1947 yılında Pakistan'ın Hindistan'dan ayrılmasıyla başlayan Keşmir sorunu 72 yıldır devam ediyor. Halkının yüzde 85'inin Müslüman olduğu bölgede yaşayanlar her ne kadar Pakistan ile birlikte hareket etmek isteseler de, bölgenin stratejik konumu ve sahip olduğu yeraltı kaynakları sebebiyle bir türlü çözüme kavuşturulamıyor.
Pakistan ve Hindistan'ın iki ayrı devlet olarak bağımsızlıklarını ilan etmesiyle başlayan Keşmir sorunu, iki ülke arasında yaşanan üç savaşa rağmen çözülemedi. Hindistan'ın işgali altında olan Keşmir, Güney Asya'nın da Kudüs'ü olarak kabul ediliyor.
Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, Hindistan'ın 70 senedir Keşmir'e özel statü tanıyan anayasa maddesini kaldırması, ardından yaşanan gerilim ve bölgedeki küresel güçlerinin amacıyla ilgili İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.
Küresel güçlerin bölgede büyük bir oyun oynadığına dikkat çeken Gür, Keşmir'in bir ateş hattı olma yolunda ilerlediğini belirterek, Myanmar'daki zulümlerin aynısının Keşmir'de yapılmak istendiğini dile getirdi.
Hindistan'ın yaklaşık bir milyar 400 milyonluk nüfusuyla Çin ile başa baş gittiklerini ve yakın zamanda Hindistan nüfusunun, Çin nüfusunu aşacağını belirten Gür, şöyle devam etti:
"Böylesi bir dünyada İngilizler yaklaşık 300-400 yıldır Hindistan gibi çok büyük bir ülkeyi maalesef kendi hegemonyaları altına aldılar. Daha sonra o dönemde hâkimiyet, İslam coğrafyası içerisinde Hint Yarımadası'nda Müslümanlar çoğunluğa geçmeye başlayınca Hinduları, Sihleri Müslümanlardan ayırmak için ortak akılla ileriye dönük büyük bir oyun oynadılar. Pakistan başta olmak üzere Hindistan'dan ayırdılar. Onlara, 'Müslümanlar tamam ayrı bir ülke kursunlar' dediler. Görünüşte iyi görünüyordu ama Hindistan gibi çok büyük bir coğrafya ikiye bölünüyor. Hindistan'dan ayrılan Pakistan daha sonra bu defa da Bangladeş'e ayrıldı. Ayırdıkları Müslümanları bir de ikiye böldüler. Bir de öyle büyük bir oyun oynadılar ki; o oynadıkları oyunları da Hindistan ileriye dönük başını kaldırmasın, istedikleri zaman manipüle edebilmek, Pakistan'ı sürekli baskı altında tutabilmek için savaş ortamına gidebilecek olan araya bir Keşmir'i yerleştirdiler. Hâlbuki isteseydiler o zaman haritayı yönlendirenler Keşmir'i Hindistan'a dâhil ederdiler ve Pakistan'a dâhil ederdiler. Böylece bu dava da olmazdı. Ama araya özerk bir bölge koyarak, İngilizler başta olmak üzere Hintlilere, 'siz her zaman burada potansiyel olarak Keşmir elde tutmak için Pakistan ile kavga edeceksiniz' dediler. Pakistan'a da 'siz Müslüman olarak Keşmirli Müslümanları korumazsanız o zaman sizin ülke olarak gelecekte varlığınız olmaz' dediler. Böylece ortaya bir bombayı koydular, pimini çektiler."
