14 Eylül Cumartesi günü Suudi petrol devi Aramco’ya drone ve füzelerle yapılan saldırı, küresel aktörler arasındaki güç dengelerinde yeni bir aşamaya gelindiğini gösterdi
Yemen Ensarullah hareketi, saldırıyı kendisinin düzenlediğini açıklasa da Suudi rejimi, ABD ve müttefikleri saldırıdan İran'ı sorumlu tuttu.
Saldırıda kullanılan silahların İran menşeli olduğunu öne süren Riyad yönetimi, bu konuda ısrar etse de saldırıyı Tahran'ın yaptığına dair kanıt sunamadı.
Oysa ABD Başkanı Trump, saldırının hemen ardından "Faili biliyoruz. Hedefe kilitliyiz ve silahlarımız dolu." diyerek Tahran'ı tehdit etmişti.
Pentagon'un İran'ı doğrudan suçlamasının ardından siyonist- evanjelik lobi, olası bir Suudi-İran savaşı için heveslenmeye başladı. Trump'ın daha sonra "Savaş istemiyorum" demesiyle, saldırıyı bahane edip kirli senaryolarını uygulamak isteyen savaş lobisine şimdilik prim verilmedi.
Yıllar önce Irak'ın temelsiz iddialarla yıkıma uğratılması nedeniyle, ABD ve onun Ortadoğu'daki piyonları bugün inandırıcı bulunmuyor.
Saldırının önlenemeyişi ise Suudiler ve ABD için tam bir askeri trajedi oldu. Ensarullah hareketinin drone ve füzelerine karşı, ABD'den alınan yüzlerce milyar dolarlık güvenlik sistemleri işlevsiz kaldı. Bu gerçek, küresel dengeleri kökten sarstı.
Suudi petrol devi Aramco'nun iki rafinerisine drone saldırısı düzenlendi
Suudi rejiminin petrol devlerinden Aramco'nun iki rafinerisine, 14 Eylül'de, insansız hava araçlarıyla (drone) saldırı gerçekleştirildi.
Saldırıyı, 2015 yılından bu yana Suudi rejimi ve müttefiklerinin saldırısına uğrayan Yemen'deki Ensarullah hareketi üstlendi. Grubun sözcüsü, rafinerilere 10 drone ile saldırı gerçekleştirdiklerini duyurdu.
Suudi tesislerine saldırı sonrası petrol fiyatları yüzde 20 arttı
Suudi rejimine ait petrol şirketi Saudi Aramco tesislerine düzenlenen saldırı sonrası üretim düştü. Ham petrolün fiyatı yüzde 20 artarak 72 dolar seviyesine yükseldi.
Riyad yönetimine ait söz konusu tesislerde petrol üretiminin günlük 5,7 milyon varil düştüğü açıklanırken, petrol fiyatlarında böylesine büyük bir artışın en son Körfez Savaşı'nın sürdüğü 14 Ocak 1991 tarihinde yaşandığı belirtildi.
Yetkililer bu durumun geçici olduğunu, petrol rezervleriyle piyasadaki ihtiyacın telafi edilebileceğini kaydetti.
Aybaşı itibariyle Suudi Arabistan'da ham petrol varil fiyatı 66,20 dolar seviyesindeydi.
Ensarullah hareketi: Her an yeniden vurabiliriz
Suudi rejiminin milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya ait tesislere saldırı düzenleyen Ensarullah hareketi (Husiler), ilerleyen günlerde Aramco'yu yeniden vurmakla tehdit etti.
Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, sosyal medya hesabı Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Aramco'daki şirketler ve çalışanları tesislerde bulunmamaları konusunda uyarıyoruz. Her an yeniden vurabiliriz." ifadelerini kullandı.
Kim kimi sorumlu tuttu?
Suudi rejimi, petrol saldırıları ile ilgili İran'ı suçladı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da saldırıda Husilerin rolü olmadığını savunarak olaydan Tahran'ı sorumlu tuttu.
