Cuma günü akşam saatlerinde böbrek ve karaciğer kanseri dolayısıyla tedavi gördüğü hastanede Hakk'ın rahmetine kavuşan Salih Çelik'in dava arkadaşları, Çelik'in tüm ömrünü İslam'a adadığını belirterek davasına olan sadakatini ve fedakârlığını anlattılar.

"Ömrünü İslami hizmete, Müslümanlara ve Allah'ın davasına adamıştı"

Arkadaşlarından Adnan Balyen, "Kardeşimiz Salih Çelik'in vefatı dolayısıyla taziyesindeyiz. Allah rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin ve ebedi yeri kılsın. Salih abimizi 25 senedir tanıyorum. Onu ilk tanıdığımda yaşça bizden büyüktü ve İslam davası içindeydi. Tüm ömrünü İslami hizmete, Müslümanlara ve Allah'ın davasına adamıştı. 90'lı yılların o zor günlerinde PKK baskılarından dolayı işlettiği ayakkabı dükkanını kapatmıştı. Çünkü PKK, o dönemlerde Müslümanlara hayat hakkı tanımıyordu. Çelik'in gördüğü çile ve eziyetler tam da o dönemde, 90'lı yıllarda başladı ve bugüne kadar devam etti." dedi.

"Yakalandığında türlü işkence ve eziyetlere maruz kaldı"

"PKK'nin zulüm, vahşet ve baskılarından sonra dönemin devlet zulümleri başladı." diyen Balyen, "1994 yılında muhacerat hayatı başladı. Bizler biliyoruz ki onun tek suçu Müslümanlığı, İslami hizmetlerde bulunup Allah'ın dini uğruna hayatını feda etmekti. Gördüğü işkencelerden sonra 2004-2005 yıllarına kadar cezaevinde kaldı." şeklinde konuştu.

"Tanıklar hastalığın sorgu anındaki işkencelerden kaynakladığını söylüyor"

Merhum Salih Çelik'in cezaevinden çıktıktan sonra da İslami hizmetlerini yürütmeye devam ettiğini dile getiren Balyen, şunları söyledi:

"Kısa süre sonra hastalıklar kendini göstermeye başlamıştı. Bazı tanıklar bu hastalıkların belirtilen sorgu döneminde gördüğü işkencelerden kaynaklandığını söylüyorlar. Son 7-8 sene bu eziyeti çekti. Bizler çoğu kez şahit olduk ki, o hastalık döneminden son nefesine kadar yine İslami hizmetlerden geri kalmıyordu. Son 15 gün öncesine kadar dahi evde ailesiyle oturmuyor, hep İslami çalışmalar içerisinde olmak istiyordu. Şu an ümmetin düştüğü hale bir çare bulma endişesiyle çırpınıyordu. Bizler şahidiz ki o, gençliğinden vefatına kadar tüm ömrünü Allah'ın dinine, hizmetine, ümmetin selametine adamıştı. Bizler ondan razıyız. Allah ona gani gani rahmet eylesin, cennetine koysun ve bizlerle beraber Peygamber Aleyhisselamın etrafında toplasın."

"Bu tür şahsiyetleri gençlere, gelecek nesillere aktarma gibi bir sorumluluğumuz vardır"

"Salih abi son birkaç senesini hastalıklarla geçirmişti" diyen Molla Muhammed Özer, "Allah geçirdiği hastalıkları ona kefaret ve mükafat eder inşallah. Salih abi bildiğim kadarıyla ömrünü davaya feda etmiş bir şahsiyetti. Yani kendi dünya hesabı diye bir şey yoktu. Sadece Allah'ın davasına benim katkım ne olur, bu hayata katkım ne olabilir, nasıl hizmet edebilirim? çabaları içerisindeydi. Bunun yanında bir dönem esnaflık yaptı. Bizim medresemiz vardı. Maddi imkânları çok iyi olmamasına rağmen medreseye katkısı, talebelere desteği oluyordu. Bu da şunu gösteriyordu ki; bazı insanlar mallarıyla, bazıları ise canlarıyla hizmet ederken Salih abi her iki özelliği de kendinde buluşturan bir şahsiyetti. Bizim bu tür şahsiyetleri gençlere, gelecek nesillere aktarma gibi bir sorumluluğumuz vardır. İnşallah gelecek nesiller de onu örnek alıp numune bir hayat sürdürürler. Allah-u Te'ala ona rahmet etsin, cennet-i firdevsi ona mekan eylesin inşallah." ifadelerini kullandı.

"Tüm malını dava için feda ediyordu"

Dava adamı Çelik'in İslam davasının fedakâr bir neferi olduğunu belirten Molla Nazif Yalçın, "Eski, kadim bir arkadaşımızdı. Çok temiz bir fıtrata sahipti. Canıyla ve malıyla fedakâr bir insandı. Tüm malını tevhid davası için feda ediyordu. Ben bir medreseli olarak onun kadar fedakâr olamıyordum, o daha fedakârdı. Daha önce Silvan'da esnaflık yapıyorduk, komşuyduk.  Ben manifaturacıydım, o ise hazır giyimciydi. Bizler beraber İstanbul'a gider ticaret malı satın alırdık. Ahlakı; mertti, cesurdu, imanı kuvvetliydi. Noksansız bir şekilde Allah'ın yasaklarını uyguluyordu. Hastalık sürecinde de takvasından, sabrından zerre kadar eksiklik yoktu." dedi.

"Bir ordunun çektiği acıları, çileleri tek başına çekti"

Merhumun gördüğü işkence sürecini kendilerine anlattığını dile getiren Yalçın, "Her şeyden önce arkadaşlarına ve davasına sadık idi. O şahsiyet Arapların deyimiyle tamamlayıcı unsurdu. Ayette belirtildiği üzere düşmana karşı şiddetli, arkadaşları içerisinde ise çok merhametliydi. Allah bizi onun şefaatinden mahrum etmesin. Bir ordunun çektiği acıları, çileleri tek başına çekti ama kimse onun sabrında zerre kadar eksiklik görmedi. Bu da şunu gösteriyor ki bu zat muttakilerdendi. Kendisinde Allah korkusu ve dava sevgisi vardı." şeklinde konuştu. (Ramazan Zeren, M. Said Çelik-İLKHA)