İlim ve irfan yuvası Bitlis, yetiştirdiği ilim ve devlet adamlarıyla dünyaya ışık tutan bir kenttir. 7 bin yıllık kadim kentte yetişen mümtaz şahsiyetler, fenni ve İslami ilimlerle Osmanlı Devletinin farklı padişahlarına yön vermiş, İslam’ın Anadolu’da yayılmasına büyük katkılar sunmuştur.

İdris-i Bitlisî’den Bediüzzaman Said-i Nursi’ye, Şeyh Fetullah El Varkanisi’den Şeyh Abdurrahman Et-Taği’ye, Şeyh Sıbğetullah Arvasi’den Mevlana İdris-i Bitlisi’ye varana dek yüzlerce âlimin yetiştiği Bitlis, ilim ve irfanda öncülük yapmış bir kenttir.

Bu kentte yetişen ilim ve devlet adamlarından Şükrî-i Bitlisî, Osmanlı sarayının farklı kademelerinde görev yapmış, Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferleriyle Kanûnî Sultan Süleyman’ın Belgrad ve Rodos seferlerine katılan bir ilim adamıdır.

“Türk ile Türki, Kürd ile Kürdem. Evde koyuni, yabanda kurdam” sözü ile Anadolu’nun birliği için mücadele eden Şükrî-i Bitlisî, kaleme aldığı Selim-Name eseriyle de tanınmaktadır.

Şükrî-i Bitlisî, Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 15’inci yüzyılın ikinci yarısında Bitlis’te doğdu. İlk eğitimini gençliğinde bir süre dolaştığı Gîlân ve Herat’ta aldı. Önceleri Bitlis hâkimi (beyi) Şeref Han’ın hizmetinde bulundu ve bir süre Bitlis’te emirlik yaptı. Yavuz Sultan Selim tahta çıkınca İstanbul’a giderek padişahın huzuruna kabul edildi ve ona bir kaside sundu. Diyarbakır yöresinde zeâmet tasarrufuyla taltif edildi. Daha sonra bir süre Dulkadirli Beyi Şehsuvaroğlu Ali Bey ile onun halefi Koçi Bey’in maiyetinde bulundu. Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferleriyle Kanûnî Sultan Süleyman’ın Belgrad ve Rodos seferlerine katıldı. Çeşitli yerlerde müderrislik, müftülük ve kadılık yaptı. Eserinin sonunda verdiği biyografisinde aklî ve naklî ilimlerden anladığını, mûsikiyle ilgilendiğini, belirtiyor. Aynı zamanda eserinde Çağatay Türkçesi ile Farsça, Ermenice, Arapça, Kürtçe ve Hintçe bildiğini, inşada söz sahibi olduğunu, yüzme, binicilik ve okçuluk sporlarıyla uğraştığını ifade ediyor.

Şükrî-i Bitlisî tarafından yazılan Selim-Name, bazı kaynaklarda Fütûhâtü’s-Selimiyye veya Fütûhâtü’s-Selim Han olarak da isimlendirilmektedir. Kaleme aldığı Selim Name’nin tarihi yönünün yanında bir başka özelliği de, eserin bütün Türklerin faydalanması için Azeri ve Çağatay Türkçesi’yle yazılmış olmasıdır. Vefat ettiği tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1531 yılında vefat ettiği bazı kaynaklarda yer almaktadır. (Şükrü Tontaş-İLKHA)