zarar verilmesinin önüne geçmeli"

Afrin’de halka yönelik yanlışlar yapıldığını bunun da Kürt halkı arasında korkuya sebep olduğunu belirten Müslim, aynı hataların kontrol altına alınan yeni yerleşim yerlerinde de tekrarlanmaması uyarısında bulundu.

Halka yönelik yanlışların Suriye Milli Ordusu (SMO) askerlerinden bazıları tarafından yapıldığını ifade eden Müslim, SMO askerlerinin Türkiye tarafından kontrol altına alınması gerektiğini söyledi. Müslim, "Kürtlerin bir atasözü vardır: Sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içer. Bildiğiniz üzere Afrîn'in durumu gerçekten kötü oldu. Bazı bilgilere göre Afrîn halkına birçok işkence yapıldı. Bundan dolayı Fırat'ın doğusunda yer alan halk da bu yaşananlardan dolayı korkacak. Çünkü daha önce yaşananlara şahitlik etmiş veya duymuştur bir şekilde. Çünkü bu acı bir tecrübedir. Daha önce Afrîn'de yer alan kişiler şu an bölgede olan kişilerdir. Bazıları adlarını değiştirdiler, bazıları hiç değiştirmeden yine sahaya çıktılar. Şunu söylemek istiyorum; buralarda gerçekten iyi olmayan şeyler yapıyorlar, zülüm yapıyorlar. Şimdi mesela Serê Kanîye (Resulayn) de hırsızlık olayları yaşanıyor, sadece bunlar Kürtlere değil Araplara da yapılıyor. Zaten Girêspî (Tel Abyad) ve diğer bölgelerdeki Kürtler öldürülme korkusundan dolayı kaçtılar. Çünkü bölgeye gelen askerden dolayı başına geleceklerden korktuğundan dolayı bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. İşte burada Türkiye devletinin duruma el atıp kontrolü eline alması lazım, daha kötü şeyler yaşanmaması için. Çünkü bölgeye giren Suriye Milli Ordusu diye adlandırılan askerler bölge halkına zulmediyor ve onlara zarar veriyorlar. Bizim isteğimiz bölgede Suriye Milli Ordusunu oluşturan askerlerin kontrolünü Türkiye'nin sağlamasıdır. Çünkü hırsızlık yapan, halka zarar veren, sivil halkı öldüren bu askerlerdir. Bunların kontrol altında tutulması lazım. Eğer bunlar kontrol altına alınmazsa ve bunlara bir sınır çizilmezse kötü olacak veya diğer bir deyişle adı çıkacak olan kişi sadece bunlar olmayacaktır. Türkiye bunlarla birlikte hareket ettiği için zarar ona da ilişecektir. Bundan dolayı Türkiye, bunları kontrol altına alıp sivil halka zarar vermelerini engellenmelidir.

"PKK/YPG zihniyeti kendisinden başkasının kabul etmeme üzerine kuruludur"

PKK/YPG’nin sahip olduğu zihniyetin kendisinden başkasının kabul etmeme üzerine kurulduğunu belirten Müslim, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizlere ENKS olarak 8 sene içinde onlarla 3 defa anlaşma yaptık. Yapılan bu anlaşmalara rağmen onlar ofislerimizi yaktılar, üyelerimizi, arkadaşlarımızı alıkoydular ve zindanlara, hapislere attılar, onları öldürdüler. YPG bizim çalışmalarımıza silahla müdahale ederek insanlarımızı öldürdü. Kısacası bölgede onların siyasetini, fikrini benimsemeyen birinin varlığı onlara göre kabul edilemez, yasaktır, cezalandırılması lazım. Bu bahsettiklerim şu an sizinle konuştuğum ana kadar devam etmektedir. Dostlarımız, arkadaşlarımız ve parti üyelerimiz onlar tarafından alıkonulmuştur."

 

PKK/YPG Kürt muhalifleri rejime teslim etti

PKK/YPG’nin muhalif Kürtlere hayat hakkı tanımadığını ifade eden Müslim, yakalanan ENKS üyelerinin rejime teslim edildiğini belirterek, "Mesela Afrîn'de savaş yaşandı. Türkiye Efrîn'e girdi. Bizim bir arkadaşımız vardı, ismi Abdurrahman Apo idi ve merkezi komite üyesi idi. Türkiye Afrîn'e girdiği zaman YPG onu serbest bırakmadı, kendisi ile beraber Halebe, Şam’a ve Qamişloya kadar getirdiler ve sonra rejime teslim ettiler. 3-4 ay aradan sonra onu bıraktılar. Şimdi de hâlâ arkadaşlarımız hapislerde tutuyorlar." dedi.

