Türkiye gündemi son günlerde, çocukları dağa kaçırıldığı gerekçesiyle Diyarbakır HDP İl Binası önünde oturma eylemi gerçekleştiren ailelerin kararlı direnişiyle dikkat çekiyor.

Bilindiği üzere PKK, 1994’ten itibaren sistematik olarak çocukları kullanıyor. PKK'nin silahlı çatışmalarda çocukları kullandığı, ilk olarak 2010 yılında uluslararası toplumun gündemine girdi. Danimarka’da yayın yapan Berlingske Tidende adlı bir gazetede yayımlanan rapor bunda etkili oldu. Rapor, PKK’nin eğitim kamplarında 3 bin civarında çocuğun bulunduğunu ve 8-9 yaşlarındaki çocukların dahi silah kullanma ve patlayıcı madde eğitimi aldıklarını gösterdi.

1994’ten itibaren sistematik olarak çocuk eleman kullandığı ifade edilen PKK'nin, Türkiye'de binlerce çocuğu dağa kaldırdığı tahmin ediliyor. 15-18 yaş arası çocukların zaten PKK kadrolarının büyük bir kısmını teşkil ettiği, dolayısıyla bu sayının ağırlıklı olarak 15 yaşından küçüklerden olduğu biliniyor.

2012’de yapılan bir çalışma, 2001 - 2011 arasında öldürülen bin 362 örgüt üyesinin yüzde 33,41’inin 16-18 yaş arası, yüzde 9,25’inin ise 15 yaş altında olduklarını ortaya koydu. Rapora göre, örgüte en küçük katılım yaşı 9 olurken 2012’ye ait verilerde çocukların örgüte katılım oranının yüzde 36 olduğu ifade edildi. Çocukları çeşitli amaçlarla ve bu durumu gizleme ihtiyacı duymaksızın kullanan PKK’nin, çocuklardan oluşan silahlı bir grup kurduğu da biliniyor.

BM’ye göre YPG/PKK 2017’de 72’si kız olmak üzere en az 224 çocuğu ailelerinden koparıp sözde kamplarında eğitime alırken, 2018’de ise bu sayı 5 katına çıktı.

Örgütün lider kadrosu 18 yaşın altındaki çocukları geri göndermediklerini ve bunlara cephelerde, ideolojik, siyasi, kültürel eğitimler verdiklerini kabul etmektedir. PKK bölge illerinde yaptığı faaliyetlerle çok sayıda çocuğu önce politize etmekte ve daha sonra dağ kadrosuna katmaya çalışmaktadır. Çocuk asker kapsamına giren ve terörist olarak yetiştirilen bu kesim PKK tarafından hem çatışmalarda hem de propaganda amaçlı olarak kullanılması oldukça yaygın bir uygulamadır. Çocukların gösterilerde kullanılması sonucunda çok sayıda çocuğun suça karıştığı, yaralandığı, öldüğü ve gözaltına alındığı bilinmektedir.

10 Haziran 2015’te Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük "Son 6 ayda bölgede 3 bin çocuğun kaçırıldığını, sadece Suruç ilçesinde 400 çocuğun kayıp olduğunu" açıklamıştı.

PKK'ye insan tacirliği yapan HDP, kontrolü altındaki belediyeler vasıtasıyla halk evleri, kültür merkezleri, müzik kursları v.b yerlerde gencecik dimağları zehirliyor, yaz kampları ile piknik gibi bahanelerle çocukları toplayarak dağa kaldırıyordu.

Nitekim Elazığ'ın Maden ilçesi Gezin köyünde bulunan Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesine ait Hazar Gölü Kampı, PKK'ye eleman kazandırılan bir kamp olarak gündeme oturmuştu. Daha sonra söz konusu kamp 14 Temmuz 2019'da Vali Çetin Oktay Kaldırımın talimatları doğrultusunda mühürlendi.

Annelerin "evlat nöbetlerinin" ilki 2014'te yapıldı

Bu konuda yükselen tepkilere rağmen PKK, çocukları ailelerinden kopararak ve zorla silahlandırarak çatışmalarda kullanmaya devam etti.

BDP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, MEGAM-DER ile örgütün lise yapılanması tarafından 23 Nisan 2014'te düzenlenen piknik bahanesiyle Lice kırsalına götürülen çocuklar, burada PKK'lilerle karşı karşıya getirilmiş ve örgüt propangandasına maruz kalmışlardı. Çocuklardan bazıları, propagandalara ve baskılara dayanamayarak dağa gitmek zorunda kalmışlardı.

Çocukların dağa kaçırılmasının ardından PKK’ya katıldığı ortaya çıkan 14 çocuktan biri olan S. Böçküm, annesi Aysel Böçküm'ün Fiskaya’daki evinin önünde oturma eylemi yapması sonucu geri gönderilmiş, bu durum diğer annelerin de eylem başlatmasına vesile olmuştu.