Nükleer Anlaşmadan çekildikten sonra İran'a yönelik yaptırımları tekrar devreye sokan ABD Başkanı Donald Trump, saldırıya karşılık vermeye odaklandıklarını ve çok sayıda ihtimali gözden geçirdiklerini belirtti.
Rusya ise ABD'nin saldırıyı bahane ederek İran'a yönelik tepkileri artırmaya çalışmanın yapıcı olmadığını, İran'a misilleme yapmayı gündeme taşımanın kabul edilemez olduğunu açıkladı.
ABD'nin İran’ı suçlamasının ardından Tahran yönetimi, Washington’un askeri üslerinin ve savaş gemilerinin İran füzelerinin menzili içinde olduğu tehdidinde bulundu.
Saldırı, dünya ekonomisinin gidişatı için neden önemliydi?
Suudi Aramco'ya yapılan saldırı son 50 yılın en büyük petrol kesintisine neden oldu.
Uzmanlar ilerleyen günlerde ilk artışların dizel fiyatlarında olacağını söyledi. Genel olarak nakliyat araçları ve tarım makinelerinde kullanılan dizeldeki artışın taze tüketilen besinlerde de görüleceği belirtildi. Ayrıca uçak yakıtlarında da yükselme olacağından bu durumun bilet fiyatlarına yansıyacağı açıklandı.
Suudi rejiminin belli bir süre yetecek kadar depolanmış petrolü bulunuyordu. Ancak henüz saldırının verdiği hasarın ne kadar sürede onarılacağı ve Suudi Aramco'nun tam ihracata ne zaman yeniden başlayacağı bilinmediğinden, dünya petrol piyasasında fiyatlar saldırıdan olumsuz etkilendi.
Suudi rejimi soruşturmaya BM'yi davet etti
Suudi rejimi, Birleşmiş Milletler (BM) dahil olmak üzere uluslararası uzmanları Suudi Aramco'nun iki tesisine yapılan saldırı ile ilgili yürütülecek soruşturmaya katılmaya davet etti.
Suudi Krallığı Dışişleri Bakanlığı, diğer ülkeleri saldırının arkasında bulunanları kınamaya çağırdı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada "Krallık, topraklarını, halkını korumaya ve bu saldırılara etkili cevap vermeye muktedirdir." denildi.
Trump: İran'a saldırmak orantılı bir cevap olur
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi rejiminin milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya ait tesislere düzenlenen saldırı nedeniyle İran'a ABD'nin askeri saldırıda bulunmasının orantılı bir yanıt olacağını açıkladı.
Aramco'ya ait tesislere düzenlenen saldırının arkasında İran'ın olup olmadığı konusunda kısa sürede net bir sonuca varacaklarını belirten Trump, "Bundan sonra ne yapacağımıza karar vereceğiz." diye konuştu.
Trump ayrıca, Suudi Aramco'ya yapılan saldırının arkasında İran'ın olduğuna inandığını ancak bir savaş istemediğini dile getirdi.
Gözler Drone saldırılarına çevrildi
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya bir törende konuşma yaptığı sırada bomba yüklü drone ile düzenlenen saldırıdan sonra Suudi Aramco tesislerinin silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile vurulması, tüm dünyanın dikkatini dronelara çekti.
Bazı Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkeler, ulaşılması oldukça kolay ve ucuz olan bu araçların ithalat ve pazarlamasına özel bir düzenleme getirilmesini istedi.
Yapılan açıklamalarda, droneların saldırı aracı olarak kullanmasında düşük maliyet, hız ve manevra, yük taşıma kapasitesi, hedefe ulaşmada maksimum etki ve saldırıyı düzenleyecekler açısından risksiz olması gibi faktörlere dikkat çekildi.