Hindistan'ın Keşmir Özerk bölgesinde sözde Müslümanları korumak adına Pakistan ile sürekli savaş halinde olduğunu belirten Gür, "Peki bu durum neden şimdi gündeme geldi? Çünkü Hindistan nüfus olarak Çin'i geçmeye başladı, Silikon vadisi gibi teknolojik alt yapıların Amerika'nın özellikle teknolojisinin büyük üretim yerleri artık Hindistan'dır. Bir taraftan nüfus olarak çok ileriye giden, teknolojisi çok güzel noktalara gelen bir Hindistan'ı durdurmak gerekiyordu. Onun içinde karşısına Pakistan gibi kendisinde geçmişte birlikte yaşadığı bir milleti çıkararak savaş haline getiriyor. Diğer taraftan özellikle Pakistan teknolojide belli bir düzeye ulaştı. Nükleer silah da dâhil olmak üzere elinde mevcut. Pakistan'ın da gücünü sınırlamak için şu anda Hindistan ile savaştırıyorlar. Hedef büyüyen bir Hindistan'ı baskılamak, gelecekte potansiyeli güçlü olan bir Pakistan'ı Hindistan ile savaştırarak aynen İran ve Irak'ın zamanında küçücük Kuveyt üzerinden savaştırdıkları gibi yeni bir dünya savaşı içerisinde enerjisini tüketmiş bir toplumla kendi hâkimiyetlerini devam ettirmek. Bu yüzden yapılması gereken, mümkün olduğu kadar eğer Hindistan veya Pakistan kendilerinin gelecek ile ilgili sulh ve sekinet açısından gelişmelerini ve ilerlemelerini devam ettirmek istiyorlarsa bu savaşa bir son vermeliler." ifadelerini kullandı.
"Hindistan'daki Müslümanları Keşmir üzerinden baskı altına almak istiyorlar"
Hindistan'da 250 milyon Müslüman nüfusu olduğuna dikkat çeken Gür, "Bu nüfus az bir nüfus değil ve Pakistan'ın kendi nüfusundan daha fazla Hindistan'ın kendi içerisinde bu kadar Müslüman var. Amaç burada biraz da Hindistan içerisindeki Müslümanları Keşmir üzerinden baskı altına almaktır. Bu oyunu iyi görmek lazım. Pakistan'ın oraya müdahale etmesi özellikle oradaki Müslümanları korumak adına refleks göstermesi birilerinin işine gelmiyor. Hindistanlı Müslümanlar, 'burada Müslüman kardeşlerimize zarar veriliyor' diyecekler. Hintli Müslümanlar bu defa Hindularla bir savaşa girecekler. Böylece hem Hindistan çatırdayacak hem de Pakistan büyük bir zarar görmüş olacak. Burada çok akıllı davranmak gerekiyor. Nasıl ki Myanmar'da o zulümler içerisinde bunu yaptılar. Burada da aynı zulmü devam ettirmek istiyorlar. Orta Doğu'nun bir ateş çemberini orada yapmak istiyorlar. Buna dünya Müslümanları olarak izin vermemek gerekiyor." şeklinde konuştu.
İşgal altındaki Keşmir'de Müslümanların çok zor şartlar altında yaşadığını belirten Gür, "Oradaki var olan toplumun Müslüman olmasından öte mağdur ve mazlumluk vardır. Bu konuda Türkiye geçmişten gelen inançsal ve tarihi kodlarına bağlı olarak nerede bir mazlum ve mağdur varsa ona el uzatıyor. Bir Hıristiyan âleminde Afrika ülkesindeki mağdur edilen ve zulme uğrayan Hıristiyan'a da el uzatmıştır. Brahmanistlere de el uzatmıştır. Tarih boyunca zulümden kaçan İspanya Yahudileri de el uzatmıştır. Dolayısıyla Türkiye her zaman mağdur ve mazlum el uzatır. Ancak burada Müslüman ülkeler kendi aralarındaki birliklerini kurup korumadıkları bildiklerini için güçlerini etkinsizleştiriyorlar. Türkiye şu anda bu konuda yüksek bir sesle oradaki zulmü dile getiriyor. Umarız ki Filistin'de olduğu gibi mağduriyet olmaz. Görünürde 'oraları koruyoruz' anlamında fakat iş icraata gelince de kimse geri çekilmez. Bir dönem altı gün savaşlarına baktığımızda özellikle Arap ülkeleri bir anda geri kaçtılar ve Filistin'i şu anda halen kurtaramıyoruz. İnşallah özellikle Hindistan ve Pakistan arasında da Filistin gibi bir sorun oluşturulmaz ve bir an önce bu sorun çözülür hem Pakistan ilerlemesini kaydeder hem de Hindistan özellikle yükselen doğu medeniyeti içerisinde gerekli yerini almış olur." diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)