Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, The Economist dergisinin bu ayki sayısında çıkan yazıya ilişkin, ``Muhalefetin Türkiye`deki seçimlerde zayıf kaldığı için son dakikada dış destek bulma çabasına girişmediğini ümit ederim. Türk seçmeni için oy ve demokrasi kutsaldır. Dışardan müdahaleyi seçmen hoş karşılamaz`` dedi.
``Yazmışlar. Olabilir. Ben de sipariş olduğunu söyledim. Yazdıkları yanlıştır. Her medya organı değerlendirme hatası yapabilir. Kulaklarına yanlış üflendiğini daha sonra fark edeceklerdir. Yanlış bilgilendirilmişler. Yazı, iddialar bizi ilgilendirmiyor. Batılı medya organlarının bir iyi huyu vardır. Yanlış yapınca düzeltme yayınlarlar. Genel Başkan Yardımcımız Ömer Çelik parti adına düzeltme gönderir. Ben asıl bu yazının üzerine balıklama atlayan bazı yayın organlarını ilgiyle izliyorum. Merak ettiğim, İngiltere`de aynı etkiyi yaratabilecek bir yazı yazabiliyorlar mı? `O şunu dedi, bu bunu dedi` diye yazdıkları, dedikodu ve magazin medyacılığıdır. Bakın, The Economist şunu yazdı, Dolma dergisi bunu yazdı, Cosmopolitan bunu yazdı, bunların bir önemi yok. Bunu uzatmanın gereği yok. İki şey söylemek isterim. Türkiye`de CHP`nin `beyinsiz` dediği, `bidon kafa` dediği, `göbeğini kaşıyan adam` dediği seçmen gidip oy verecek. The Economist bunu kaçırmış. O yüzden `yanlış bilgilenmişler` diyorum. CHP, `beyinsiz seçmen` diyor, sonra `demokrasi` diyor. Bakalım seçmen ne yapacak? Ben milletime güveniyorum.``
Bağış, ``Muhalefetin bu konudaki yaklaşımı ne olacak?`` sorusu üzerine de ``Muhalefetin Türkiye`deki seçimlerde zayıf kaldığı için son dakikada dış destek bulma çabasına girişmediğini ümit ederim. Türk seçmeni için oy ve demokrasi kutsaldır. Dışardan müdahaleyi seçmen hoş karşılamaz. Kemal Kılıçdaroğlu, `The Economist yazmış, bu dergi İngiltere`de yayınlanır, bu derginin direktifleri doğrultusunda bana oy vermeniz gerekiyormuş` diye kampanya yapmak istiyorsa, buyursun yapsın`` diye konuştu.
Egemen Bağış, ``2004 yılında yine aynı dergi, sizin de mensubu olduğunuz partiye oy verin demişti. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?`` sorusunu şöyle yanıtladı:
``The Economist`in mizah ve espri ağırlığı da vardır. Bazen şaka yaparlar. `Türkiye`de iki partili meclis olmasın` diyorlar. Halbuki on yıllarca İngiltere`de kendileri iki partili meclis sürdürdüler. Daha yeni 2.5 parti var. Türkiye`de de 2.5 parti var. En büyük hataları, Türkiye`de sanki İngiltere usulü Magna Carta demokrasisi varmış da AK Parti o demokrasiyi geri götürüyor gibi yazmışlar. Tam tersine Magna Carta demokrasisi kurma çabasındayız. Karşımızda, millet iradesini katakulli ile vesayet altında tutmak isteyen baskıcı, darbeci zaptiye zihniyeti var. `Beyinsiz` diyor seçmenimize. Denetleme mekanizması derken, normalde hükümetlerin denetlenmesi ve yürütme gücünün dengelenmesi demek, kuvvetler ayrılığı demek. Ama bu terimin Türkçe anlamını İngiliz editör bilmez.
Bu terim, Türkiye`de AK Parti`ye kapatma davası açan en az bir yüksek mahkeme olması ve her iki ayda bir 27 Nisan muhtırası yayınlayan bir askeri web sitesi olması demek. Türkiye`nin AB yolunu açacak icraatların mahkemede durdurulması demek. Türkiye`de de bunlara kuvvetler ayrılığı deniyordu. CHP`nin anladığı `checks balances` budur. İngiliz editör bunu bilmez. Sonuçta, demokrasi dışı müdahaleler durduğu zaman, Türkiye`de AB standardında demokrasiye giden yol kısalacak. Demokrasi, ona layık olanların rejimidir. Demokrasi fazilettir. Millet iradesi ve demokrasi, kendini derin ve karanlık güç odaklarına ezdirmez.``
AA