Türkiye açısından tehlike arz eden PKK/PYD/YPG bölgelerine yönelik başlatılan operasyonun sebep-sonuç ilişkilerini değerlendiren Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Oktay Bozan, söz konusu harekâtın emperyalistlere karşı bir mücadele olduğunu belirtti.
Türkiye’nin, Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra 2’nci bir büyüklükte sınır ötesi operasyon başlattığını ifade eden Bozan, “Suriye’ye daha önce Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonları yapıldı. Bu operasyonların, bu 3’üncü halkasıyla genişleyerek derinleşeceğini görüyoruz. 'Bu operasyonlar neden yapılıyor? Türkiye ne yapmak istiyor?' sorusuna baktığımız zaman öncelikle şunu hatırlamaya çalışalım; Suriye'de 2011 yılında barışçıl gösteriler ile başlayan birtakım tepkiler meydana geldi. Bir süre sonra Suriye'deki bu barışçıl gösteriler iktidarın sert tutumu nedeniyle iç kargaşaya evrildi. Suriye, kısa süre içerisinde 30-40 ülkenin dâhil olduğu bir vekâlet savaşına sahne oldu. Özellikle bu vekâlet savaşlarında Amerika'nın Fırat'ın doğusunu, Rusya'nın ise Fırat'ın batısını parsellediğini ve bu şekilde öne çıktığını görüyoruz. Bunun yanı sıra Çin’in, İngiltere'nin, Fransa'nın, İran’ın ve çok sayıda ülkenin meseleye dâhil olduğunu gördük.” ifadelerini kullandı.
21’inci yüzyılın küresel denilebilecek en önemli kargaşalarından birinin Suriye'de başladığına vurgu yapan Bozan, “Bu sürede, Türkiye’ye karşı 40 yıldır terörü besleyen Suriye topraklarının kuzeyinde, PKK'nın uzantıları oraya yerleştiler. Kısa süre içerisinde, daha önce yüzde 5, yüzde 10 dilimine sahip olduğu toprakları, geldiğimiz noktada 51 bin kilometrekareye çıkararak geniş bir coğrafyaya hâkim oldular.” şeklinde konuştu.
Gelinen süreçte ABD’nin oynadığı role dikkat çeken Bozan, “Bunu hangi şekilde yaptılar? Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin 30 bin TIR silah vererek silahlandırmasıyla yapıldı. Neye karşı yapıldı? DAİŞ tiyatrosu üzerine yapıldı. DAİŞ’in elindeki Tel Abyad, Rakka ve Deyri Zor gibi şehirler kısa süre içerisinde düşürüldü. Buralarda PKK'ya müzahir ve uzantısı olan örgütlerin kısa süre içerisinde Suriye topraklarına ve de enerji kaynaklarının yarısına sahip olunan bir coğrafya haline geldi.” diye belirtti.
“PYD/YPG’nin bulunduğu coğrafya Türkiye için 2’nci bir kandil üssüne dönüştü”
PKK’nin söz konusu bölgede yer edinmesinin Türkiye’ye etkilerini değerlendiren Bozan, “Bunlar PKK'nın devamı, insan kaynağı ve silah kaynağı halinde bulunuyor. Dolayısıyla PYD’nin ya da YPG’nin bulunmuş olduğu coğrafya, Türkiye için 2’nci bir kandil üssüne dönüşmüş oldu. Nitekim buradan gelen teröristler ve sevk edilen silahlar, Türkiye'ye karşı kullanılmakta ve canını acıtmaktadır. 2015-2016 hendek olaylarını hatırlayacak olursak Türkiye'de bir il, 13 ilçede ciddi hadiseler yaşadık. Dolayısıyla Kürtlerin yaşamış olduğu bu coğrafya, ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntılara maruz kaldı. Tüm bunlar 'Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?' sorusunun cevabıdır. Zira orası 2’nci bir Kandil olma ve Türkiye’yi belki 40 yıl daha uğraştırabilecek bir merkeze dönüşmüş durumdadır.” dedi.