Droneların nükleer santral, stadyum ve tören alanı gibi yerlerde olası bir saldırıda kullanılmasından endişe edildiği belirtildi. Gelecekte, droneların özel sektörde ticari amaçla kullanımının yaygınlaşmasının ise saldırıları gizlemek için istismar edilebileceği ifade edildi.
Petrol üretimi tekrar başladı
Saudi Aramco'ya ait 2 fabrikaya silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) saldırı düzenlenmesi nedeniyle yarıya düşen petrol üretiminin normale döndüğü açıklandı.
Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Selman, düzenlediği basın toplantısında üretimdeki aksamaların giderildiğini ve krallığın eylül sonunda günlük 11 milyon varil kapasiteye ulaşacağını, kasım ayı sonunda da günlük üretimin 12 milyon varile çıkarılacağını duyurdu.
Bakan, ekim ayındaki günlük üretimin ise 9,89 milyon varil olacağını savunarak, müşterilerine petrol tedarikinin kesintisiz bir şekilde devam edeceğini vurguladı.
Suudi Arabistan İran'ı suçladı, ABD "saldırı savaş nedeni" dedi
Suudi rejiminin milli petrol şirketi Aramco'nun önemli iki rafinerisine yapılan saldırılar sonrası Körfez'de, Riyad-Tahran gerilimi tırmanmaya devam etti.
ABD, saldırıların arkasında İran'ın olduğuna dair kanıtlar bulunduğunu açıklamasının ardından, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo verilecek muhtemel misillemeleri görüşmek için Suudi Arabistan'a gitti.
Suudi Krallığı Savunma Bakanlığı sözcüsü Albay Turki el-Maliki basın toplantısı düzenleyerek "Saldırı kuzeyden düzenlendi ve şüphesiz İran tarafından desteklendi." dedi.
Turki el-Maliki, saldırıda toplam 25 insansız hava aracı (İHA) ve füzeler kullanıldığını öne sürdü. Suudi sözcü, İHA'ların İran'a ait "Delta Wing"ler olduğunu iddia etti. Saldırıda İran'a ait "Ya Ali" güdümlü füzelerinin kullanıldığını söyledi. Albay el-Maliki bu füzelerin İran Devrim Muhafızları tarafından kullanıldığını kaydetti.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Suudi Arabistan ziyaretinde konu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Pompeo, Suudi Arabistan'ın bir "İran saldırısı" ile vurulduğunu dile getirdi. Amerikalı Bakan bunun bir "savaş eylemi" olduğunu söyledi.
Birleşmiş Milletler (BM) ise Suudilerin çağrısı sonrası konuyla ilgili yürütülen soruşturmaya katılmak üzere bölgeye uzmanlarını gönderdi.
ABD'ye göre füze ve İHA'lar İran'ın güneyinden kalktı
ABD, petrol tesislerine yapılan saldırının İran'dan düzenlendiğini ve saldırıda kullanılan insansız hava araçları (İHA) ile füzelerin kalkış noktalarını tam olarak tespit ettiklerini açıkladı.
Washington'da konuşan üst düzey yetkililer, saldırıda 20'yi aşkın insansız hava aracı (İHA) ve seyir (kruz) füzelerinin kullanıldığını ve bunların İran'ın güneyinde bulunan Basra Körfezi'nin kuzey ucundan fırlatıldığını söyledi.
Suudi rejiminin hava savunma sistemleri ise Yemen'den gelecek saldırılara karşı güneye konuşlandırıldığı için bu saldırıları durduramadığı ifade edildi.
İran: Topyekûn bir savaş çıkabilir
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD veya Suudi rejiminin İran'a saldırması halinde "topyekûn bir savaşın" başlayacağı uyarısında bulundu.
Zarif, "Savaş istemiyoruz ama ülkemizi savunma konusunda çok ciddiyiz. Bir yalan üzerine askeri çatışmaya gidilmesi çok korkunç bir şey. Ama büyük kayıplar verilirse de gözümüzü kırpmadan ülkemizi savunuruz." ifadelerini kullandı.
