Filistin'in başkenti Kudüs’ün kuzeyindeki Kalandiya kontrol merkezinde dün yaşanan olayda bir Filistinli kadın, işgalci teröristler tarafından şehit edildi. Siyonistlerin yakın mesafeden ateş ederek ağır yaraladığı 50 yaşındaki kadına sağlık ekiplerinin müdahalesine de izin verilmemesi üzerine yaralı kadın, kan kaybından dolayı şehit olmuştu.

Siyonist işgalcilerin neredeyse her gün yeni bir katliama imza atmalarına rağmen, ne Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ne de uluslararası alanda çalışma yürüten kurumlarca tek kelime açıklama yapılmadı. Sözde insan hakları savunucusu olduklarını iddia eden uluslararası kuruluşlar, yaşanan binlerce olay karşısında en fazla kınamakla yetiniyorlar. Onlara göre akan kan Müslüman kanıysa bir değeri yok.

Konuya dair değerlendirmelerde bulunan Hukukçular Derneği Başkanı Av. Cavit Tatlı, yaşanan olayın hukuki karşılığının cinayet olduğunu söyledi.

Tatlı, “Öncelikle bu eylem bir bayana yapılan ilk eylem değil. İlk şehit ettikleri insan da değil. Tüm dinlerde ve tüm hukuk sistemlerinde yaşam hakkı önemlidir. Yaşam hakkı en üst seviyede korunan haktır. Ama Filistin topraklarında işgalci rejimi açısından oradaki Filistinlilerin, Müslümanların ya da Rachel Corrie gibi Müslüman olmasa da insani sebeplerle orada bulunan kişilerin yaşam hakkı yoktur. Bunu ya kendi dinlerinden ya da hukuklarından alıyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Uluslararası sözleşmeler bağlamında da, dünyanın geldiği nokta anlamında da bu böyledir. Ancak akan kan Müslümanın kanıysa bir değeri yoktur. Bunu da bilmemiz gerekiyor. Bu olayın hukuk karşılığı cinayettir.” diye konuştu.

“Siyonistlerin yaptığı her eylem BM tarafından sadece kınanıyor”

“Ateş eden kişi de, emri veren de, orada bulunanlar da suçludur.” diyen Tatlı,  “Kameraların önünde gerçekleşen bir suç var. Bunun yargılanmasının yapılması gerekiyor. İç hukuk anlamında yargılama yapmayacakları kesin. Uluslararası hukuk anlamında ise BM kararıyla yapılabilir. 1948 yılında kurulan siyonist israil’in yaptığı her eylem BM tarafından en fazla kınanıyor. Kınandıktan sonra yaptırım uygulayacak bir güç yok. Böyle bir güç olmadığı için de sadece kınamayla yetiniliyor.” dedi.

“Aramızda birlikteliği sağlamadığımız müddetçe bu tür olayların üstesinden gelemeyiz”

 Tatlı, “Hukuk anlamında bir irade ortaya konulabilir. BM’de bunula alakalı komiteler, özel röportörler var. Bunlar üzerinden çalışma yapılabilir. Çalışma yapılıyor ama, o da meşakkatli bir şey. Bunların hepsini takip etmemiz gerekiyor. Kendi içimizde birliği sağlayamamışken, İslami çalışma dernekler, vakıflar kendi içlerinde birliktelik sağlayamamışken İsrail’in de başka ülkelerde yaşananların da üstesinden gelemeyiz.” şeklinde konuştu.

“Bir araya gelmezsek sorunlarımız bitmez”

Filistin’de yaşananlar ile ilgili bazı hatırlatmalarda bulunan Tatlı, son olarak şu ifadelere yer verdi,

“Filistin’de her gün haksız yere bir kişi dayak yer, bir kişi öldürülür, bir kişi de tutuklanır. Bu yavaş yavaş yapılır. Her gün bir tarihi eser yok edilir. Bu yok edilen tarihi eserler de Osmanlı eserleridir. Tüm izleri silmeye çalışıyorlar. Biz ise yapılanlardan sonra bir şeyler yapmaya çalışırız. Onların bir düşüncesi, bir hedefi var. Oraya ait plan çerçevesinde her gün adım adım ilerliyorlar. Bizim Kudüs ile ilgili bir planımız, yol haritamız yoksa orada öldürülenlere üzülmenin dışında bir şey yapamayız. Her zamanki gibi üzülüp kızacağız ve ardından unutacağız. Ta ki, yeni bir kişiyi gözümüze sokarcasına kameralar önünde öldürene kadar. Bunlarla ilgili acil olarak, birinci gündem maddesi olarak israil özelinde, Kudüs özelinde, Mescid-i Aksa özelinde insan yaşamını önemseyen herkesin bir araya gelmesi gerekiyor. Aksi takdirde ne Suriye’deki sorun, ne bölgedeki sorun bitecek. Bunlar sadece İsrail’in sebep olduğu sorunlar. Bu meseleyi çözmenin yolu bir plan dairesinde ne yapılacağını konuşma için bir araya gelmektir. Bunun için o kadar işimiz var ki, buna sıra gelmiyor. Sıra gelmediği için de öldürülen bir hanım efendiden sonra ancak üzülebiliyoruz.” (Nizamettin Aşkın- İLKHA)