FARUK KUZU – HABER YORUM

 Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki çıkarları nelerdir ve neden bu kadar önemlidirler ki ekonominin kritik süreçten geçtiği bir dönemde böylesi bir operasyona imza atıyor? Olası askeri kayıplar ise ekonomik kayıplardan daha büyük önem arz ediyor haliyle.

Milliyetçilik furyasının tavan yaptığı böylesi zamanlarda “Vatanseverlik” yarışına giren bazı basın organlarında coşkuyla şu haber peş peşe göründü:

“Türkiye'ye Suriye'deki operasyonlarda destek veren Özgür Suriye Ordusu da (ÖSO) Cerablus'ta Barış Pınarı Harekatı için hazırlıklarını tamamladı.

ÖSO'luların araçlarında 82 no’lu plaka detayı ise dikkatlerden kaçmadı”.

Milliyetçilik hamuruyla yoğrulan insanların başka hesapları olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve devlet yöneticileri her fırsatta “Demografik yapıyı değiştirmek gibi bir niyetimiz yok!” “Hedefimiz Suriye’nin toprak bütünlüğü” diyorlar. Her iki açıklama da çok önemli noktalara parmak basmakta.

Ortada gizli bir niyet yoksa Türkiye’nin yapacağı en makul hamle bu iki amacı gerçekleştirmek olacaktır. Ancak Türkiye’de ve dünyada çok kullanılan bir söylem var ki ileriye dönük kaotik karamsar bir tablonun ortaya çıkmasına yol açıyor. Söylem şu: “Türkiye askeri (kılıç hakkıyla) girdiği yerden çıkmaz!” Fırat’ın Batısında sağlanan güvenli ortamın (Suriye olayları durulduktan sonra) oranın yerlilerine teslim edilmesi bölge güvenliği için elzemdir.

Yukarıdaki haberde Suriye toprağına ve demografik yapısına ağzı sulanarak bakan basın yayın organları ve kesimlerin hareketlerine bakıldığında Fırat’ın Doğusuna yapılan bu operasyonda suların kolayca durulmayacağı görünüyor.