İranlı bakan, sosyal medyadan ABD Başkanı Donald Trump'ı da etiketleyerek yaptığı açıklamada, "Savaş sebebi mi savaş kışkırtıcılığı mı? Bolton'un B Takımı'nın kalıntıları Trump'ı savaşa sürüklemeye çalışıyorlar. Kendi iyilikleri için istediklerine ulaşmamaları için dua etmeliler. Yemen'deki savaşı 4 yıl önce sona erdirmeyecek kadar kibirliydiler." dedi.
ABD'den İran'a karşı uluslararası koalisyon
Suudi Arabistan'da petrol rafinerisine yapılan saldırılar sonrası İran'a karşı uluslararası koalisyon öneren ABD, günler süren savaş çığırtkanlığının ardından barışçıl bir çözüm istediklerini açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, petrol tesislerinin vurulmasından sorumlu tuttukları İran'a karşı uluslararası bir koalisyon kurma çabasında olduklarını ve "barışçıl bir çözüm" amaçladıklarını söyledi.
Söz konusu saldırının arkasında İran'ın olduğuna inandıklarını bir kez daha vurgulayan Pompeo, İran'a karşı alınacak gerekli tedbirleri hem Riyad hem de Abu Dabi'de konuştuklarını dile getirdi.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise twitter hesabından yaptığı açıklamada, esas barış isteyen tarafın Tahran olduğunu belirtti ve ülkesinin 1985 yılından bu yana yaptığı 8 farklı barış girişiminin listesini yayınladı.
Aramco: Saldırıya uğrayan tesis eylül sonunda tam üretime dönecek
Suudi rejiminin devlet petrol şirketi Aramco, saldırıya uğrayan iki tesisten biri olan Kureys'te üretimin eylül ayı sonunda tekrar tam kapasiteye ulaşacağını açıkladı.
Aramco'nın güney bölgesi operasyonları genel müdürü Fahad Abdülkerim zarar gören tesisin tamiri için gerekli parçaların ABD ve Avrupa'dan getirildiğini belirtti.
Enerji devi gazetecileri zarar gören tesislere götürerek tamir çalışmalarıyla saldırıda isabet alan bazı bölümleri ve ekipmanları yerinde gösterdi.
ABD, İran Merkez Bankası'na yaptırım kararı aldı
ABD Başkanı Donald Trump, İran Merkez Bankası'nı yaptırım listesine aldıklarını açıkladı.
Suudi Arabistan'daki Aramco petrol tesislerine yapılan saldırıların ardından İran bankasına yaptırım uyguladıklarını açıklayan Trump, "Bu yaptırımlar, şimdiye kadar bir ülkeye uygulanan en büyük yaptırımlar. Bu yaptırımlar, doğrudan en üst düzey yöneticilerini hedef alacak." ifadesini kullandı.
İran'a yönelik herhangi bir askeri müdahalede bulunulup bulunulmayacağına ilişkin bir soruya ise Trump, "ABD, her zaman hazır." değerlendirmesinde bulundu.
Rusya Dışişleri Bakanlığı ise ABD'nin İran ulusal bankasına yönelik yaptırımlarını "gayrimeşru" şeklinde niteleyerek, "Yaptırımlar, Rusya'nın tutumunu değiştirmeyecek. Tahran ile bankacılık sektöründe iş birliğine devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.
ABD, Suudi Arabistan'a asker gönderme kararı aldı
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine düzenlenen hava saldırılarının ardından bu ülkenin hava savunma gücünü takviye etmek amacıyla asker gönderme kararı aldı.
Pentagon'dan yapılan açıklamada gönderilecek askerin sınırlı sayıda olup ana görevlerinin savunma olacağı belirtildi. Genel Kurmay Başkanı General Joseph Dunford, gönderilecek asker sayısı ile ilgili net bir bilgi vermezken, sayının binlerle ifade edilmeyeceğini vurguladı.