Aynı gün düzenlenen pikniğe katılan Diyarbakır Selahaddin Eyyübi Anadolu Lisesi öğrencileri Halime Gündüz (15) ile Fırat Aydın Eren de (15) Lice’de PKK tarafından kaçırıldı. Adana’da ikamet eden Diyarbakırlı Temel ailesinin 15 yaşındaki kaporta çırağı Hatip Temel ise 4 Nisan’da Şanlıurfa’da yapılan Öcalan’ın doğum günü etkinliklerine katıldıktan sonra bir daha dönmedi.

Mayıs 2014’te Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen anneler, Diyarbakır’da oturma eylemi başlattı.  PKK’ye tepkilerini dile getiren anneler, örgüt tarafından kaçırılarak silahlandırılan, her biri 14-15 yaşlarındaki çocuklarının serbest bırakılarak özgürlüklerine kavuşmalarını istedi.

Aynı tarihlerde basına yansıyan bir başka haber Diyarbakır’da, biri endüstri meslek lisesi öğrencisi diğeri berber çırağı olan 15 yaşındaki iki kuzen Ö.Ç ile B.Ç’nin PKK tarafından dağa kaçırılması oldu. Çocukların aileleri olaydan sonra HDP il binasına akın etti.

İki kuzenin yakınları olan yaklaşık 10 kişilik grup, girdikleri bina içinde BDP’lilerle tartıştı. Çıkan arbedede tartaklanan aileler, olay yerine gelen polis tarafından binanın önünden uzaklaştırıldı.

Daha sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin önündeki yolu kapatan aileler adına konuşan bir temsilci, Türkiye’nin çeşitli kentlerindeki 76 ailenin eylem için Diyarbakır’da olduğunu söyledi. Ailelerin eylemleri, zaman zaman HDP yönetimindeki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından dağıtılmaya çalışıldı. Ancak PKK ve HDP’nin baskılarına rağmen aileler eylemlerini sürdürdü ve bazı ailelerin çocukları örgüt tarafından geri gönderildi.

Kışanak’tan annelere zulüm

O dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olan Gülten Kışanak, çocukları PKK'lılar tarafından kaçırıldığı için Diyarbakır Belediyesi bahçesinde oturma eylemi yapan gözü yaşlı annelere her türlü şiddeti uygulayıp onları bahçeden attırmıştı.

Gülten Kışanak'ın talimatıyla önce bahçeye köpüklü su dökülüp çıkarılan ailelere zabıta ve kazma kürekli işçiler saldırmıştı.

Aileleri baskıyla dağıtamayan HDP/PKK, "Truva atı" misali eylem yapan ailelerin arasına kendi ajanlarını yerleştirip, direnişi kırmaya, saptırmaya çalıştı. Söz konusu ajanlar, öyle ileri gittiler ki eylem yapan aileler adına açıklama yapıp eylemlerini sonlandıracaklarını belirtmişti.

Ailelere reva görülen bu zulümler, o dönem adına “çözüm süreci” dedikleri bir tabudan olsa gerek kamuoyunun dikkatini celp etmiyor, basın ilgisiz kalıyor, devlet yetkilileri ile siyasiler suskun kalmayı tercih ediyordu.

Anneler yine eylemde

Tarihler günümüzü gösterdiğinde ise yine "yavrusunu kurtlara kaptırmak istemeyen" bir anne çığır açacak bir eylem başlattı.

HDP Diyarbakır İl Başkanlığı'nın önünde 21 Ağustos'ta oturma eylemi başlatan 8 çocuk annesi 49 yaşındaki Hacire Akar, oğlu Mehmet Akar'a bu eylem sayesinde dört gün sonra kavuştu.

Hacire Anne'nin diğer oğlu Fırat ise Kandil'de öldürülmüştü. PKK'den kaçıp, kolluk kuvvetlerine teslim olan PKK'lilerin anlatımına göre, Çiya Sipan kod adlı Fırat Akar; Tunceli nüfusuna kayıtlı Ali Düzgün Dilsiz ve Şırnaklı Sebat Tokay ile birlikte Hakurk kampında dört yıl önce yemek konusunda kavga ettikleri grup sorumlusu Argeş Mazlum kod adlı terörist tarafından öldürüldüler.

HDP aracılığıyla dağa götürüldüğünü söylediği oğlunu Kandil'in elinden almayı başaran Hacire Akar'ın, bu kararlı direnişi şimdilerde bir kar topu misali her geçen gün büyüyerek artıyor.

Çocukları PKK tarafından kaçırılan onlarca aile eyleme katılmak için farklı şehirlerden gelerek HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde "oturma eylemi" başlattı.

Adı her ne kadar oturma eylemi olsa da anneler burada oturmaktan çok evlatları için nöbet tutuyor, basına demeçler veriyor, Türkiye'nin her tarafından gelen ziyaretçileri karşılıyor.

Çocuklarını PKK'nin elinden kurtarmak isteyen bu aileler, kararlı olduklarını ve çocuklarına kavuşana kadar eylemlerini sürdüreceklerini söylüyorlar.

