Gaziantep Üniversitesi’nde 24 ülkeden 265 akademisyen ve araştırmacının katıldığı "Dünya Göç ve Mülteci Kongresi" düzenlendi.
Amerika, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinden 260 konuşmacının katıldığı, bugün başlayan ve 17 Ekim’e tarihine kadar devam edecek kongrede, düzenlenen oturumlarda mülteciler konusunda Gaziantep’i ve Türkiye’yi bir model olarak dünyaya tanıtılması hedefleniyor.
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Mavera Kongre ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen kongrede, göçmen ve mültecilerin sağlık, hukuk, toplumsal ve kültürel sorunları ele alındı.
Kongrede konuşan Gaziantep Valisi Davut Gül, Türkiye’nin din, dil ve mezhep ayrımı gözetmeksizin geçmişte olduğu gibi bugün de tüm mazlumlara kucak açtığını ve Türkiye’nin göç politikalarına hiçbir zaman etnik bir pencereden bakmadığını söyledi.
Türkiye’nin tüm bunları yaparken kendi güvenliğini tehdit eden durumlara karşı da kırmızı çizgisinin bulunduğuna dikkat çeken Gül, "Türkiye Cumhuriyeti meselelere insani boyutta bakar ama ülkesinin güvenliği kırmızı çizgisidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 500 yıl önce Yahudilerle ve Bulgaristan’dan gelen Türklerle ve Kuzey Irak’tan gelen Kürtlerle ilgili, Türkiye’ye Suriye’den gelenlere ‘Sen Türkmen’sin, sen Kürt’sün, sen Arap’sın’ diye bakmadan mazlum olarak kabul eden bir anlayışı var." dedi.
Göçün bir sonuç olduğunu vurgulayan Gül, insanlığın güvenlik, barınma ve beslenme gibi üç önemli önceliğinin olduğuna dikkat çekerek, "Bu bir sonuç ve sebeplerini de ortadan kaldırmak lazım. Özelde Suriye üzerinde genelde ise tüm dünyada eğer insanların barınma, güvenlik ve beslenme ihtiyacını ortadan kaldırmazsanız göçler devem eder edecek." ifadelerini kullandı.
Kongreye akademik dünyadan, dünyanın çeşitli yerlerinden bilim adamlarının geldiğini hatırlatan Vali Gül, akademisyenlere seslenerek şunları söyledi:
"Sizlerden beklentimiz; meseleleri doğru tespit etmeniz. Ülkenizdeki sokakta herhangi bir vatandaşın bakış açısıyla sizlerin tarihe düştüğünüz notların aynı olmaması lazım. Türkiye meselelere etnik pencerede bakmazken, tamamen insani boyutta bakarken bunun hakkını sizin vermeniz lazım. Genelde Türkiye’ye yapılan 'teşekkür ederiz, tebrik ederiz, Türkiye’nin yaptığı göç politikası çok iyi…' biz evet insani boyutta yapmamız gerekenleri yaparken başka ülkeler bu karışıklıktan istifade ederek, bizi ve bölgenin güvenliğini ilgilendiren küçük devletçikler kurmakla uğraşıyor. İnsanlar zulüm altında inlerken, biz bu insanlara elimizi uzatırken birileri sınırımızın hemen yanında devletçikler kurma derdinde. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti meselelere insani boyutta bakar ama mesele kendi güvenliği olduğu zaman kırmızı çizgileri var."
Göçün bütün dünyanın sorunu olduğuna dikkat çeken Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür ise bugün tüm dünyamız büyük bir göç ve mülteci sınavı verdiğini vurguladı.
Dünyanın hızla değiştiğini ve dönüştüğünü, bir taraftan bilgiler biriktirilirken, diğer taraftan ise lokal hakimiyet alanlarının oluşturulduğunu belirten Gür, bir taraftan bilim gelişirken diğer taraftan etik, ahlak ve vicdanın yok olduğunu söyledi.
Gür, "İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz. Dünyamız büyük bir göç ve mülteci sınavı veriyor. İnanıyorum ki bu sınavdan başta Türkiye olmak üzere Gaziantep şehrimiz ve üniversitemiz ciddi bir sınav vermiştir ve bu sınavda en başarılı geçen kurum, kuruluşların başında gelmektedir. Bunu da iftiharla belirtmek istiyorum." diye konuştu.
"Suriyeliler kardeşimiz ve misafirlerimizdir"
Göçü bir travma olarak değil, aynı zamanda birlikte koordine edilecek gelecekte ortak imar edilecek bir gelişme olarak gördüklerini kaydeden Gür, şunları söyledi: "Göçü sadece problem olarak görürsek ‘Bu problemi kökünden yok edelim ve göçmenleri kökten hallederim’ deriz. Böyle bir yargı zaten olamaz, mümkün de değil. İyi koordine edildiği takdirde dünyada ciddi gelişmeler kaydedilir ve gelişmiş ülkeler sınıfına çıkabilirler. Biz de bu yüzden Suriye meselesine baktığımızda bize misafir gelen kardeşlerimizi her zaman gelecekte birlikte Orta Doğu’yu ve dünyayı inşa edecek kardeşlerimiz olarak görüyoruz."
