Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yapılan açıklamaya göre sigortalı olarak çalışan annelere 24 ay boyunca 650 TL para yardımı yapılacak. Çalışan anneye yardım yapılacağı ancak sigortalı olarak çalışmayan fakat evinde çalışıp çocuğunu yetiştiren annelere yardım yapılmaması birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı.

Konuya ilişkin İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Dünya Sosyologlar Derneği Başkanı Necdet Topçu, yalnızca sigortalı olarak çalışan annelere destek verilmesinin doğru olmadığını, söz konusu projenin gelecekte ailede ciddi sorunların ortaya çıkmasına sebep olabileceğini söyledi.

"Geleceğimiz olan çocukları böylesi hastalıklı sonuçlara hazırlamak büyük vebaldir"

Topçu, "Sayın Zehra Zümrüt Selçuk, ailenin geleceği ile ilgili Avrupa Birliği projesi ile bir hamle daha yaptı. Bu projelerin ailenin dezenformasyonu ile ilgili gelecekte ciddi sorunlar doğuracağının altını çizmek istiyorum. Bir defa bu proje kadınlar arasında bir ayrımcılık ve ötekileştirme taşıdığı açıktır. Şöyle ki kadının iş hayatına teşvik edilmesinin altında ne yatıyor? İstatistiklere göre işsizliğin var olduğunu biliyoruz. Bu konuda işe katılımı işsizler üzerinden gerçekleştirmek daha mantıklı olurken kadını teşvik ederek yeni işsizlikler oluşturacak bir duruma kapı açılacak. Annenin işe teşvik edilerek bakması ve eğitimini en iyi yapan bir konumda olması, çocuk açısından da ciddi sorunlar oluşturacaktır. Çocuğun her yönüyle bakımını anneden daha iyi kim ve nasıl yapabilir? Geleceğimiz olan çocukları böylesi hastalıklı sonuçlara hazırlamak büyük vebaldir." diye konuştu.

"Son dönemlerde yapılan uygulamalar aile yapısında ciddi çatışmalara yol açıyor"

"Özellikle son zamanlarda AB projeleri kapsamında yapılan projeler daha ziyade toplumun yapısal durumu ile ilgili olması ve bu yönde tasarımlar içermesi bir sosyal bilimci olarak dikkatimi çekiyor." diyen Topçu, "Bunu anlamlandırırken gelecekte olacak yapısal sorunların aile, millet ve devletimiz için onarılması mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı kanaatini taşıyorum." diye belirtti.

Topçu, gerek hukuki bağlamdaki yasaların (CEDAW, İstanbul sözleşmesi gibi yasalar) gerekse bunları toplumun zihnine ve hayatına katmak için oluşturulan projelerin, kadim geleneklerine bağlı Müslüman toplumun hem ailesinde hem de yapısında çatışmalara yol açacağını söyledi.

Bununla değerlerini birer birer kaybedeceği mekanik bir topluma dönüşeceğinin altını çizen Topçu,  "Bu proje, 'İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasında pratik bir takım etkiler oluşturarak son zamanlarda oluşan İstanbul Sözleşmesi sorgulanmasına taraftar bulmak adına annelerimize güller içinde sunulan mayınlı bir patlayıcı özelliği taşımaktadır." ifadelerini kullandı.

Uygulanan projelerin gelecekte oluşturacağı muhtemel sonuçlara da değinen Topçu, öngördüğü sonuçları şu şekilde sıraladı:

"Çıkar ilişkiler üzerine inşa edilen toplumlar olacak.

Maddi kazanımlar üzerinden aile içi çıkar kavgaları oluşacak.

Çocuklarda ki anne baba sevgisi yok olacak.

Çocukların bağımlılık (madde ve teknoloji)hastalıkları artacaktır.

Karı koca ilişkileri çekişmelerine yol açacaktır.

Hayat kaliteleri düşecek toplumlara yol açacaktır.

Çocuk eğitiminde nitelik iyice düşecektir.

Çocuklarda yalnızlık oluşurken ardından girişimcilik düzeyleri düşecektir.

Cesaret kimlikleri ölürken pısırıklık artacaktır.

Toplumda cinsiyete yönelik çatışmalar artacaktır.

Bunlara benzer birçok yönde toplumsal sorunlar ortaya çıkarken bu projeyi uygulayan Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının AB'nin bu projeleri sunmasındaki mantığı ya anlamamış ya da kasıtlı yapıyor. Eğer kasıtlı yapılıyorsa bu bir fecaattir."

"Bu proje ya derhal gözden geçirilip iptal edilsin ya da adil ve toplumsal haklar bağlamında uygulansın"

Bu durumun, bakanlığın uygulamalarını ve aile bakanlığını sorgular hale getirdiğini vurgulayan Topçu, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Gerçekten aile bakanlığı mı yoksa aileyi bitirme bakanlığı mı anlamış değiliz. Bu ülkenin değerlerine bu ülkenin kazanımlarına yazık etmeyin! Bu toplum Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşında, nihayetinde 15 Temmuz'da ve hala çeşitli yerlerde bu ülkenin milli manevi değerleri hayatta kalsın ve bu millet, millet olma kriterleri ile ilelebet payidar olsun diye mücadeleler verdi, vermeye de devam etmektedir. Bu proje ve politikalar ya derhal gözden geçirilerek iade edilsin ya da adil bir toplumsal haklar bağlamında uygulansın. Bizlerin milli manevi değerleri dikkate alınarak, gerek hukuki gerek sosyal gerekse ekonomik politikalar üretilmesi ancak fayda sağlayabilir. Bu ülkede barış, huzur ve refah içinde yaşamak isteyen bu güzel insanların geleceğiyle oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Gerçekten bir aile bakanlığına ihtiyaç vardır. Aile gelecektir, aile millettir, aile devlettir, aile huzur ve refahtır." (Nizamettin Aşkın-İLKHA)