PKK’nin varlığı üzerinden nemalanan ülkelere dikkat çeken Bozan, "İşine gelen devletlere baktığımızda, birincisi Amerika’nın işine yaramış oluyor. Amerika, PKK sayesinde Türkiye'nin Ortadoğu'daki gücünü, nüfuzunu ve etkinliğini kırmaya, adeta 2’inci bir israil, askeri garnizon, bir devlet inşa etmeye çalışıyor. Bunun eliyle Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında bir takım olaylar çıkarmaya çalışıyor. ”ifadelerini kullandı.
Yaşanılan süreçte Türkiye’nin muhatap ülkelerle birtakım müzakerelerde bulunduğunu ve öneriler sunduğunu hatırlatan Bozan, “Ancak bu tekliflerin hepsi cevapsız kalınca artık Türkiye ‘Bıçak kemiğe dayandı.’ diyerek yeni bir strateji geliştirdi. Bu strateji üzerine de başlayan operasyon söz konusu oldu.” diye konuştu.
“Bu emperyalistlere karşı bir mücadeledir”
Bozan, “Buranın 2’inci bir terör üssü olması Türkiye’yi sınır ötesi operasyon yapmaya zorluyor. Türkiye’nin sınır ötesi operasyonu Türk ve Kürt savaşı mıdır? Hayır. Türkiye’nin YPG/PKK’ya müdahale etmesi, Kürtlerle mücadelesi anlamına gelmemektedir. Türkiye’nin bu hareketi, o bölge halklarını özgürleştirme mücadelesidir. O bölgenin asli unsurları Kürtler, Çerkezler, Çeçenler ve Arapların özgürleştirilmesi sağlanacaktır.” şeklinde konuştu.
Uluslararası arenada manipülasyon ve dezenformasyon yaparak bunu bir Türk-Kürt savaşı göstererek Türkiye’nin elini zayıflatmaya çalışan çevrelerin maksatlı bir şekilde hareket ettiğini söyleyen Bozan, “Bu Türkiye’nin 100 yıl önce beraber yaşamış olduğu akrabalarının özgürleştirmesi harekâtıdır. Bu aynı zamanda emperyalistlere karşı bir mücadeledir. Avrupa’nın ön karakol oluşturmaya çalıştığı bir terör yuvasının ortadan kaldırılmasıdır. Bu hareketle beraber özellikle israilin, Amerika’nın bu bölgede yapmak istediği dizaynlara son verilmeye çalışıldığını görüyoruz.” dedi.
“PKK’ya en fazla üzülen, gözyaşı döken ve dua eden ülke israildir”
Türkiye'nin operasyon başlatmasına en fazla üzülen, gözyaşı döken ve PKK’ye dua eden ülkenin israil olduğuna dikkat çeken Bozan, “İsrailli bir bakan ‘Dualarımız onlarla.' diyerek bu meseleyi ne kadar sahiplendiğini ya da PKK’nın varlığının israil için ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Ayrıca Evangelist hareketin Amerika’daki temsilcilerinin söylemlerine baktığımız zaman, Türkiye’nin başlatmış olduğu bu operasyon için ne kadar üzüldüklerini anlıyoruz. Dolayısıyla bu çevrelerin operasyona yaklaşım tarzından, operasyonun doğru olup olmadığını anlayabiliriz.” ifadelerini kullandı.
Burada Kürt halkına düşen bir görevin de olduğunu söyleyen Bozan, “Kürt halkı kendisine hizmet etmeyen, hakkını savunmayan, kendisi için mücadele etmeyen, yedi kocalı Hürmüz'e dönüşmüş bu örgütleri, yakasından silip atmalıdır. Büyük devletlerin jandarmasına dönüşen bu yapıları yakamızdan silkip atabilirsek kendi topraklarımızda huzur içerisinde varlığımızı sürdürebiliriz.” diye belirtti.
