HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Avukat Hüseyin Yılmaz, 6-8 Ekim 2014'te PKK/HDP'liler tarafından katledilen Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Hasan Gökgöz, Riyat Güneş için HÜDA PAR Elazığ İl Gençlik Kollarının düzenlendiği anma programına katılarak bir konuşma yaptı.
6-8 Ekim saldırılarının aniden meydana gelen bir olay olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Sadece 2014 yılında değil; 2006 yılından beri sistematik olarak PKK güdümündeki, HDP çizgisindeki partiler, aynı zamanda PKK’liler ve yan kuruluşları -isimleri ne olursa olsun- camiamızı hedef haline getirmiş ve sürekli saldırmışlardır." dedi.
Çözüm Sürecinin öncesinde yapılan Oslo Görüşmelerine değinen Yılmaz, "Hem devletin hem de PKK’nin de üzerinde etki edecek olan yani üst akıl İngiltere, Amerika ve diğer batı ülkeleri -ki Oslo süreci İngiltere’nin kontrolünde olan bir süreçti- Devlete şunu söylüyordu: PKK teslim oldu, artık çatışma ve kargaşa yok. Bırakın dernek ve parti kursunlar, kültürel çalışmalar yapsınlar. Bu çalışmalarına engel olmayın. Böylece silahsız siyasi bir hareket ortaya çıkacak ve örgütün şiddeti bitecek, diye akıl verildi. Bu akıl neticesinde devlet ve PKK, Oslo'da görüştüler. Görüşmeler sonucunda örgütün önü tamamen açıldı." dedi.
"FETÖ ve PKK'nin camiamıza saldırıları Oslo Görüşmelerinin başladığı tarihe denk"
O dönemde Danimarka'da Hazreti Muhammed'e hakaret içeren bir karikatürün yayınladığını hatırlatan Yılmaz, "Ardından dünyanın birçok yerinde gösteriler olmaya başladı. Bunlardan bir tanesi de 2006 yılında Mustazaf-Der’in öncülük ettiği 'Peygambere Saygı' mitingi idi. Bu mitingden sonra bölge hakkındaki düşünceler değişti. 'Kürtlerin hepsi PKK’li değilmiş, Müslümanlar da varmış. Madem Kürtler dindar, o zaman biz dindar Kürtleri yanımıza almamız lazım.' dendi. Bunun üzerine FETÖ devreye girdi. Nasıl yapalım diye düşündüler ve Mustazafları tasfiye etmeye karar verdiler. Bunun üzerine FETÖ, devletten aldığı güçle kolluk ve yargı vasıtasıyla dernekleri basıp cezalar keserken, diğer yandan da PKK’nin derneklerimize ve fertlerimize saldırıları başladı. Her iki örgütün de saldırılarının başlama tarihine bakıldığında Oslo Sürecinin başladığı 2006 yılının sonuna denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. Bu sürecin bozulması ile KCK operasyonları başladı. Sürecin bitmesinin ardından 2 yıllık bir süreliğine derneklerimize yönelik örgüt saldırıları da son buldu." ifadelerini kullandı.
"Komplo boşa çıktı"
Yılmaz, şunları söyledi: "Yani devlet ile PKK’nin arası bozulunca, Oslo Süreci kesintiye uğrayınca PKK’nin saldırıları bitti. Bununla birlikte FETÖ’nün komplo ve kumpaslarla açmış olduğu kapatma davası sonunda Mustazaf-Der 2012 yılında devlet eliyle kapatıldı. Tabi sonraki süreçte kapatma davası için delil olarak gösterdikleri dosya temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay’da bozuldu. Bütün dernek yönetimi beraat etti. Komplo boşa çıktı." dedi.
