Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle "Cami ve Hayat" temasıyla Ağrı İl Müftülüğü tarafından Kültür Kongre Merkezinde konferans düzenlendi.

Konferansın sunuculuğunu il vaizlerinden Nuri Arslan yaptı. Konferans Müftülük İdari ve Mali İşler Müdürü Kadir Meyvacı'nın Kur'an tilaveti ile başladı.

Daha sonra İl Müftüsü Tandoğan Topçu konferansın açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Müftü Topçu, "Hadis-i Şerifte 'Bir şehrin Allah'a en tatlı mekanları mescitlerdir, camileridir' buyuruyor Hazreti Resulullah. Bu mesaj bile bizim için almamız gereken güzel dersi bize verecektir. Bizler Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)'nın minberinde oturan, Efendimizin Hadis-i şeriflerinde 'Alimler peygamberlerin varisleridir' esaslarına göre, ne kadar büyük bir vazifemizin olduğunu da bir kez siz değerli hazirun ile paylaşmak isterim. Allah bize güç kuvvet versin, camilerimizi doldurup taşırmayı nasip eylesin." dedi.

İl Müftüsünün konuşmasının ardından katılımcılara sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.

Sinevizyon gösteriminin ardından programa konuşmacı olarak katılan Samsun İl Müftüsü Veysel Çakı, yaptığı konuşmada din görevlilerinin namaz memurluğu tabusunu yıkmaları gerektiğini belirterek, camilerin tebliğ ve irşad kurumları haline gelmeleri gerektiğinin altını çizdi.

"Biz dindarlığı camiye hapsettik"

"Din akıl sahibi insanların kendi istek ve arzuları ile en doğruya, en iyiye ve en güzele ulaştıran İlahi kanundur." diyen Veysel Çakı, "Sahih din bilgisini zamanında ve ciddiyetle neslimize, gençlerimize öğretmek durumundayız. Bize bu konuda çok büyük görev düşüyor. Dindarlık sosyal hayatta yaşanacak. Biz dindarlığı camiye hapsettik. Kur'an'ı camide okuyalım, tesbihi camide çekelim, camide düzgün olalım, camide namaz kılalım. Camiden çıktıktan sonra dilediğimizi yapalım. Hayır! Dindarlık sosyal hayatta yaşanmak zorundadır. Yıllardır şu öğretildi bize, 'Din vicdan işidir, benim kalbim temiz' öyle vicdan işi değildir. Din Müslümanın sosyal hayatında yaşayacağı önemli, hayat tarzıdır. Sosyal hayatta yaşanmayan dindarlık sonuçsuzdur." dedi.

"İslam tarihi boyunca cami, camia yan yana olmuştur"

"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevi'nin yanında Suffe dediğimiz eğitim kurumun kurulması burada okuyan yatılı öğrencilerin iaşe ve ibadetlerinin Peygamberimiz ve Müslümanlar tarafından karşılanmasının tarihi önemi var." hatırlatmasında bulunan Çakı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün hala diyoruz, etmeyin. Cami yapanlara, sadece cami yapmayın. O caminin yanında güzel gençlerin oturabileceği bir yer olsun, kütüphaneleri olsun, yaz Kur'an kurslarında okuyacak çocuklar için yer olsun, yatılı Kur'an Kursu olsun. Bu şekil yapın ama bir türlü dinletemiyoruz. Hâlbuki yarın cemaatleri yetiştirecek bu müesseselerdir. İslam tarihi boyunca cami, camia yan yana olmuştur. İstanbul'da Fatih'in medreselerini caminin çevresinde görürsünüz. Süleymaniye'de Süleymaniye medresesini görürsünüz. Süleymaniye Kütüphanesi dünya çapında bir kütüphanedir."