Fransa, Almanya ve İngiltere'den ortak açıklama
Fransa, İngiltere ve Almanya'dan İran'ı kınayan ortak açıklama geldi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Alman Şansölye Angela Merkel ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson, saldırılardan İran'ın sorumlu olduğunun "açık" olduğunu belirtti.
Liderler, Tahran yönetimine bölgedeki güvenlik sorunları, füze savunma sistemleri ve nükleer program konusundaki müzakereleri kabul etmesi çağrısında bulundu.
Tahran yönetimi ise İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından yapılan, "saldırıda sorumluluğu bulunduğu yönündeki" ortak açıklamayı reddettiklerini belirtti.
Söz konusu açıklama ile bu ülkelerin, "ABD'nin zorbalığına" karşı koymaya istekli olmadıklarını ortaya koydukları kaydedildi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musavi, ortak bildiriye atıfla, "Açıklama, Avrupa'nın ABD'nin zorbalığına karşı koyacak gücü ya da iradesi olmadığını gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Suudi rejimi: Askeri dâhil bütün seçenekleri değerlendireceğiz
Suudi rejimi, saldırılarla ilgili İran'a yanıt olarak askeri dâhil bütün seçenekleri değerlendireceklerini duyurdu. Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyr saldırıların arkasında İran'ın bulunduğuna inandıklarını ve bununla ilgili soruşturmanın tamamlanmasını beklediklerini kaydetti.
Konuyla ilgili uluslararası desteği harekete geçirmeyi ve diplomatik, ekonomik ve askeri bütün seçenekleri değerlendireceklerini belirten Cübeyr buna göre bir karar alacaklarını ifade etti.
Dışişleri Bakanı, "Savaş istemiyoruz. Ama aynı zamanda İranlılara bu tür davranışları sürdüremeyeceklerini göstermeliyiz." diye konuştu.
Siyonist terör çetesi: A'dan Z'ye bunu İran yaptı!
Siyonist terör çetesi Başbakanı Binyamin Netanyahu da Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine düzenlenen saldırının arkasında İran'ın olduğunu öne sürdü.
Yayımladığı görüntülü mesajda, Fransa, Almanya ve İngiltere'nin de saldırılardan İran'ı sorumlu tuttuğunu hatırlatan terörist Netanyahu, "Şunu söyleyeyim ki A'dan Z'ye bunu İran yaptı." dedi.
Siyonist terör çetesinin buna benzer saldırılara karşı kendisini koruyacağını vurgulayan ve uluslararası kamuoyunu, ABD'nin Tahran yönetimine uyguladığı baskıya destek vermeye çağıran terörist Netanyahu, "İran'ın saldırganlığının" ancak böyle önlenebileceğini iddia etti.
ABD, Suudi Arabistan'a Patriot yolluyor
ABD, iki petrol rafinerisi vurulan Suudi rejimine askeri desteğini arttırmak için harekete geçti. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Suudi rejimine dört radar sistemi, bir Patriot hava savunma bataryası ve 200'e yakın personel yollanacağını açıkladı.
ABD ordusu bir açıklamasında olası bir kriz durumunda daha çabuk müdahale edebilmesi için iki Patriot bataryası ve bir Terminal Yüksek Rakım Alanı Savunma sistemi yolladığını duyurmuştu.
Saldırı öncesinde yaşanan diğer olaylar
Saudi Aramco saldırıları beklenmedik bir kriz olarak yorumlansa da son birkaç aydır İran, Suudi rejimi, diğer Körfez ülkeleri ve ABD arasında krize neden olan birkaç önemli olay daha yaşanmıştı.
12 Mayıs 2019 tarihinde Hürmüz Boğazı yakınlarında, Umman Körfezi’nde Suudi rejimi, Norveç ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait petrol taşıyan gemilere saldırılmasıyla başlayan olaylar zinciri, söz konusu ülkeler arasında restleşmeye dönüştü.