"Yabancı güçlerin hepsinin Suriye’den çıkması lazım"

Suriye’de bulunan tüm yabancı güçlerin çıkması gerektiğini ifade eden Müslim, ENKS’nin bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıkladı: "Şu an yapılan savaş hakkında ENKS olarak görüşümüz eskiden beri şudur: bizler ne Hizbullah'ın ve İran'ın ne Rusya'nın ne Amerika'nın ve ne de Türkiye'nin Suriye'ye giriş yapmasını, yaşanan olaylara müdahil olmasını istemiyoruz.  Suriye'de bir devrim süreci yaşandı, bu devrim halk ile rejim arasında yaşanıyordu. Fakat zamanla devrimin seyri değişti ve uluslararası güçler kendi menfaati için Suriye'ye giriş yaptı. Suriye'ye giren hiç kimse Suriye halkının menfaatini düşünmedi ve ona göre hareket etmedi. Sadece kendi çıkarı ve menfaati için Suriye'ye girdi ve oraya yerleşti Amerika, Rusya da diğerleri de herkes kendi menfaati için geldi.

Her devlet başka bir devletle kendi menfaati için ilişki içerisine giriyor. Arap Birliği, Suriye’deki şuan ki durum için kendi tutumunu belli etti ve dedi ki; Suriye’nin kendi sınırları vardır, bu sınırların ihlal edilmesi düşünülemez. Arap Birliği bu tutumunu hem Hizbullah hem Rusya hem İran’a göstermesi lazım idi ve demeliydi ki, bu ülkenin bir sınırı vardır ve bu ülke bu halkındır. Fakat ben diyorum ki, Arapların tutumu içi boş işe yaramayan bir tutumdur, hiçbir faydası yoktur. Çünkü Suriye dosyası hem Amerika'nın hem Rusya'nın hem Türkiye'nin hem de İran'ın elindedir. Kısacası uluslararası güçler bu işleri yürütmektedir. Bundan dolayı Arap Birliği’nin göstermiş olduğu tutum faydasızdır hiçbir etkisi olmayacaktır."

"Binlerce Kürt genci ölüme götürüldü"

Müslim, "Binlerce Kürt genci Rakka, Deyrezzor, Münbiç vb. yerlere ölüme götürüldü ve bu kadar yer ele geçirildi. YPG’nin bu süreçte kendisine şu soruyu sorması lazım idi: 'Bundan sonra ne olacak, ne gibi kazanımlarımız olacak? Bölgenin idaresi bana mı devredilecek yoksa başkasına mı?' Yapılan anlaşmada bunlar belirtilmemişti. Dediğimiz gibi YPG ve Amerika arasında askeri bir anlaşma yapılmıştı. Bu anlaşma siyasi bir anlaşma değildi.  Yapılan anlaşma DEAŞ’a karşı yapılan bir anlaşma idi ve DEAŞ ile mücadele bittiği vakit Amerika sırtını YPG’ye döndü." dedi.

"Rejim bu bölgeyi PKK/YPG’den önce ENKS’ye vermek istedi"

Devrim sürecinin başlamasının ardından rejimin bu bölgenin kontrolünü kendilerine vererek işbirliği yapmak istediği ifade eden Müslim, PKK/YPG’nin rejimle yaptığı işbirliği hakkında şu bilgileri verdi: "Suriye'de devrim diktatörlüğe karşı başlatılan kutlu bir devrimdi. Bu devrim özgürlük devrimiydi, onuruna sahip çıkma devrimiydi. Fakat ne zaman ki barışçıl süreç silahlı sürece evirildi burada bazı değişiklikler oldu. Bizler PDKS ve ENKS olarak 2011'den bu yana rejime muhalif değiliz, biz ilk günden beri Esat’ın iktidara geldiği günden beri ona muhalifiz. Esat Suriye'de Kürtlerin hakkını çok yedi, bundan dolayı rejime karşı bizim yaptığımız muhalefet iki aşamadan oluşuyor. İki bölümden birincisi; Kürt olduğumuz için, ikincisi Suriye haklarından bir halk olduğumuz için. Bu ülke içerisinde demokrasi ve insan haklarının olması gerektiğine inanıyorduk. Her bir Suriyelinin kendi öz haklarına sahip olması gerektiğine inanıyorduk. Bu sebeplerden dolayı Suriye rejimine geçmişten beri muhalif idik. Bu devrim sürecinin başlaması ile birlikte biz de kendi yerimizi süreç içerisinde aldık.