Kongrenin ana başlığının, ‘Dünya Göç ve Mülteci Kongresi’ olduğunu anımsatan Gür, "Bu literatürde böyle yer aldığı için özellikle koyduk. Çünkü dünyanın algısı bu. Ancak Suriye özelinde şunu belirtmek isterim onlar mülteci değiller, Suriyeliler bizim kardeşimiz ve misafirlerimizdirler. Biz böyle görüyoruz. O yüzden de onlara davranış ve tutumumuz, onlarla ilişkilerimiz misafire nasıl davranıyorsak öyledir. Kolay değil, Gaziantep’te 450 bin Suriyeliyi biz 8 yıldır misafir ediyoruz. Türkiye’de şu anda 3 milyon 600 bin civarında Suriyeli misafirimiz var. Totalde baktığınızda diğer milletlerden olan göçmenlerle birlikte 6,5 milyon göçmen var. Biz bunu insanlığın bir gereği olarak yapıyoruz. Göçmenleri alırken dinine, diline, ırkına, eğitimli olup olmadığına, cinsiyetine, hasta veya sağlıklı olmasına, iyi bir sanatçı olup olmadığına veya kabilelerine göre almıyoruz. Bizim tek kriterimiz var. Göçmeni mazlum insan diye algılıyoruz. Dolayısıyla kim olursa olsun ona kucağımızı açıyoruz. İşte Gaziantep böyle bir şehir." diye konuştu.
Göçün bir sonuç olduğunun altını çizen Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de "Eğer koruyucu önleyici tedbir almazsanız eğer dünyadaki adalet sistemini yerine getirmezseniz bu tarih boyunca devam etmiştir ve edecektir." dedi.
"Göç bir sonuçtur"
Dünyanın çok önemli bir zaman diliminden geçtiğine işaret eden Şahin, "Dünya dördüncü buhran dönemini yaşıyor. Bütün herkes ‘göç yönetimi için ne yapalım?’ derken, bugün bu bilim çatısı altında bu önemli konuda dünyanın en büyük sorununa, çare bulmak, ilaç olmak için bir araya geldiniz. Göç bir sonuçtur. Eğer koruyucu veya önleyici tedbir almazsanız, eğer dünyadaki adalet sistemini yerine getirmezseniz, göç tarih boyunca devam etmiştir ve edecektir." ifadelerini kullandı.
"Dünyanın adalete ihtiyacı var"
Göçün insani, siyasi olduğu kadar ekonomik olarak da en büyük zorluklardan birisi olduğunu söyleyen Şahin, "Bu dünyada gelir dağılımı adaletsizliği devam ettiği sürece göç sorunu da devam edecektir. Bir çocuk beş yaşına gelmeden temiz su bulamıyorsa ve temiz su bulamadığı için binlerce çocuk ölüyorsa göç devam edecektir. Zengin ve fakir arasındaki bu makas devam ettiği sürece göç devam edecektir. Dünyanın bir tarafı obezite ile mücadele ederken diğer bir tarafı da eğer yiyecek ekmek bulamıyorsa göç devam edecektir. Adalet en önemli meseledir ve halen dünyanın adalete ihtiyacı vardır. İkinci en büyük sorunumuz da empatidir. Göç eden bir bebeğin, bir Aylan yavruyu, bir Ümran yavruyu kendi bebeğimiz, torunumuz veya evladımız yerine koymuyorsak, biz bu meseleyi insani ve vicdani olarak çözemeyiz. O yüzden dünya yaşatanlar ve öldürenler, iyiler ve kötüler şeklinde büyük bir sınavdan geçiyor. Aslında bu coğrafya ve bu ülke bu işi sadece şu anda yapmıyor. Medeniyetimiz bize bunu zaten talimat olarak veriyor. Medeniyet kodlarımıza baktığımız zaman Yesrip’i Medine yapan bir ensar ruhu var. Bu bir duruştur, bu vicdani duruş devam edecektir." şeklinde konuştu.
Gaziantep Üniversitesi Göç Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mehmet Nuri Gültekin ise Suriye’deki savaşla beraber daha çok farklı açılardan görülmeye, ele alınmaya başlayan mültecilik, göç, yerinden edilmiş insanlar meselesinin sadece siyaset üreten ve uygulayanların değil, bilgi üretenlerin ve öğretenlerin de ezberlerini bozmaya devam ettiğini söyledi.
Kongre ortaklarından Uluslararası Tıbbi Bakım ve Yardım Organizasyonları Birliği Başkanı Hüssam Al Fakir de Suriyeli mültecilerin istatistiklerden ve sayılardan ibaret olmadığını söyledi.
Programda, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Jean Marie Garelli ile merkezi ABD’de bulunan Global Sağlık Araştırma ve Çözümleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Adnan Hammad da birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından kongrenin ikinci bölümüne geçildi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)