Bu olaydan tam bir ay sonra, 13 Haziran 2019’da yine Umman Körfezi’nde petrol taşımacılığı yapan Japonya (Kokuka Courageous) ve Norveç (Front Altair) gemilerine saldırı yapıldı.
ABD ile İran arasında arabuluculuk yapmaya çalışan Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’le buluştuğu gün gerçekleşen saldırı, yine şüphe çekti.
20 Haziran’da ise İran Devrim Muhafızları’nın ABD’ye ait bir istihbarat uçağını Hürmüz Körfezi üzerinde gözetleme faaliyetleri yaparken düşürmesi uluslararası basında yeni bir kriz konusu olarak yer aldı.
Temmuz ayında, bu defa halen İngiliz kolonisi olan Cebelitarık Özerk Yönetimi’nin Suriye’ye yönelik ambargoyu ihlal ederek petrol taşıdığı gerekçesiyle 4 Temmuz’da bir İran tankerini durdurması ve buna tepki olarak birkaç gün sonra 19 Temmuz’da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Hürmüz Boğazı’nda İngiltere’ye ait iki petrol tankerini alıkoyması olayı yaşandı.
Suudi Krallığı 1945'ten bu yana ABD himayesinde
Suudi Krallığı resmi olarak kurulduğu 1932 yılına kadar İngiltere’nin önemli desteğini almış, II. Dünya Savaşı’na kadar İngiltere, krallığın güvenlik garantörü rolünü üstlenmişti. Ancak İngiltere’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra güç kaybetmesi üzerine Suudi Krallığı İngiltere’den uzaklaşmış ve yüzünü ABD’ye dönmüştü.
1945 yılında ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ile Suudi Kralı Abdülaziz bin Suud’un Kızıldeniz’e demirli USS Quincy zırhlısında yaptıkları görüşme iki ülke arasındaki ilişkilerin başlangıcı kabul edilir. Bu görüşmede iki ülke arasında yazılı olmayan “güvenlik karşılığında petrol” düzenlemesinin temelleri atılmıştı.
Her ne kadar yazılı bir belgeye dayanmasa da zımnen var olan “güvenlik karşılığında petrol” anlaşması gereğince, ucuz ve güvenli enerji kaynağına erişim imkânı karşılığında rejim güvenliği ve toprak bütünlüğü hususunda Suudi Arabistan ABD’nin garantörlüğünü elde etmeyi başarmıştı. ABD ise bu süreçte krallığı dış tehditlerden ve içeride rejimin meşruiyetine meydan okuyan saldırılardan korumuştu.
Suudi'deki ABD menşeli savunma sistemleri neden etkisiz kaldı?
Suudi rejiminin petrol tesislerine düzenlenen saldırıda Patriot hava savunma sistemlerinin neden etkisiz kaldığına ilişkin farklı açıklamalar yapıldı.
Medyada yer alan raporlara göre, Suudi rejimi 16 uzun menzilli Patriot PAC-2 sistemi ve orta menzilli hava savunma sistemi HAWK'a sahip.
Bunun yanında Fransız yapımı kısa menzilli hava savunma sistemi Shahine’ı da envanterinde bulunduruyor. Bu sistemin maksimum menzili 11,8 km. Hedeflerini ise 6 km yükseklikte imha edebiliyor.
Suudi rejiminin elinde ayrıca 1970’lerde İsviçre tarafından geliştirilmiş kısa menzilli hava savunma sistemi Skyguard da yer alıyor. Azami radar menzili 20 kilometre olan Skyguard, hedefe 35 milimetre seri top atışı yapabiliyor.
Seyir füzeleri ve SİHA'larla hedef alınan Abqaiq petrol tesisini de 1 Patriot PAC-2, 3 Skyguard ve 1 Shahine bataryası koruyordu.