Bozan, “Suriye’deki Çeçenlerin, İran’daki Azerilerin, Türkiye’deki Kürtlerin, Irak’taki Türkmenlerin sorunları olabilir. Ama bu sorunların çözüm yeri büyük devletlerden yardım almak değildir. Dolayısıyla büyük devletlerin yığdıkları 30 bin TIR silahın karşısında ölenler ya Kürt ya Türk ya da Arap olacaktır. Bu açıdan biz toplumlar olarak akıllı olup bu küresel aktörlerin planlarını boşa çıkarmamız gerekir. Bunu başardığımız zaman tarihsel kardeşliğimizin zarar görmeyeceğini, kendi içimizde ve adımıza hareket ettiğini söyleyen örgütlerin bir şekilde hayat hakkını sona erdireceğiz.” dedi.
“YPG’den namusumuzu ve malımızı koruyoruz”
Suriye’deki Kürtlerin çektikleri sıkıntıları dile getiren Bozan, “Kobani bölgesinden Türkiye’ye gelen 400 bin Kürt var. Çünkü orada YPG kendisi gibi düşünmeyen Kürtlere hayat hakkı tanımadı. Hatta oradan gelen bir Kürdün söylediği söz şudur; ‘Canımızı DAİŞ’ten, namusumuz ve malımızı YPG’den koruyoruz.' Dolayısıyla bu, Kürtler adına hareket ettiğini söyleyen örgütlerin nasıl olduğunu ortaya koymuş oluyor. Bu açıdan kendisi gibi düşünmeyen Kürtleri yok sayan, ötekileştiren örgütlerin artık bu toplumun yakasından düşmesi ve batıdan aldıkları silahlarla ülkeye parmak sallamasına son verilmesini umuyoruz.” temennisinde bulundu.
Başlatılan harekâtta bazı konulara dikkat edilmesi gerektiğini de hatırlatan Bozan, “Demografik yapıların hiçbir şekilde değiştirilmemesi gerekir. Örgütlerin sosyal medya üzerinden yaptığı propagandanın boşa çıkarılması lazım. İkinci olarak bu operasyonlarda sivillerin ve yerleşim yerlerinin zarar görmemesi, tarihi dokunun tahrip edilmemesi gerekir. Bunun yanı sıra özellikle oradaki terörün pençesinde olan insanların ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Türkiye, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonunda yaptığı gibi oradaki insanların dertleri ile dertlenmesi, ihtiyaçlarını karşılaması ve uluslararası arenada kendisini zayıf düşürebilecek bir görüntüden uzak kalması, kurtarıcı olarak gitmesi, başkalarının dediği ‘demografik yapıyı değiştirmek için gittiği’ iddiasını boşa çıkarması gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde hedefe ulaşılır.” şeklinde konuştu
“Amerika’dan güvenilir bir müttefik olmaz”
Batı ülkelerine güvenilmemesi gerektiğinin altını çizen Bozan, “Batı, Kürtlerin karakaşına, karagözüne hayran değil. Silah vermesi, Kürtleri önemsediği anlamına gelmez. Dolayısıyla Amerikalılara güvenerek kendi içindeki sorunları çözmeye çalışanlar bir şekilde o ülkenin kurbanı olur. Amerika’ya bel bağlayanların sonunu, defalarca biz Ortadoğu’da görmüşüz. Bu açıdan bakıldığında Amerika’nın bulunduğu yer güvenli bir bölge değildir. Amerikan Başkanı'nın günde birbiri ile çelişen çok sayıda twit attığını dikkate aldığımızda, Amerika’nın bu anlamda güvenilir bir müttefik olamayacağını, yığdıkları silahın sizin yok olmanıza yol açabileceği ve kurban olarak seçilmiş olduğunuzu bilmeniz gerekiyor. Aksi halde büyük devletlerin planlarına yem olmuş olursunuz." dedi. (Ramazan Zeren, Gıyasettin Tetik-İLKHA)