Hacire Anne, bir umut ışığı oldu annelere babalara. Tabular yıkılıyor, ideolojik baskının hakim olduğu insanlar 'Kaybedeceğimiz bir canımız var' diyerek en yüksek perdeden çocuklarını istemeye başlamışlardı.

Ve her ne hikmetse 2014’teki annelerin eylemine sessiz kalan basın ve devlet yetkilileri şimdilerde ise annelerin eylemlerine  desteklerini esirgemiyor.

Hatta Batılı ülkelerin güdümündeki büyük haber ajansları hariç, kuyruğu dışarıya bağlı medya da ailelerin sesine kulak verdi. Eylemler böylece Türkiye kamuoyunda ciddi bir yer edindi.

Ailelere Türkiye'nin her yerinden siyasiler ve STK'lar tarafından destekler geliyordu.  Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, HDP İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapan aileleri ziyaret ederek ve desteklerini aktarmıştı.

HÜDA PAR Genel Merkezi de yaptığı açıklamada, "Annelerin çocuklarını isteme hakları vardır ve çocuklarına kavuşma arzusunun yanında olduğumuzu belirtmek isteriz." İfadelerini kullanmıştı.

HDP/PKK annelerin azmini kırmaya çalışıyor

Her haklı ve kutsal bir eylemde olduğu gibi bu eylemde de aileler tehditler almış, azimleri kırılmaya çalışılmış, iftiralara maruz bırakılmıştı.

Önce alay edip, küçük düşürme çabasına girdiler. 6 Eylül Cuma günü HDP il binası önünde bulunan polislerle basına kapalı bir görüşme gerçekleştiren HDP Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz, daha sonra parti binasına girdiği esnada eylem yapan annelere "kolay gelsin!" şeklindeki istihza kokan lafı, annelerin tepkisine neden olmuştu.

Daha sonra HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan ailelerden biriyle yaptığı görüşmede, çocukların bulunması için Meclis'te komisyon kurulması önerisinde bulunarak dikkatleri başka yöne çekmeye çalışmıştı.

Farisoğulları'nın, görüşmede, "Bu heyet ve basın kuruluşları ile birlikte Kandil’e gidip çocuklarınızı alıp getirelim. Tek başımıza parti olarak çocuklarınızı dağdan indirip getiremeyiz." dediği belirtilmişti.

Söz konusu öneri, ailelerin eylem azmini kırmaya yönelik bir adım ve Kandil'i meşru gösterme çabası olduğu yorumlarını beraberinde getirmişti.

Daha sonra İl Başkanlığı tarafından hazırlanan basın açıklaması mağdur ailelerin eline sıkıştırılmış ve sinsi öneriler yenilenmiş ancak onurlu aileler, basın metnini yırtarak PKK'nin güdümündeki HDP'nin samimiyetsizliğini yüzüne vurmuştu.

Yıllardır çocuklarından bir haber bekleyen bu ailelere birçok kesimden büyük destek gelirken son seçimlerde de HDP'yle kol kola yürüyen CHP ile İYİ Parti gibi partilerden ise destek açıklamaları bir yana hedefi saptıracak yönde açıklamalar geldi.

Kesilen ağaçlar için bile düzenlenen eylemlerle bir araya gelmekten çekinmeyen sol zihniyetler, PKK tarafından kaçırılan "fidanlar" içinse aynı hassasiyeti göstermekten aciz kaldı.

PKK yöneticisinden küstah açıklamalar

Son olarak PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu da yaptığı küstah açıklamalarla aileleri “provakasyonluk” ile iftiralamış  ve adeta Kürd annelerin “PKK için çocuk doğurması” gerektiği yönünde hezeyanlarda bulundu.

Evet, annelerin başlattığı bu evlat nöbeti nereye varır bilinmez ancak söz konusu eylemler HDP ile PKK arasındaki kirli ilişkileri bir kez daha deşifre ettiği bir gerçek.

Ayrıca annelerin eylemlerinin, sessiz çığlıklar atan diğer PKK mağduru annelere de büyük bir cesaret verdiği ortada.

Evlatları yanında olan anneler ise eylemler vesilesiyle ciğerparelerini bu menfur örgüte kaptırmamak için daha bir hassasiyet sahibi olduğu da bir gerçek. (Ömer Adıgüzel, Fırat Arslan- İLKHA)

 

Sinan, başka annelere umut oldu

Çocuğu kaçırılan anneleri BDP görmezden geliyor

"Kürt meselesi PKK ile çözülemez"

PKK'ye tepkiler artarak devam ediyor

"15 yaşındaki çocuk nasıl dağa çıkar"

Çocuğu kaçırılan baba oturma eylemine katıldı

Anneler Ramazan'da da eylemlerini sürdürüyor

Çocuklardan biri daha serbest

Hacire Annenin oturma eylemi sonuç verdi