Saldırının erkenden görülememesi ve engellenememesi 4 nedene bağlanıyor:
Aramco tesisleri vurulmadan önce iyi bir plan yapılmış, radarların kapsama alanları çok iyi hesaplanmış.
Saldırıyı gerçekleştiren İHA ve seyir füzelerinin boyutları radarda görülemeyecek kadar küçük. Öyle ki, seyir füzelerinin menzilini artırmak için harp başlıkları dahi çıkartılmış.
Suudi Arabistan'ın, bölge ülkelerinin çoğundan iyi olsa dahi bütünlüklü bir radar ağı yok. İHA'lar ya da seyir füzelerinin vurulabilmesi için sınırdan girdiği anda radarların görmesi lazım.
Hava savunma sistemleri, Patriotlar da dâhil Suudi Arabistan tarafından doğru şekilde yerleştirilmemiş olabileceği de ihtimaller arasında yer alıyor.
ABD'nin yalanları dünyayı ikna edemiyor
Saldırının failine ulaşmak, en azından şu aşamada oldukça güç. ABD’nin yayımladığı uydu görüntüleri, hatta göstereceği sözde bir kanıt bile, geçmişteki Irak ve Suriye yalanları nedeniyle dünyanın büyük bir bölümünü ikna etmeyecektir.
Dev petrol şirketi Aramco, 2016 yılından beri halka arzıyla gündemde. ABD, ilk günden beri satışın New York borsasında yapılmasını istiyor. Riyad’ın 2016’daki planı, şirket hisselerini Londra borsasında piyasaya açmaktı. Ancak Brexit kararı bu planı değiştirdi.
Öte yandan Hong Kong’daki olaylar, bu seçeneği de yakın zamanda ortadan kaldırdı. Geriye New York ve Tokyo kaldı ancak halka arz sürecini JPMorgan, Morgan Stanley ve HSBC’nin yürütmesine rağmen Aramco yetkilileri şirket hisselerini Tokyo’da borsaya sunmak istediklerini açıkladı.
Artık gündemde şu iki soru var; Aramco’nun değeri hâlâ 2 trilyon dolar mı, Aramco planlandığı gibi halka arz edilebilecek mi?
Ortadoğu bölgesinde oluşabilecek jeopolitik riskler de eklendiğinde uluslararası sistemde dengeler her an değişebilir. Dolayısı ile saldırının arkasındaki olası senaryoları iyi değerlendirmek gerekmektedir.
Bundan sonra ne olur?
ABD-siyonist terör çetesi kışkırtması devam edecek. Bu da İran ile Suudiler arasında dolaylı hesaplaşmanın devam edeceği anlamına geliyor. Suud-BAE, ABD ve siyonistler gücünü kullanarak İran’ı sıkıştırmaya, İran da Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen’de kendine bağlı güçler üzerinden Suudileri vurmaya devam edecek.
ABD ve siyonist terör çetesinin İran’a açıktan saldırmaları mümkün görünmüyor. Suudiler ve Körfez ülkeleri için “İran tehdidi” ABD, siyonistler ve İngilizler tarafından tanımlanıyor. Bugünkü durumun devamı ya da açık savaş, doğrudan Suudi Arabistan’ı parçalama sonucunu doğurabilir.
BAE’li Muhammed Bin Zaid ve Suudi Veliaht Muhammed Bin Selman, ABD ve siyonist terör çetesinin yeni bölgesel savaş tezinin “Truva atları” rolünü oynuyor. Bu iki veliaht üzerinden çılgınlıklar deneniyor. Başarılı olurlarsa bu çılgınlığın faturası bütün bölgeye olacak. Hiçbir bölge ülkesi bunun dışında kalamayacak.
Bütün bölgenin yıkımı, Batılı bütün orduların bölgeye yığılmasıyla sonuçlanacak. (İLKHA)