"Çözüm süreciyle beraber bütün alan PKK’ya teslim edildi"
Yılmaz, "Çözüm süreciyle beraber bütün alan PKK’ye teslim edildi. FETÖ kontrolündeki kolluk güçleri İslami camialara mensup olan derneklere baskın yapıp, onları çalışmaz hale getirip, onlara dava açarak, üyelerini tutuklayarak sindirme çalışması yaparken bu süreçte partimize ve İslami STK’lara örgüt mensuplarının saldırıları yeniden başladı. Diğer yandan bölge PKK’ye teslim edildi. Devletten aldığı izinle silahlı PKK militanları köyleri gezmeye, yollarda kontrol noktaları kurmaya başladılar." dedi.
"PKK nezdinde HÜDA PAR’ın tasfiye edilmesi gerekiyordu"
2014 yılına gelindiğinde PKK ve devletin "Çözüm Sürecinin" artık yürümeyeceğini anladığını belirten Yılmaz, "PKK ve devlet birimlerini görüştüren garantör ülkeler var. Bu süreci kim bitirirse uluslararası ve kamuoyunda suçlu duruma düşecekti. Çünkü kamuoyunda sürecin, barışla gerçekleşeceğine inanılmıştı. Evet, o süreçte PKK askere ve polise saldırmadı. Ama onlarca sivil, güvenlik korucusu ve aşiret liderlerini ve mensuplarını öldürdü. O zaman sindiremediği bir tek HÜDA PAR kalmıştı. PKK nezdinde HÜDA PAR’ın tasfiye edilmesi gerekiyordu. 6-8 Ekim'de oluşturduğu kaos ve kargaşa ortamında karambole getirip HÜDA PAR’ı sindirmek ve bitirmek istiyordu." dedi.
"Şehirleri cephane ile doldurdular"
PKK'nin, Çözüm Sürecinin başından itibaren hazırlık için silah ve patlayıcı topladığını, yetkililerin bunu görmezden geldiğini ifade eden Yılmaz, "Şehirleri cephane ile doldurdular. Şehirlerin altına cephanelikler kurmuşlar. Köylerde cephanelikler inşa etmişler ve silahlanıyorlar, dediğimizde 'sizler yanlış biliyorsunuz; öyle bir durum yok, PKK silah bırakıyor' deniliyordu. Bu süreçte Kobani ile ilgili mesele olunca bunu fırsata çevirmek istediler. Zaten yıllarca militanlarını Müslümanlara karşı kin ve nefretle doldurdular ve savaştıkları DAİŞ’in İslami kisvesinden dolayı bütün nefret ve kinlerini buradaki Müslümanlara yönelttiler. Halbuki sokağa çağrı yapılırken; devletin Kobani'ye neden yardım etmediğini ve koridor açmadığını, bunu protesto için eylem yaptıklarını, söylüyorlardı. Ama sokağa çıkar çıkmaz hiçbir karakola saldırmadılar. Dindar esnafa, STK’lara, Müslümanlara ve işyerlerine saldırdılar. Bu sürece yine baktığımızda 6-8 Ekim'de ilk olarak 6 Ekim'de Batman’da HÜDA PAR’a saldırmaya başladılar. 7 Ekim'de ise düğmeye basılmış gibi aynı anda HÜDA PAR’a ve İslami STK’lara ve kurumlara saldırmaya başladılar. Asıl katliam saldırısı 7 Ekim'dir. PKK’li vandalların saldırısı sonucu Yasin Börü ve arkadaşları vahşice katledildiler, şehid edildiler." ifadelerini kullandı.
"Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesinin bir sorumlusu da yetkililerdir"
Yılmaz, "Dikkat edilirse Oslo sürecindeki gibi Çözüm Süreci bittikten sonra partimize ve İslami STK’lara yönelik örgüt saldırıları da son buldu. Buna göre çıkan sonuç, Çözüm Sürecinde PKK’ye alan açılıp silahlanmasına göz yumulmasaydı 6-8 Ekim olayları yaşanmayacaktı. Yani Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesinin bir sorumlusu PKK ise diğer sorumlusu Çözüm Sürecinin mimarları ve olaylara müdahale etmeyen ettirmeyen yetkililerdir." değerlendirmesinde bulundu. (Mustafa Daştan İLKHA)