HDP/PKK'nin çağrısı üzerine 6-8 Ekim 2014'te sokağa çıkan örgüt elamanlarının, kurban eti dağıtan Yasin Börü, Hasan Gökgöz, Riyad Güneş ve Hüseyik Dakak'ı vahşice katletmesinin üzerinden tam 5 yıl geçti.

Vahşi cinayetin ardından açılan davanın 24 Nisan 2017'deki karar duruşmasında 41 sanıktan Abdurrahim Pamuk, Ahmet Taylan, Ali Güler, Ali Karakurt, Burhan Dicle, Cevher Türk, Cihan Yıldız, Erkan Balaban, Hasan Uyanık, Mehmet Çağlar, Mehmet Şah Yüce, Remzi Özşan, Resul Savur, Rıdvan Baş, Uğur Doğanay ve Ümit Doğanay, "4 kişiyi canavarca his saikiyle öldürme" ve "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarından 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet, sanıklar Mecnun Akkoyun ve Sedat Çoban ise aynı suçlardan 5'er kez müebbet hapse mahkum edildi.

Sanıklardan Abdulvahap Turan, Abdurrahman Turan, Adem Kaçmaz, Ahmet Arif Yusufoğlu, Ahmet Biçici, Ahmet Tanrıverdi, Ahmet Tura, Ersin Adıyaman, Hasan Aldemir, Hasan Okçu, Hüseyin Okçu, Yıldız Doğanay ve Mahsun Kurt'un beraatlerine karar verildi.

Katliamın yıldönümünde İLKHA'ya konuşan Hasan Gökgöz’ün babası Mehmet Gökgöz, Şehit Riyat Güneş’in ağabeyi Nihat Güneş ve arkadaşlarından Muhittin Kahraman ile HÜDA Diyarbakır İl Başkanı Osman Aktaş, Peygamber Sevdalıları Vakfı  Başkanı Adnan Akgönül önemli açıklamalarda bulundu.

"İçimizdeki ateş ölene kadar sönmeyecek"

Olayın şahıslarla değil topyekûn Müslümanlarla alakalı olduğunu, acılarının büyük bir acı olduğunu ve ölene kadar sönmeyecek bir ateş olduğunu ifade eden şehid Hasan Gökgöz’ün babası Mehmet Gökgöz, aynı acıyı bugün tekrar yaşadıklarını söyledi.

Gökgöz, "O gün bizim için çok zor gündü. Hasan'dan haberim yoktu. Hasan kurban etine giderken haberim olmuştu. O gün öyle bir zorluk gündü ki tek yardımcımız ve sahibimiz Allah'tı." dedi.

 "Adalet tecelli etmiyor!"

Asıl suçluların cezalandırılmadığını, adaletin kendileri için tecelli etmediğini ifade eden Gökgöz
 "Olayın faillerine tam anlamıyla ceza verilmezse adalet yerini bulmaz. Faillerden bazıları içeridedir. Bazıları ise halen Meclis'tedir. Adalet tecelli etmiyor. Mahkeme duvarlarında 'Adalet mülkün temelidir" yazar ancak bu adalet herkese uygulanmıyor. Yani sadece lafta kalıyor. Adalet bizim için geçerli olsaydı dava kapsamında yargılanan 11 kişi serbest bırakmazdılar." Diyerek tahliye edilen şahısların cinayette dahilleri olduğuna işaret etti.

Şehid Riyat Güneş’in ağabeyi Nihat Güneş ise o dönem devlet yetkililerinin büyük ihmal ve tedbirsizliklerinin olduğunu ifade ederek, "6- 8 Ekim olayları Güneydoğu’da ve birçok bölgede yaşanan olaylardır.  Ve kameralara yansıdı, nasıl bir saldırı olduğu. Bunun sadece bize has bir saldırı olmadığını gördük. Camileri, Kur'an-ı Kerimleri yaktılar. Kur'an kurslarının yağmalandığı bir dönem yaşadık. O gün birçok bölgede, meydanda, işyerinde nedense her zaman olduğu gibi müteddeyin insanlar hedef alınmıştır. Bu olayların bir daha yaşanmaması adına devletin burada herhangi bir önlem aldığını görmüyorum. Devlet de biliyor, her şey apaçık ortada. HDP yetkililerinin yaptığı açıklamalar, Demirtaş'ın, Zübeyde Zümrüt’ün bütün açıklamaları medyada var." diye konuştu.

6-8 Ekim katliamının vahşilerin gerçek yüzlerini, gerçek gaye ve niyetlerini ortaya koyması ve vahameti açısından hafife alınacak bir olay olmadığını ifade eden HÜDA Diyarbakır İl Başkanı Osman Aktaş, "6-7 Ekim gününde şehid olan o mübarek kardeşlerimiz de İslam'ın birer hizmetkârıydılar. 6-7 Ekim saldırıları hafife alınacak, basit bir takvim yaprağından ibaret bir mesele değildir. 6-7 Ekim tarihin en kanlı, en vahşi olayıdır. Allah'ın izniyle her zaman anılacak ve bu vahşilerin gerçek yüzünü, gerçek gaye ve niyetlerini ortaya koyacaktır. Zannedilmesin ki bunlar yapıldı ve böyle devam edecek. Allah'ın izniyle Müslümanlar bu bölgede olduğu müddetçe, bunlar Allah’sız bir toplum oluşturmak için yapmış oldukları gayret ve çabanın içerinde boğulup kaybolacaklar." dedi.

"İslam kokusu taşıyan her yapı ve şahsiyet hedefteydi"
Peygamber Sevdalıları Vakfı Başkanı Adnan Akgönül, 6-8 Ekim saldırıların organize bir şekilde gerçekleştiğini belirterek, "İslam kokusu taşıyan ne kadar teşkilat, yapı, şahsiyet varsa hepsini yönelik bir saldırıydı. Peygamber Sevdalıları bünyesinde ne kadar dernek, vakıf, hayır kurumları varsa hedef tahtasına konuldu. Önceden aleyhlerinde propaganda yapıldı ve amaç net olarak şuydu; bu bölgede kendileri dışında hiç bir yapıya müsamaha göstermemek ve Müslümanların İslam’ı yaymasına asla fırsat vermemek. 6-8 Ekim saldırıları bunun kanıtı ve ispatıdır. Bütün güçlerini bunun için seferber ettiler. O nedenle biz bunun sıradan bir hadise olmadığı kanaatindeyiz. Ve diyoruz ki, bu geçmişten gelen bir kin ve nefrettir. Onların bir niyeti, bir hesabı vardı. Bu hesap kursaklarında kaldı. Onlar muvaffak olmadı inşallah." ifadelerini kullandı.

6-8 Ekim şehidlerinin dava arkadaşlarından Muhittin Kahraman da, saldırının faillerinin gerektiği gibi üzerine gidilmediğini belirterek, "Olaylar geliştiğinde hiçbir önlem alınmadı. Çözüm süreci adı altında bu göz ardı ediliyordu.  Olayların bu şekilde sonuçlanmasının büyük bir sebeplerden biride hükümetin bu noktada önlem almamasıydı.  Bununla ilgili bu şekilde önlem alınmazsa aynı olayların yaşanması mümkündür." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk, Süleyman Tunç, Gıyasettin Tetik- İLKHA)