EL-HAK Platformu, aileleri hedef alan yasa ve sözleşmeler ile Diyarbakır'da çocukları PKK tarafından kaçırılan anneleri konu alan bir basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasını platformun dönem sözcüsü Mehmet Zülfü Öztürk okudu.
Hemen hemen her gün yeni bir cinnet ve cinayete şahit olduklarını ve ailenin temellerinin çatırtısının işitildiğini belirtti.
Öztürk, "İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen 'Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine' ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesini ilk uygulayan ülkelerden biri de Türkiye olmuştur. İç hukukun bir parçası haline gelen sözleşmenin ana çerçevesi 'Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanmasıdır', 'Şiddetin önlenmesi' gibi gayet masum bir gerekçe ile tamamen seküler bir şiddet tanımı yapılmakta, toplumsal yapı ve değerler göz ardı edilerek adeta bir cinsiyetsizleştirme ve ailesizleştirme projesi uygulanmaktadır. Son dönemlerde artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin altında, toplumsal yapımıza ters düşen bu düzenlemelerin erkekler üzerinde oluşturduğu baskı ve haksız uygulama olduğu görülmelidir. Birçok devletin kabule yanaşmadığı bu sözleşmenin, 2011'de TBMM'de müzakere dahi etmeden kabul edilmesi toplumda tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır." dedi.
"Bu sözleşme, kadını merkeze alıp erkeği öteki ve düşman addediyor"
Öztürk, "Bu sözleşme, kadını merkeze alıp erkeği öteki ve düşman addetmesi sebebiyle 'kadına şiddetin' müsebbibidir. Bu sözleşme kadın beyanını doğru kabul etmesi sebebiyle şiddetin müsebbibidir. Bu sözleşme kadın-erkek bütünlüğünü değil kadın-erkek rekabetini merkeze alan bir zihniyetin ürünü olduğu için bizzat şiddetin müsebbibidir. Bu sözleşmenin uyguladığı hiçbir ülkede kadına yönelik şiddet azalmamış tam tersine artmıştır. Bu sözleşmeni uygulandığı Danimarka'da yüz 52, İsveç ve Finlandiya'da yüzde 47, Fransa'da yüzde 44 ile şiddet oranları artmıştır. Türkiye de ise 2009'da öldürülen kadın sayısı 171 iken bu yasanın uygulanmasından sonra 2013'te 237, 2018'de 440 olmuştur." ifadelerini kullandı.
Aile içi şiddetin bu sözleşmeyle çözülemeyeceğini vurgulayan Öztürk, "Kendi toplumsal yapımıza uygun bir hukuki düzenleme pek âlâ mümkün iken 'cinsiyetsizleştirmeyi' merkeze koyan bir zihniyetin AB adına dayatılmasını kabullenmek bir zillettir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'İstanbul sözleşmesi nas değildir, feshedilebilir' açıklamasını önemsiyor ve bunun hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Sözleşme aile yapımızı tehdit eden varoluşsal bir problemdir. Her türlü cinsel yönelimi meşrulaştıran bu metnin kendini 'muhafazakâr demokrat' olarak tanımlayan bir iktidar tarafından toplum dayatılmasın anlamak mümkün değildir. Toplumdaki tahribatın durdurulabilmesi için İstanbul Sözleşmesinin derhal feshini ve aileyi yıkan yasal düzenlemelerin kaldırılmasını istiyoruz." dedi.
"HDP İl binası önünde başlatılan eylemi saygı ile takip ediyoruz ve destekliyoruz"
Diyarbakır’da HDP İl bası önünde gerçekleştirilen eylemlere ilişkin açıklama yapan Öztürk, "Bu onurlu direnişi saygı ile takip ediyor ve destekliyoruz. İnançlı ve dindar Anadolu insanının beşeri ideolojilere kurban verecek evlatları olmamalı artık. Mazlum Kürt halkı üzerinden kirli ellerinizi artık çekin. Evlatlarımız, sizin tarihin çöplüğüne atılmış ideolojilerinizin ve saltanatlarınızın payandası olmayacaktır. Annelerimizin ve ailelerimizin bu onurlu duruşu, inanıyoruz ki halklar arasında kardeşliğin yok edilmesi için çalışanlara en büyük darbe olacaktır." ifadelerini kullandı. (Mustafa Daştan - İLKHA)