Esat iki defa bize uçak gönderdi ve kendisi ile görüşmeye gelmemizi istedi ve bize Kürt bölgelerini teslim etme niyetinde olduğunu belirtti. Biz de dedik ki; bizim tutumumuz sadece Kürt bölgesi için değil tüm Suriye için. Bizler kendimizi özgürlük devriminin bir parçası olarak görmekteydik. Esat’ın çağrısına olumlu cevap vermediğimizden dolayı Esat bu sefer YPG’yi çağırdı. YPG o zaman her ne kadar isim olarak olsa da güç ve taban olarak çok çok zayıf idi. iki taraf arasında gerçekleşen görüşme neticesinde bir anlaşma imzalandı. Yapılan anlaşma neticesinde Kürt bölgeleri rejim tarafından YPG’ye verildi.

YPG anlaşmadan sonra doğruldu ve güçlenmeye başladı. Hatta DEAŞ 2014’te Kobanî'ye geldiği zaman bu Suriye'ye girmek isteyenler için açılan bir kapı oldu. Amerika ve pêşmerge Kobanî’ye geldiler ve DEAŞ’a karşı onlara yardımcı oldular. O zaman YPG/YPG ve Amerika arasında bir anlaşma yapıldı. Hatta şimdi de Trump diyor ki, biz o zaman askeri bir anlaşma imzaladık. Bak bunu Amerika ve Trump da söylüyor ve diyorlar ki, ‘biz onlarla sadece askeri bir anlaşma yaptık siyasi bir anlaşma değil.’ Demiyorlar ki, bölgenin yönetimini sizin elinizde kalsın. YPG burada o zaman hata ve yanlış yaptı."

PKK/YPG Kürtler dışında herkesle işbirliği yaptı

PKK/YPG’nin tüm kesimlerle işbirliği yaparak anlaşmalar yaptığını ama ENKS gibi Kürt oluşumlarla işbirliği yapmadığını belirten Müslim, şöyle devam etti: "Benim burada dile getirmek istediğim bir şey var. YPG o bölgede bulunan herkesle irtibat içerisinde idi ve onlarla bir anlaşma imzaladı. Fakat sadece Kürtlerle bir anlaşma imzalamadı, sadece bizle yani ENKS ile anlaşma imzalamadı. Eğer bizler de bugün o yönetim içerisinde yer alsaydık, bizim gençler de bu bölgelerin savunmasını yapacaktı. Hatta bizim pêşmergeler de bu bölgelerin savunmasını yapacaktı. Bizler hem askeri hem de siyasi olarak orada olsaydık durum bugün bu olmayacaktı. Fakat onlar ‘senden olmayanı kabul etme" zihniyetinden dolayı bizim varlığımızı kabul etmedi. YPG herkese meydan açtı, fakat biz Kürtlere meydanı kapattı, bizi dışladı. YPG, ENKS üzerinde askeri alanda bir takım hesap ve planlamalar yapmıyordu ve bizden bir şeyler istemiyordu. Çünkü onlara göre eğer ENKS ve pêşmerge meydana çıksa, halk onlara yani ENKS ve pêşmergelere destek verecek ve onlar daha da çok güçlenecekti. Bundan dolayı YPG kendine göre bir plan yapmaktaydı. Onlara göre eğer on bin pêşmerge Kürd bölgelerinde olsaydı yüzbinlerce insan onların yanında yer alacaktı ve bu da onlara göre bölgede YPG’nin sonu demekti. İşte bu sebeplerden dolayı YPG, ENSK ve pêşmergeleri kabul etmedi ve onları dışladı. Eğer onlar o gün bunu yapmasaydı kendisinden başka var olan kişileri dışlanmasaydı onlar bugün bu yükün altında kalmayacaklardı. Yanlış başlangıçlar yanlış neticeleri doğurur. Eğer onlar başlangıçta doğru bir adım atmış olsaydılar o zaman neticede iyi olacaktı. Fakat yanlış bir başlangıç yanlış bir netice doğurdu."

Fırat'ın doğusundaki halkın zor günler geçirdiğini ve mülteci ve göçmen duruma düşürülmemeleri gerektiğini belirten Müslim, son olarak şu çağrıda bulundu: "Ayrıca başka bir isteğim ve çağırım var Kürtler için. Kendi yerlerini, bölgelerini terk etmesinler, ellerinden geliyorsa evlerinde kalsınlar ki demografik yapı değişmesin. İnsan haklarına sahip çıktığını belirten uluslararası güçler de bu halka,  Kürt ve Suriye Kürdistanı halkına sahip çıksınlar. Bu halk çok fazla zarar gördü. Daha fazla zarar görmesin." (Mehmet Sait Çelik- İLKHA)