"Cami ile mektebin arasını ayıranları tarih asla affetmeyecek"

Çakı, "Batıda uygulanan ve tüm dünyaya yayılan din-dünya ve bilim-kilise çatışması maalesef ülkemizde de uygulandı. Camilerle eğitimin, medresenin arası ayrıldı. Okulla, eğitimle bağı koparıldı. Mekteple medresenin, mabedin, mescidin arasını ayıranlar bu memlekete en büyük kötülüğü edenlerdir. Çünkü ilk emri oku olan bir dinin camisinin kütüphanelerinde yırtık, kullanılmayan Kur'an-ı Kerim, Suudi Arabistan'ın verdiği bizimde okuyamadığımız camiye bırakılmış Kur'an-ı Kerim, bir-iki ilmihal kitabı olmamalı. O yüzden cami ile mektebin arasını ayıranları tarih asla affetmeyecek. Şöyle hafızanızı geri yoklayın; '5 yaşını doldurmayan çocuklar camiye gidemez' diyenleri neyi hedefliyor? İnsanların dinle irtibatını koparmak istiyorlar. Çocuk bale okuluna gidebilir, yüzme dersine gidebilir, İngilizce kursuna gidebilir ama Kur'an Kursuna gidemez. İnsanlarımızın Kur'an'dan, dinden bağının koparılması arzu ediliyordu. Yıllardan beridir maalesef camilerimiz sadece namaz kılanalar, gençler için bile Yaz Kur'an Kursu'na gelmesin diye engeller konuldu. Hâlbuki camiler ilim merkezi ile irtibatlı olmalıydı. Camilerimizi eski parlak dönemlerine kavuşturmak istiyorsak cemaatimizi okutmamız, genlerimize sahip çıkmamız gerekiyor."

"Kurumuna midesi ile bağlı olan adamlardan hizmet gelmez"

Camilerin cemaatsiz kalmasında kurumsal olarak hata yapıldığı öz eleştirisinde bulunan Müftü Veysel Çakı, "Camiler yarınımızı inşa edecek mektepler gibi olmalıdır. Cemaat orda yetişecek, orada pişecek. Ve onun dışındaki sosyal hayatta bunun güzelliklerini göreceğiz. Camilerin cemaatsiz kalmasına kurumsal olarak biz de hatalar yaptık. Bunu kabul edelim. Tebliğde cemaatçi bir anlayışa sahip olduk. Hala da değişmiş değil. Uygulamalarda hata yaptık. Mide adamı olduk mide adamı. Kurumuna midesi ile bağlı olan adamlardan hizmet gelmez. Elbette ki maaşımızı alacağız ama biz hizmet erbabıyız. Bizim hizmet derdimiz var. Hal lisanı ile hep tebliğ yapmaya çalıştık ama halimiz ile hiç tebliğ yapamadık. Sözlerimiz ile davranışlarımız birbirini tutmadı. Camilerimizi mutlaka eğitim yuvaları haline getirmeliyiz, bu konuda Başkanlığımızın güzel hizmetleri var." şeklinde konuştu.

"Camilerde yaptığımız ibadetleri günlük yaşantımıza taşımalıyız" 

Din görevlilerinin peygamberlerin varisleri olduğunun kaydeden Çakı, "Camilerimizin maddi imarına çok önem vermek durumundayız. Çok güzel camiler yapabiliriz ama geleni gideni yok, Kur'an okunmuyor, irşad faaliyeti yok, tebliğ faaliyeti yok. Siz kimin varisleri olduğunuzu iyi biliyorsunuz o nedenle din gönüllüsü 'gelene namaz kıldırırım, ben namaz kıldırma memuruyum, bu kadar maaşa bu kadar görev' asla diyemeyiz. Camilerin cemaatle doldurulması o cemaatin bilinçlendirilip yetiştirilmesi, pişirilmesi önem arz ediyor. Camilerde yaptığımız ibadetleri günlük yaşantımıza taşımalıyız. Cemaate de ne olur bunu söyleyin. Yani ibadetler bir eğitimdir. İyi namaz kıldığımız camide belli olmaz, caminin dışına çıktıktan sonra belli olur." ifadelerini kullandı.

Program Ağrı İl Müftüsü Tandoğan Topçu'nun konuşmacı Veysel Çakı'ya plaket takdimi ile son buldu. (Ömer Adıgüzel - İLKHA)